Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ÇOCUKLARIN NAMAZA ALIŞTIRILMASI – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 20 Eylül 2013 Cuma 03:00:00
  Çocuk, ailenin özellikle anne ve babanın bir kopyası, içinde yetiştiği çevrenin ahlâk ve kültürünün küçük bir modelidir. Ana baba bir yay, çocuk ise bir oktur. Onu ne yana, nereye atarlarsa oranın rengini ve karakterini alır. Ailesi onu küçük yaşta ya iyiye, doğruya ve güzele çevirip yönlendirir; ya da ona bir takım kötü alışkanlıklar kazandırır. Ergen olduktan sonra Allah’ın hidâyetine lâyık görülürse kurtulur, değilse, aldığı renk ve maya ile bir ömür tüketir. Dilimizdeki “ağaç yaş iken eğilir”, “üzüm üzüme baka baka kararır.” Atasözleri hep bu gerçekleri ifade etmeye yöneliktir.
Peygamber efendimiz bir hadislerinde:
“Hepiniz çobansınız ve sürünüzden eliniz altındakilerden, eşinizden, çoluk çocuğunuzdan mesulsünüz…” der.
Büyük terbiyeci Hz. Muhammed (a.s.) Efendimiz, çocuk terbiyesine gereken önemi vermiş ve bu hususta sağlıklı bütün yolları göstermiştir. Eski Türk töresine göre de çocuk, anne rahmine besmele ile düşmeli, helal lokma ve helal rızık ile beslenmeli ve güzelce terbiye edilmelidir.
Namaz kılan ve helâl lokma ile geçinen ana babanın çocuklarına verdikleri örnek, eğitimin omurgasını teşkil eder. Bunun aksine bir tutum çocuğun elden çıkmasına neden olur.
Çocuk henüz fazilet kalıbında şekillenmeye müsait bir dönemde iken onu namaz ve benzeri ibâdetlere alıştırmak bir bakıma farzdır. Küçük çocuğunu avutup yanına çağırırken avucunda hurma bulunduğunu ve hemen geldiği takdirde onu kendisine vereceğini söyleyen annenin bu hareketine şahit olan Peygamber (a.s.) Efendimiz, ona:
“Elinizde cidden hurma var mıdır? Sakın çocuğa yalan söyleyerek onu avutmaya çalışma, sonra güvensizlik doğurur ve çocuğu da yalana alıştırırsın, o yüzden günah işlemiş olursun!” buyurarak çocuk eğitiminin nasıl bir dikkat ve itina istediğini belirtmiştir.
Amir b. Şuayb (r.a.)’den yapılan rivayette, o babasından, o da dedesinden rivayetle Rasûlüllah (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
“Çocuklarınız yedi yaşında iken onlara namaz ile emrediniz; on yaşına girdiklerinde (kılmazlarsa ölçülü ve yönlendirici anlamda, hafifçe) dövünüz ve yataklarını ayırınız” (Ahmed: 2/180, Ebû Dâvud: Amir b. Şuayb’dan.)
Hz. Aişe (r.a.)’den yapılan rivayette, peygamber (a.s.) Efendimizin şöyle buyurduğunu söylemiştir:”üç (kimse) hakkında kalem kaldırıldı: Uyanıncaya kadar uyuyandan, ergen oluncaya kadar çocuktan, aklî dengesi yerine gelinceye kadar deliden…(Buharî, Hudud: 22, Talak: 11, Ebû Dâvud, Hudud: 17, Tirmizî, Hudud: 1, İbn Mâce, Talak: 15, Daremî, Hudud: 1, Ahmed: 6/100, 101, 144.)
Tâhâ suresi 132.ayette Cenab-ı Hakk, şöyle buyuruyor: ” ve’mur ehleke bissalati vestabir..”(Ailene namazı emret ve kendin de ona devem et..” (Ta ha,132.ayet)
Sevgili Peygamberimiz namaz vakti geldiğinde kızı Fatıma’nın bulunduğu yere yönelir ve yüksek sesle “salât, salât ” diye bağırırlardı.
Âyet ve hadislere göre:
Çocuk yedi yaşına girince onu yavaş yavaş namaza alıştırmak ve niçin ibadet etmesinin ve namaz kılmasının gereğini anlatmak sünnettir.
On yaşına girince, bu alışkanlığını sürdürmesini sağlamaya çalışmak, mükâfatlandırmak ve çocuk eğitiminin son çarelerinden ve yeri geldiği zaman uygulanmasında fayda olan dayağa başvurmak müstehabdır. Ancak bu yara-bere açacak, çocuğu rencide edecek, kişiliğini zedeleyecek ölçüde değil de, hafiften kaba kısımlarına dokunmak ve o korkuyu vermek şeklinde olmalıdır.
Çocuklar on yaşına girince, yataklarını ayırmak, özellikle kız çocuğuyla erkek çocuğunu birbirinden uzak tutup yataklarını ona göre düzenlemek sünnettir.
Çocuk ergen oluncaya kadar, günah mahiyetinde işlediği hiçbir fiil amel defterine yazılmaz, çünkü bu dönemde henüz mükellef değildir. Ergenlik yaşı çocuğun bünyesine, yaşadığı bölgenin iklim özelliklerine göre değişkenlik gösterir.
Aklî dengesini kaybeden bir kişinin işlediği günah ve kötülükleri amel defterine yazılmaz ve bunlardan dolayı sorum tutulmaz. Mezhepler bu konuda ittifak halindedir. Uykuda meydana gelen ve günah anlamında olan şeyler amel defterine yazılmaz. Cinnet hali de böyledir. Çünkü olup bitenlerin hemen hepsi kişinin iradesi dışında cereyan eder.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER