Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

DİN’E TANRILIK İDDİASINDA BULUNMADAN YAKLAŞIN

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 30 Kasım 2017 Perşembe 13:38:12
 

– 40 –
Bir sığınma, bir tövbe, bir dua yaparken mümkün olduğunca “Allah’ın düşündüğünün sureti” olduğumuzu düşünmeye, o düşünceye odaklanmaya çalışırsak güzel olur. Var olan halimizin, yani şu anda “BEN” dediğimiz şeyin, “BEN” derken kastettiğimiz yapının aslında “Allah’ın düşündüğü halin sureti” olduğunu düşünelim. O halin bizdeki biçimine her birimiz kendimiz için “BEN” diyoruz değil mi? Bu bakış öyle önemli bir basamaktır ki. Bu basamak yaşanabilirse, başarılabilirse sonra bu “BEN”lerin ayrı ayrı olmadığı yaşanır, sonra o hal gelir. Onların ayrı ayrı olmadığını anlamak üzere küçük bir antrenman yapalım; Hayy esmasını ele alalım. Diyelim ki biz, Hayy isminin bir olduğunu, ayrı ayrı Hayy’lar olmadığını yaşamak istiyoruz. Ama bunu yaşamak isterken eğer ilahlığını ilan etmiş “A” yapıyı kast ederek “benim bir Hayy yapım var” dersek, o yapıyı başkasının Hayy olan yapısıyla bir yapmaya çalışırsak olmaz, o aldatmaca olur. Tanrılık ilanı ve iddiasındaki kişilerin yapmaya çalıştığı budur, bunu yapmaya gayret ederler. Kişi beynini zorlar, ama yapamaz. Onu ancak Hakk yapı yani yaratılan “B” yapı başarabilir, ancak onun Hayy’ı diğerleriyle bir olabilir. “B” yapı “BEN” derken, önce birbirinden ayrı Hayy’lar var gibi sanar, sonra o Hayy’ların ayrı ayrı olmadığını, birimlere (kullara) ait ayrı ruhların olmadığını, her birimde ayrı bir Hayy’ın olmadığını anlar ve yaşar. Bakar ve yaşar ki onlar yok…
“Ben Allah’ın düşüncesinde suretim” idrakında olabilmek
İşte biz bu “B” yapıyla düşünüp desek ki; biz Allah’ın düşüncesinin suretiyiz. Bizden çıkan tüm davranışlar O’nun dilemeleridir, düşünmeleridir. Bu düşünceyle bizi Düşünen’e yönelsek, VECCEHTÜ VECHİYE yapsak… “Veccehtu vechiye”yi öyle yapabilsek ne olur biliyor musunuz? Burada bulunanların her biri bir olur… İşte ESAS CEMAAT de odur: Her biri bir olanlar… Onların hiç ayrısı kalmaz; onlar ayrı gözükenlerin BİRLİK HALİ olur. Biz o zaman bulunduğumuz toplulukta tevhidi yaşarız, cemaati o zaman hisseder, fark eder ve bulabiliriz. Çeşitli uzak doğu felsefeleriyle uğraşanlar, o tanrılıklarıyla tanrıların birliğinde meditasyon yapmayı başarıyorlar. Biz bu gayreti gösterirsek esas hakikatin varlığında tevhidi niye başaramayalım? Eğer, müstakillik ilan eden yapıyla değil de (yaratılan yapıya sahip çıkan halle değil de) “ben Allah’ın düşüncesinde suretim” teslimiyetiyle olursa niye olmasın? Var olan yapıya sahip çıkan “ben görüyorum, ben yaşıyorum, ben biliyorum” diyor. Ama “ben Allah’ın düşüncesinin suretiyim” idrakıyla yaşayan ne diyor? “Görmeyi dileyen O…” O böyle deyince, Allah’ın yarattığı varlığa ve fiillerine sahip çıkıp “ben görüyorum” diyen o ilah yok olur, o zaman o olmaz. O kalkarsa gerçek yapı ortaya çıkar. Sahip çıkmayan yapı, “ben Allah’ın düşüncesiyim” diyen yapı kalır ve o yapı “Hasbiyallahu/bana Allah yeter” der, “veccehtu vechiye/yüzümü yüzüne döndüm” der, “eslemtü li rabbil alemiyn/alemlerin rabbine teslim oldum” der ve kendisini Düşünen’e teslim olur. O’nun dilediği şekilde, O’nun istediği şekilde teslim olur ve O’na seslenir. Nasıl sesleneceğimizi öğreten Rasulullah’ın öğrettiği şekilde:
Allahümme eslemtü nefsiy ileyke ve veccehtü vechiy ileyke ve fevvedtü emriy ileyke ve elce’tü zahriy ileyke, rağbeten ve rehbeten ileyke. La melcee ve la mencee minke illa ileyke. Amentü Bi Kitabikelleziy enzelte ve Nebiyyikelleziy erselte.
