Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Dikkat! “D” yoksa durak yok

Murat Arısoy 15 Ağustos 2014 Cuma 03:00:00
  Kurtuluş Caddesi’nde alışık olduğum bir durakta beklerken özel halk otobüsüne durması için işaret ettim. Durağa yanaşmadı, ama beni yolcu olarak kabul etti.
Şoför uyardı hemen:
-Bir daha burada beklemeyin. “D” levhasının olmadığı yerlerde yolcu alamıyoruz…
-Tamam abi….
“Tamam” dedim, ama aynı durumla Gedik Ahmet Paşa İlkokulu’nun önündeki durakta da karşılaşmıştım.
Şoförler iki arada bir derede.
Hem yolcuyu uyarıyorlar, hem de yolcunun boşa beklememesi için araca alıyorlar. Bu hâlde “durak”lar resmiyette kaldırılsa bile fiili olarak kullanılmaya devam ediyor.
Eski duraklar, “cep” olarak tarif edilen girişler zamanla otomobillerle, kamyonetlerle dolduğunda vatandaş anlayacak ki minibüs ve otobüsler orada duramayacak.
Hazır merkezi caddeleri “açık otopark” yapıyorken, otopark olarak kullanabileceğimiz yeni alanlara kavuştuk demek ki…
“D” tabelalarının neden söküldüğü sorusu akla gelebilir.
O konuda Afyonkarahisar Belediye Meclisi’ni haklı buluyorum.
200’er, 300’er metre arayla oluşan duraklar, trafiği çekilmez hâle getiriyordu.
Belediye Meclisi, durakların yoğunluğa göre belirlenmesini öngördü.
Karar alınmıştı, uygulanmıyordu.
Belki de “prosedür”den geçip şimdi uygulanmaya başladı.
Eski duraklarınızı gözden geçirin.
“D” tabelası yoksa beklemeyin.

DURAKLARLA İLGİLİ HATIRLATMA

Duraklar, otobüsler, minibüsler derken elbette “ilçe, belde, köy” araçlarının şehir merkezine girip girmemesi de gündeme geliyor.
Çoğu kişi karşı çıksa da, ilçe, belde ve köy minibüslerinin şehir merkezini ağırlıklı olarak kullanmasının önüne geçilmesi olumlu bir adım.
Bununla birlikte gerekli altyapının bu karardan önce sağlanması gerekiyordu. Şu anda yaşanan sıkıntılar, o altyapının sağlanma sancıları.
İlçe, belde, köy araçlarının şehir merkezine girip, dönüşte Çevre Yolu’nu kullanmaları sırasında muhtemel bir mağduriyet için şu öneri yapılmıştı:
“İlçeye, köye gidecek vatandaş, köy araçlarının geldiği güzergahtaki son durakta bekleyebilir. Böylece hazır yolcu da beklemez.”
Bu öneri, vatandaşların ekserisi tarafından kabul edildi ki, duraklarda yoğunluk yaşanmaya başladı.
Örneğin Sinanpaşa tarafından gelen bir minibüs, Sinanpaşa’ya gidecek yolcularını Stadyum’un karşısından, Jandarma Kavşağı’ndan toplayabiliyor.
Burada da bir sıkıntı daha önümüze çıkıyor: Duraklar küçük.
Şehiriçi ulaşıma göre tasarlanmış, hatta bazı bölgelerde şehiriçi ulaşım için bile yetersiz kalan duraklar, ilçe-belde-köy araçları için bekleyen yolcularla birlikte adeta taşıyor.
Bu görüntüye bir çare bulunması gerek.
Aynı minvalde vatandaşın bir şikâyeti de Afyonkarahisar Belediyesi tarafından Köy Garajı’na kaldırılan ücretsiz otobüslerle ilgili.
Otobüslerin duraklara çok yanaşmadan, neredeyse teğet geçtiği belirtiliyor.
Belediye’nin ücretsiz araç uygulamasından haberi olmayan vatandaşlar ise, beklemeye devam ediyor.

