ASTROLOJİ, BURÇLAR VE ZANLAR -3

“Astroloji, Burçlar ve Zanlar” yazılarımızda, Billahi imanla yaşamaya talip kullar olarak hizmetimizde olan gök cisimlerinin astronomik pozisyonlarının üzerimizdeki etkilerini tefekkür etmeye, “Astronomik pozisyonlar etkisindeki yönlerimizi nasıl Hak yolda kullanabilirim?” telaşı içerisinde incelemeye gayret edeceğiz. Mesela merak, inat, öfke, hırs gibi duygularımız! Bu gibi duygulardan kurtulmamız mı gerekir, yoksa onları Hak yolda yaşayabilir miyiz? Bu gibi hasletlerimiz Hak yolda bize nasıl kapılar aralayabilir?
Kişilik özelliklerimiz sebebiyle bu ve benzeri hasletler her birimizde farklı öne çıkışlara sahiptir. Bu farklılıklar nedeniyle yaşantıda çeşitli kişilik özellikleriyle karşılaşmaktayız; kimi inatçı, kimi iyimser, kimi karamsar kişilikler. Her birimizin fıtratında Hak olarak var olan tüm özellikleri ya dünya yaşantısındaki akıntı yönünde (dunihi algıyla) veya Rabbimize yol tutarak, irtibatını Allah ile kurarak kullanırız. Örneğin, yardıma muhtaç insanlara hizmet edebilme davranışı Rabbi tarafından bir kula kolaylaştırılmışsa o kul hayatını bu yolda geçirir; ya dunihi algıyla veya Billahi idrakla… Billahi idrakla yaptığı her bir yardımda Rabbine yakin hali artarken dunihi algıyla yaptıkları onu ateşe yönlendirmektedir. Öfke duygusunu bir kul dunihi algı ile yaşıyorsa bu öfke sebebiyle etrafıyla didişir, kavga eder, sürekli huzursuzluk üretir; Billahi imanda öfke buğuza dönüşür ve Allah’ın razı olmadığı hallere karşı hissedilir ve yaşanır. Size bir duygunuzu bastırmak ya da yok saymak öneriliyorsa (öfke kontrolü gibi), bu yöntem farklı psikolojik sıkıntılara yol açacak, kişi huzursuzluğu içten içe yaşamaya devam edecektir. Doğru olan yaşadığımız duygunun üzerini kapatıp yok saymak değil, o duyguyu Hak idrakle (Hak yolda) kullanmayı öğrenmektir. Rabbimizin esmalarının (özelliklerinin, kanunlarının) her birimizde farklı bir tecellisi (farklı bir kompozisyonu) olarak açığa hasletler, aslında bu hasletlerden Rabbimize yol tutabilmemiz için bize kolaylaştırılmış donanımlar olarak birer ikramdır.
Taha (50): “… Rabbimiz her şeye hilkatini (fıtri vasıflarını, kulluk özelliklerini) veren, sonra da (doğru yolu gösterip) hidayet edendir.”
Hz. Ömer (ra) kendisindeki hasletleri cahiliye (örtücülüğü) döneminde Rasulullah’ı (sav) öldürmeye niyet edecek kadar zulmette kullanırken, aynı Ömer İslam olduktan sonra duruşunu (hasletlerini) Allah’ın hakkını, hududunu ve kulların hakkını korumakta kullanarak kendisindeki vasıfları (Esma özelliklerini) Hak olarak değerlendiren bir hayat tarzı oluşturmuştur.
Örneklerden çıkaracağımız hisse, kişisel özelliklerimiz diye bahsettiğimiz hasletlerin Hak yolda (Billahi iman ve idrakle) kullanıldığında Rabbimize açılan kapılarımız olduğudur.
Bu hasletlerimizi burçlar ile etkileşimleri üzerinden incelerken temel kriterimiz neydi, hatırlayalım: 1) “Müstakilen varım ve Muhtarım” iddiası. 2) Kolaylıkla “tanrısal kavga” içerisine girilen burçlar. Burç etkilerinin zanlara ve küfre dönüşüp dönüşmediğini bu iki kriter üzerinden ele almaya çalışacağız.