Allahümme ente Rabbiy, la ilahe illa ente halakteniy ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va’dike mesteta’tü, euzü bike min şerri ma sana’tu ebûü leke bi nı’imetike aleyye ve ebûü bizenbiy, fağfirliy zünubi, feinnehu la yağfiruz zünube illa ente, Birahmetike ya Erhamer rahımîn.
Rabbena zalemna enfüsena ve inlem tağfirlena ve terhamna le nekunenne minel hasiriyn. La ilahe illa ente Sübhaneke, inniy küntü minez zalimiyn.  Sübhanallahi ve bihamdihi sübhanallahil aziym, estağfirullah ve etûbü ileyh. Estağfirullahelleziy la ilahe illa Huvel Hayyül Kayyumu ve etûbü ileyh. Estağfirullah ya Rabbel arşil aziym. Estağfirullah ya Rabbel arşil kerim. Estağfirullah ya Rabbel alemiyn.
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin Bi adedi ılmike…
Ya HU, ya men HU; la ilahe illa HU. Elif, Lam, Mim;  Allahu la ilahe illa HUvel Hayyul Kayyum. ENTE’l Hayyul Kayyum ve la şerike lek ve lekel mülkü ve lekel hamdü ve inneKE ala külli şeyin Kadir. Ya Hannan, ya Mennan, Ya Bedia’s semavati vel arz. Ya Zel celali vel ikram. Eşhedü en la ilahe illallahul EhadüsSamedülleziy lem yelid ve lem yûled ve lem yekûn leHU küfüven ehad.
İnni veccehtü vechiye lillezi fataras semavati vel arda hanifen ve ma ene minel müşrikin. İnne salatiy ve nüsükiy ve mahyaye ve mematiy lillahi Rabbil âlemin. Ve la şerike lehu ve Bi zalike ümirtü ve ene minel müslimin. Eslemtü vechiye lillahi, eslemtü li rabbil alemiyn…
İyyaKE na’budu VE iyyaKE nestaıyn, İhdinas sıratal müstakiym, Sıratelleziyne en’amte aleyhim, Ğayril mağdubi aleyhim ve laddaalliyn. (Âmin)
“Aklımı tanrıya taktım,
durmadan tanrıdan bahsediyorum”
Gazetedeki paylaşımlarımız uzunca bir süredir devam ediyor. Bu süre zarfında sizinle aslında bir tespit yapmaya çalıştık, şimdi onun bir özetini sunmaya gayret edeceğim. O özeti okurken, içinizden bana “bu da aklını tanrıya taktı, aklını tanrılık iddiasıyla bozdu” demenizi istiyorum. Çünkü onu dedirtecek kadar çok bu konuyu vurgulamak ve ele almak istiyorum. “Aklını tanrıya taktı, durmadan tanrıdan bahsediyor” dedirtecek kadar tanrıdan bahsetmeliyim. Çünkü siz onu söylediğinizde, siz de aklınızı tanrıya takacaksınız. Aklı tanrıya takmak önemlidir. Bu nedenle hep bunu ana konu yapmaya çalıştık. Çünkü insan tanrıyı fark etmekle aslında yanlışlarını fark ediyor. Yanlışlarını fark edince, onlardan kurtulma sevinciyle de İslamiyet’i gerçekten sever hale geliyor.
HANİF OLMAK: Tanrısız yaşamaktır
Rum Suresi 30 ayet bize “Diyn’e hanif olarak yaklaşın” buyurur. Al’u Imran-19 ise “Allah indinde diyn yalnızca İslam’dır” der. O zaman biz Rum-30’u “İslamiyet’e hanif olarak yaklaşınız” diye anlayabiliriz. İslamiyet’i ise bir yönüyle Allah’ın Sistemi’ni ifade eden bir isim olarak düşünebiliriz. O zaman da ayetin meali; “var olan sistemi anlamaya hanîf olarak yaklaşın” diye özetleyebiliriz. Hanif olarak yaklaşalım ama HANîF olmak nedir? Hanif olmak İslamiyet’te çok önemlidir. Hazreti İbrahim aleyhisselam’ın başlattığı Hanîf Bakış Açısı Efendimiz (SAV)’le hayat tarzı haline gelmiştir. Hanif olarak yaşayabilmek nedir, hanif olarak nasıl yaşanır, bu Efendimiz (SAV)’le hayat bulmuştur. Şimdi onu tanımlayalım. Bildiğimiz günlük kelimelerle basitleştirecek olursak, HANİF OLMAK tanrısız yaşamaktır diyebiliriz. Hanif olmak tanrı edinmemektir, hiçbir tanrıya sahip olmamaktır. Ve bu noktada, insan için o en önemli cümleyi söyleriz: O’ndan başka bir şey YOK!
Bir kişinin kendisinde var olanlara
müstakillik kazandırması ve onlara sahip çıkması tanrılık ilanıdır