VALİ BEY GELEBİLİR…

Şu sıralar Afyonkarahisar’da “Vali” rüzgârı esiyor.
Afyonkarahisar Valisi Hakan Yusuf Güner, göreve gelir gelmez masasında bulduğu Öğretmen Lisesi’nin önce Kamil Miras Anadolu Lisesi’ne bu lisenin de Kız İmam Hatip Lisesi’ne dönüştürülme konusunu, taraflarla birebir görüşerek çözmek için gayret gösterdi.
Gitti, “Okulumuz Kamil Miras olarak kalsın” diye eylem yapan öğrencileri Anıtpark’ta hiç de alışık olmadığımız şekilde ziyaret etti.
Sorunun çözüleceği sözünü verdi.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile temas kurdu, çözüme ulaştı.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Afyonkarahisar’a yaptıracağı İmam-Hatip Okulu’nun hızlandırılması için harekete geçti.
Ki bu okul, 1 buçuk yıldır sürüncemedeydi.
Polis Meslek Yüksek Okulu, Emniyet Rehabilitasyon Merkezi gibi yerlerin bir an önce hizmet vermesi için de yoğun mesai harcadı.
Bu kadar da değil…
Ramazan ayında gazetecilere “Bayram’dan sonra sahalara ineceğim” demişti.
Hakikaten sahalara indi.
Daire müdürlerini, birim amirlerini ziyaret etti. Aslında bu, hem ziyaret hem de denetleme idi.
Şimdilerde yetkililer, birbirilerini uyarıyorlar:
-Aman mirim, kravatsız gezme. Vali Bey gelebilir…
“Devlet Baba” geleneğini özlemişiz açıkçası.

İĞNE VE ÇUVALDIZ

Bazıları çıkmış, daire müdürlerinin, birim amirlerinin ne kadar “AK Partili” olduğunu söylüyor.
Daire müdürü, tarafını bu kadar belli eder miymiş…
İktidara yaklaşmaya çalışanın sırtı yere gelmezmiş…
Hadi haklısınız diyelim…
İşine gelince “tarafsızız”, işine gelince “özgürüz” diyenler, bitaraf olması gerekenler Cumhurbaşkanlığı seçiminde koca afiş astılar. Başbakan Erdoğan’ı desteklediklerini göstermeye çalıştılar.
“İktidara yaklaşanın sırtı yere gelmez” tezi, sadece daire müdürleri için mi geçerli?
İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batırmalı insan.

“YEMİN”LE OLUR

Neden böyle bir tartışma çıktı, anlamış değilim. Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilince, Başbakanlık’tan istifa etmesi gerekiyormuş. Böylece Cumhurbaşkanlığı görevinin gereklerini yerine getirebilirmiş.
Aksi takdirde Başbakan olarak verdiği kararlarda suç işlermiş.
Oysa biliyoruz ki seçilmiş insan, “yemin” edene kadar seçildiği makama oturamaz.
Ergenekon soruşturmasında tutuklu bulunan Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, darbe girişimiyle suçlanan Engin Alan yemin ettikten sonra milletvekili sayıldılar.
Bir de bir yenisi başlayana kadar, eskisi görevdedir.
Örneğin 3 Kasım 2002 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi seçimi kazandığında, dönemin Başbakanı merhum Bülent Ecevit hemen istifa mı etti? Hayır…
Meclis’te yemin töreni yapıldı, ardından dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer hükümeti kurma görevini 16 Kasım 2002’de Abdullah Gül’e verdi. Gül ve Bakanlar Kurulu, 18 Kasım’da güvenoyu aldı. Yani Ecevit hükümeti, 15 gün daha görevde kaldı.
Erdoğan için de aynı şey söz konusu. Bir makama seçilmiş olması ayrı, o makamın şartını yerine getirmesi ayrı. Cumhurbaşkanlığı makamına sahip olmanın birinci şartı yemindir. Yemin töreni 28 Ağustos’ta olduğuna göre Başbakanlık’tan istifa etmesi lazım değil.
Fakat asıl boşluk, Erdoğan’ın 27 Ağustos’ta Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ve Başbakanlık’tan istifa etmesi ile doğacak. 27 Ağustos ile 28 Ağustos arasında Türkiye’yi muhtemelen Meclis Başkanı Cemil Çiçek yönetecek.

AHMET DURSUN, SEBA GİTSİN

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün efsane futbolcusu ve başkanı Süleyman Seba, hayatını kaybetti. O’nu tanıyanların hem hayır ve iyilikle yâdettiği Seba, ömrünü adeta Beşiktaş’a vakfetti.
Ama tribün bu…
“Vefa” duygusunun futbol seyircisinde yaygın olmadığı bir dönem, belki de Beşiktaş’ın çok da başarılı olmadığı bir sezonda tekrarlanan tezahüratı hatırlıyorum:
“Ahmet Dursun, Seba gitsin”.
Aradan yıllar geçti.
Ahmet Dursun, “sörvayvır” gibi sabun köpüğü yarışmalarla ömrünü çürütürken, Süleyman Seba, dev bir çınar olarak göçtü öte dünyaya.
Allah rahmet eylesin.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti