Havuz başı, hava sıcak, güneşlikler sıralı.
Erkek, dişi çok gurup var, birbirinden aralı.
Mavi sularda herkes serinlemekle meşgul.
Güneşlenmek, yer bulmaksa bir haylide müşkül.
Herkes mayolu ve şortlu, bikini de giyen var.
Başka türlü yüzmeye elvermiyor kurallar.
Bir acayip gurup geldi. Şehirli mi? Köylü mü?
Ihtılar bir köşeye, şalvarlı bir bölümü.
Bakıcı çıktı geldi. Dedi ki: – Hoşgeldiniz.
– Yeni aldınız bu mülkü ve oldunuz üyemiz.
Bu havuza bu üst başla böylece hiç girilmez.
Havuz sağlığı, kurallar buna hiç izin vermez.
Erkekden biri çıktı, bıyığını sıvazladı.
-Havuz ortak mal! Dedi, şalvarıyla atladı.
Ardından entari, fistan kadınlarda cup, cup, cup!…
Nasıl takılsa acep bu sapsızlara bir kulp?!…
Bakıcı seslendi: -Yahu komşular çok çok ayıp oluyo!…
Bıyıklı dedi: -Sen çıplaklara söylen, havuza onlar doluyo!…
Bakıcı: -Siz de soyunup, duşlanın öyle girin havuza!.
Şalvarlılar çok iştahlı lâf mı işler yavuz’a:
-Onca çıplağa karşı bi kaç giyinik çok mu?!…
Bura bizim de mülkümüz, bizim hakkımız yok mu?!…
Yönetici geldi hemen. Bağırdı: -Mayo giyin mayo!…
Böyle şalvar fistanla çok da ayıp oluyo!…
“-Ayıp eden sizsiniz. Gurallar size göre gonuyo!.
Yok mu bizim hakkımız?! Bu çark size dönüyo!…
Yönetici yönetense azda bizi kayırsın.
Havuzu kullanmada bize zaman ayırsın.
Başörtülü, giyinik niye hepten horlanır?!
Ganun, gurallarsa da cıbıldağa hak tanır.”
Yönetici Allah’tan tesettürlü kıyafetler önerdi.
Onlar da şekle ayak uydurarak yüzmeye karar verdi.
20.07.2004 Alanya/Konaklı