Bunu çok önemsemek gerekiyor. Bu konular şöyle ele alınırsa bu iş yürümez. Diyelim ki bir film seyrediyorsunuz, konusuna dâhil oluyorsunuz, ana fikrini beğeniyorsunuz. Ama film bittikten sonra hayata dönüyorsunuz. Aklınıza geldiği zaman da “iyi filimdi” deyip hatırlayıp geçiyorsunuz. Bu konulara bir film seyreder gibi yaklaşmamak lazım. Mutlaka, içinde oynadığınız ve bitmeyecek bir film haline getirmek gerekir, mutlaka. Bu yazıları okuduğunuzda, ana fikrini beğendiğinizde kapatır, unutur giderseniz olmaz. Çok hoşunuza giden, hatta içine de dâhil olduğunuz bir film bittiğinde “film bitti, haydi hayata” bakış açısıyla okursanız, bu paylaşımlardan yararlanma farklı olur, yeterli olmayabilir. İnsan, bu filmin içinde olmaya, o konuyu yaşamaya yani filmin bitmemesine kendisini zorlamalıdır. Bu cümleleri böyle söylüyoruz ama, cümlelerin fiillerini kurarken zorlanıyorum. Çünkü tavsiyelerde bulunmak, “şu kararları alın” demekte insan zorlanıyor. Çünkü öyle bir konu ki, hele de şimdi “çok önemli” dediğim cümleyi söylediğimde göreceksiniz, dünyada alıcısı olmayan bir konu! Alıcısı yok, hiçbir cazibesi yok ve genetik yapı olarak bu konuyu önemseyecek, hayat biçimi haline getirecek ve bunun peşine hırsla düşecek yapının da sayısı çok, çok, çok, çok az! Biz işte böyle bir konuyu anlamaya, paylaşmaya çalışıyoruz. Bu konuları anlatırken amacımız, kaderinde bu konuyu önemsemek bulunana, nasibi olana seslenmek. Tanrılıktan kurtulmuş bir hayat yaşaması kime dilenilmiş ise ona ulaşmak, çünkü ancak ona ulaşılabilir. Bu işler, “yarından itibaren şu kararları alın, şöyle yapın denilip de ilerleyecek işler değil.
Hanif olmak TANRISIZ OLMAK’tır. Kişiler tanrıyı ötesinde, berisinde, uzağında oluşturdukları için, bu yola girerken önce o tanrılardan kurtulmalıdırlar. Ama onlardan kurtulunca, kişi tüm tanrılardan kurtulduğunu zannederse olmaz, o tanrılardan kurtulmak bir basamaktır, gerçekten hanîf olmak değildir. Kurtulunması gereken gerçek tanrıdan kurtulmak için bir basamaktır. Nedir o gerçek tanrı? İşte önemli olan o, hep anlatacağımız da o! Bu yüzden yalnızca bu cümle: La ilahe illallah; tanrılık yok, illa Allah!
Yaratılan insan bir Esma’ül Hüsna kompozisyonudur. Bu Esma’ül Hüsna kompozisyonunun yapma gücünü oluşturan bir esma daha vardır, onu eğiten bir esması daha vardır; Rab, ondaki Rabb Gücü. Yaratılan birim bir Esma’ül Hüsna kompozisyonudur, o kompozisyonu yöneten bir de Rabbı vardır. Yaratılan birim/kul, bu Rabb Gücü’ne ve esma’ül hüsna tezahürü olan görüntüsüne “BEN” diyerek müstakillik kazandırdığında, yani onlara sahip çıktığında GERÇEK TANRI’yı oluşturur. Burası anlaşılabiliyor mu? Yaratılan bir birim, bir kul var, bu birimi basitçe “bir Esma’ül Hüsna terkibi” olarak tanımlıyoruz ama o terkibin yapma gücünü oluşturan bir de Rabb’ı var: YARATILAN budur: Bir terkip ve ondaki rab gücü! Ama bu birim kendini fark ettiğinde bu Esma’ül Hüsna kompozisyonuna ve ondaki güce sahip çıkıp “Ben müstakilen varım” diyor, “bu yetenekler, bu özellikler benim” diyor. İşte bu tanrılık ilanıdır! Bu söylediğim cümleyi tasavvuf kitaplarında bu kadar açık ve net bulup OKUmanız çok mümkün olmayabilir. Çok açık söylüyorum: Bir kişinin kendisinde var olanlara müstakillik kazandırması ve onlara sahip çıkması tanrılık ilanıdır ve gerçek tanrıyı bu iddia, bu zann oluşturur. İşte hanif olmak bu tanrıdan kurtulmak demektir! Bu tanrıdan kurtulduğu zaman kişi hanif olur, tanrılığını ilan etmediğin zaman hanif olursun. “Din’e hanif olarak yaklaşın” ayetini şimdi şöyle anlayabiliriz:
Din’e tanrılık iddiasında bulunmadan yaklaşın!

HİSSETMEK VE MUHTARİYET-40-

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER