Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Hak

Pazar günleri bizim sütunun adeti gereğince sizlerden bize ulaşan metinleri buradan paylaşmaya çalışıyoruz. Bugün insan bedenindeki organların kendi aralarındaki muhabbeti anlatan bir dostumuzun mesajı var sırada.
. İşte ilk hikayemiz:
-Artık dayanamıyorum, dedi göz. Günde altı-yedi saat TV seyrediyor. TV’-den gelen radyasyon retina tabakamdaki koni hücrelerini mahvetti. Ya kirpiklerim, yıkanmadığından mikroplarla doldu, arpacık hastalığına teslim oldum.
Kulak lâfa girdi. -Ya ben? Şehrin gürültüsü yetmiyormuş gibi 100 desibelin üzerindeki metalik gıcırtılarla titreşmekten genç yaşta ihtiyarladım. Oysa zarım, orta kulak kemikçiklerim ve korti organım 20-60 desibele ayarlı. Direnecek gücüm kalmadı.
Kısık kısık öksürükler arasında akciğerlerin homurtusu duyuldu:
-Bir de bana sorun arkadaşlar halimi. Sahibimiz günde iki paket sigara içiyor. İncecik nazik zarlarla yapılmış alveollerim, soba borusu gibi simsiyah kurumlarla kaplandı. Nefes alamıyorum, boğulmak üzereyim.
Yanık kokuları sala sala deri geldi: Ah kardeşlerim, ya benim derdim. Güzellik uğruna her yaz kızgın güneşlerin altında saatlerce kavruluyorum, neredeyse kansere yakalanacağım.
Dil söylenmeye başladı: -Yedikleri, içtikleri şeyleri hiç sormayın. En asitli koladan, bin bir çeşit alkollü içkiye kadar beni mahvedecek ve sizleri de öldürecek ne varsa içiyor. Üstelik abur-cubur yiyip komşum dişleri de fırçalamıyor bile. Bakteri yuvasına döndük. Kokuyoruz.
Kaşına kaşına ayaklar lâfa girdi: -Bütün gün üzerimde şişman birini taşımak ne demek, bana sorun. Üstelik tırnaklarım yıkanmadığından pislik ve mikrop dolu. Mantar hastalığı çekiyorum. Kaşınmaktan yara bere içinde kaldım. Yeter artık.
Beyin konuşmalara katıldı: -Tefekkür için, Yaratan’ı (cc) bulmak, tanımak için, O’nun rahmetini, şefkatini, güzelliğini ve diğer isimlerini, kâinatta harf harf söküp okumak için yaratılmıştım. Sizler de bana bu konuda yardımcı olacaktınız. Oysaki yalana, düzenbazlığa, kurnazlıklarla haram yollarda menfaat peşinde koşmaya harcandım. Hakkımı istiyorum.
En sonunda kalp, manevî boyutuyla birlikte, ağır ağır adımlarla yanlarına geldi:
-Hepiniz haklısınız. Ama bir de beni dinleyin. Ben manevî yönümle, sonsuza kanatlanıp uçmak için yaratıldım. Rabbimize aşık olmak için varım. Bunun için kâinatı, Yaratan’dan dolayı her şeyiyle sevebilecek kapasitedeyim. Yaratan’a kul olma makamının başında ben gelirim. Ben bir çekirdeğim. Büyüyüp kocaman bir ağaç olabilirdim ki o ağacın kökü iman, gövdesi sevgi, meyvesi Yaratan’a kul olmaktır. Bir de şu halime bakın. Mala, mülke, cismanî zevklere harcandım. Kula kul oldum. Yalancı sevdaların peşinde perişan oldum. Maddî boyutumda ise, yanlış beslenme, sigara ve tembellik yüzünden koroner damarlarım tıkandı, artık yaşamak istemiyorum.
Bütün organlar ayaklanmıştı, sesleri giderek yükseliyordu ki pürtelaş önsezi koşarak geldi.