Kişi tanrısal kavga içerisinde olduğu burçları, onların özelliklerini fark edebildiği zaman ya Allah’a (Allah razılığına) talip olup “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasından kurtulmak isteyecek veya o özelliklerle didişmeye başlayacaktır. Talip olan kişi, tanrısal olarak kavgalı olduğu burçlarla ilişkisinde o kişinin veya kendisinin tanrılık iddialı (ilahlık hissiyatlı) yanlarını çok kolayca görebilir; o özellikleri tanır ve onlardan nefret eder de onları terk edebilir, onlardan kurtulabilir. Yani tanrısal olarak kavgalı olunan burçlar bile biz inananların yararlanması içindir (Dündar, Y., Burçlar ve Küfürler)
Bu iki kriter üzerinden şimdi burçları çok özet ama çok özel olarak tefekküre başlayalım.
KOÇ BURCU (21 Mart-19 Nisan)
Esfele safilin hayat tarzı Koç burcunu ondaki hasletleri nasıl görüyor bakın: Her insan gibi bu dünya yaşantısına “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasıyla başlayan Koç burcu insanı adeta bu iddiayı gerçekleştirmek üzere bir hayat sürer; “Ben yaparım, ben bilirim, müstakilen güç ve hüküm sahibiyim” diyerek ilahlık hissiyatını beslemeye, güçlendirmeye çalışır. Her konuda haklı olduklarını düşünmeleri, kendi yaptıkları işten başkasını beğenmemeleri, emir vermekten hoşlanmaları onların “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasın ne kadar sıkı sahip çıktığını, koç burcunun ne kadar küfrüne sadık olduğunu gösterir.
Koç burcunun tanrısal kavgaları, yengeç, terazi ve oğlak burçlarıyladır; dunihi algıdakiler bu sebeple “koç burcu insanı bu burçlarla hiç anlaşamaz” der. Bu dunihi yorum bize koç burcu ile yengeç, terazi ve oğlak burçlarının ilahlık hissiyatlarının çatıştığını anlatır. Kişinin kendini müstakil hüküm, güç ve mülk sahibi gördüğü alanlarda kendisine başka bir ortak istemeyişi, ilahlık hissiyatlarının çatışması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kimi zaman bir iş toplantısında kendini gösterir, kimi zaman evde… Örneğin yönetici vasfıyla aldığı karardan daha ileri bir fikir geliştiren (ama bu fikrini ilahlık hissiyatıyla oluşturan ve sunan) arkadaşının teklifini önemsemez, değerlendirmeye almaz, sonuçta didişirler; ilahlık hissiyatının beslenmesi ve tatmin edilmesi gerektiği için özellikle tanrısal kavgalı olduğu burçlar birbirlerine daha tepkili yaklaşır, eşine veya iş arkadaşına “seninle bir türlü anlaşamıyoruz” der, bunu hissettirirler. Bu durumun yaşanma sebebi ikisinin de “müstakilen varım ve muhtarım” iddialarını ve bu iddianın ürünü olan ilahlık hissiyatlarını tatmin etme isteğidir. Ne bu iddianın ne de bu hissiyatın kulda bir karşılığı olmadığı için kul bu duygularını bir türlü tatmin edemez, öyle olunca da gergindir; daima haset, kıskançlık, fesat, didişme, kavga ve huzursuzluk üreten bir duygu durumu geliştirir; böyle kişiler ilişkilerinde (özellikle de tanrısal kavgalı oldukları burçlarıyla iletişim ve ilişkilerinde) tatminsiz, huzursuz, kavgacı ve doyumsuz olurlar.
Koç burcunu tefekküre devam edeceğiz…
Cuma günümüz ve salatımız hayr, rahmet, bereket olur da müstakillik iddiaları ve ilahlık hissiyatlarından kurtuluruz inşaAllah (âmin).