Arkadaşlar, koca bir kâinat dolusu kızgın kalabalık buraya doğru geliyor. Aralarında kimler yok ki? Etini, sütünü veren koyundan, bir kilo bal için on binlerce çiçek dolaşan arıya, fotosentezle çamurlu bir suyu bir bir kimyevî işlemden geçirip elma, incir, üzüm yapan ağaçlara, bir lâmba gibi hiç durmadan yanarak dünyayı aydınlatan güneşe kadar, karıncadan yıldızlara bütün varlıklar bir ordu gibi buraya geliyorlar. Kızgın ve öfkeli, haklarını almak için geliyorlar. Bize katılacaklarmış.
Bu haber üzerine bütün organlar sahiplerini Rablerine (cc) şikâyete karar vermişti ki yollarını gözleri yaşlarla dolu ümit kesiverdi.
-Durun kardeşlerim. Biraz daha sabredelim. Şikâyetimizi geleceği kesin olan Âhiret gününe saklayalım. Belki bu süre içinde sahibimiz pişman olur, kul olduğunu hatırlar, Müslümanca yaşayıp tövbe eder.
Evet, bu hikâyenin sonu nasıl biter bilinmez, ama bilinen bir şey varsa o da hepimizin verilen nimet-lerden teker teker sorulacağı.
Yüce Allah utandırmasın.
Yanan ormanlar
Geride bıraktığımız yaz mevsiminin en üzücü sahnelerinden birisi de milli varlığımız, ülkemizin ak ciğerleri ormanlarımızın, arazilerimizin alevler içindeki görüntüleri idi.
Ülkemizin pek çok yerinde ve ilimizde cayır cayır yandı ormanlarımız ve kırsal arazilerimiz. Buralarda sadece ağaçlar, bitkiler yanmıyor, binlerce çeşit hayvan ve böcek yanıyor. Bu yananların ahını siz düşünün.
Ağaçlar yanıyor, çalılar yanıyor, otlar yanıyor… Ayılar, kaplumbağalar, tilkiler, kirpiler, çakallar, yılanlar, kuşlar yanıyor. Milyonlarca, milyarlarca böcek ve diğer canlı yanıyor.
Yangınlarıyla ilgili yürütülen tahminlerde bir kaç ihtimalden söz edilir. Birinci ihtimal: Kasıtsız, kaza ile yanıyor. Kundakçı falan yok. Yaygın kanaate göre, yangının çıkmaması için önceden bütün tedbirler alınmadıysa, yangın başladıktan sonra gereken bütün söndürme faaliyetleri doğru dürüst yerine getirilmediyse sorumlular suçludur. Dünyada yanmasalar bile âhirette yanacaklardır.
İkinci şık: Yangınlar kasıtlı çıkartılmaktadır. Arazi mafyası, terör vs…
Ağaçların, çalıların, bütün bitkilerin canları var. Duyguları var. Hattâ bazı konularda onların insanlardan daha ileri olduğunu öne sürenler bile var. Bitkilerin, insanların içinden geçeni anladıklarına dair ilmî araştırmaları şimdilerde daha sık okuyoruz.
Fatih Sultan Mehmed Han “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” sözünü boşuna söylememiş.
Lüzumsuz yere ağaç kesen câni değil de nedir? Kamu arazisine göz dikenler laneti hak etmiyorlar mı?
Ormanları yakanlar, yaktıranlar, yakanları, toplumun ortak malı olan alanları istismar edenleri başkalarına ibret-i alem olacak şekilde cezalandırmayanlar, beyt-ül malı korumak için gerekli bütün tedbirleri almayanlar, oy almak için ormanları kestirenler, rant için arazileri yağmalayanlar Mahkeme-i Kübra’da bu suç ve günahlarının hesabını vereceklerdir diye umuyoruz. Göklere sadece alevler ve dumanlar yükselmiyor, biraz önce andığımız onca mahlukatın ahları da yükseliyor.
Toplumun ortak malı olan ormanları ya da kamu arazilerini kasıtlı olarak kundaklayıp yakacaklar ve sonra “Vasfını yitirmiş araziye” yapıları konduracaklar, voliyi vuracaklar, malı götürecekler, çok çok çok zengin olacaklar. Cehenneme ev yaptırdıklarının farkındalar mı acaba?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti