Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

HEP SİYASET, HEP SİYASET

İnsan yıllık izinde olunca, kısa da olsa tatil yapma fırsatı bulunca gerçekten günlük yaşamın stresinden, ağırlığından kurtuluyor, rahatlıyor. Tatildeyken yazdığım bu yazıda siyasetin ve siyasetçinin hoş taraflarına bakalım istedim. Hayatta olanların hoşgörüsüne sığınarak, yaşamını yitirenlere rahmet dileyerek başlayalım.
ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yıldırım Akbulut belki de en renkli siyasetçilerimizden birisiydi.
Malum, Akbulut siyasete atılmadan önce Erzincan’da bir süre Hal Müdürlüğü yaptı.
Yardımcılarından biri bir gün gelir..
-Efendim, der
-Elimizde hayli evrak birikti. Bunları artık Seka’ya devretsek.
Akbulut bir süre düşündükten sonra…
-Evrakları Seka’ya devredelim ama ne olur ne olmaz, bir fotokopilerini alalım ondan sonra verelim.
***
Son dönemlerin renkli siyasetçilerinde AKP’li Burhan Kuzu bakan olamayınca twetterden “siyasetin adaleti yok” diye paylaşımda bulunmuş. Aklıma Demokrat Partili Emin Kalafat’ın bir anekdotu geldi.
Yaşı ellinin üzerinde olanlar, Demokrat Parti döneminin bakanlarından Emin Kalafat’ın boyunun oldukça kısa olduğunu bilirler.
Kalafat, Menderes’in kurduğu ilk kabinede olmadığını görünce soluğu Başbakan’ın makamında alır.
-Sayın Başbakanım, bakanlarınızı neye göre tespit ediyorsunuz?
Menderes’in cevabı güzel bir espri olarak o günlerde uzun zaman dillerde dolaşmış;
– Boy sırasına göre Eminciğim, boy sırasına.
***
AKP hükümeti sağlık alanında yaptığı düzenlemelerle öğünedursun Karadenizli Temel teşhisi koymuş.
Temel, arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını kesti.
Biraz ötede sağlık ocağı vardı. Temel:
-Ben şurada pansuman yaptırayım, dedi. İçeri girince karşısına iki kapı çıktı.
Birinde -Hastalıklar-, ötekinde-Yaralar- yazılı idi
-Yaralar- kapısından girdi.
Yine önünde iki kapı vardı. Birinde -Et-, ötekinde -Kemik- yazıyordu.
-Et- kapısından girdi. Yine iki kapı çıktı karşısına.
Birinde -Önemli-, ötekinde -Önemsiz- yazıları vardı.
-Önemsiz- kapısından girince kendini sokakta buldu.
Arkadaşı sordu:
-Nasıl iyi baktılar mı?
-Hayır; ama organizasyon müthiş
***
Bu devirde siyasetle uğraşmak biraz cesaret biraz da delilik gerektiriyor.
Temel ile Dursun karşılaşırlar.
Temel Dursun’un kulağına eğilerek;
-Ula Dursun pen ne yaptim bugün biliyur musun, da?
-Ne yaptin, da?
-Ula Dursun, pen politikaya cirdum, da.
-Ula Temel sen deli misun?
Temel’in buna cevabı ilginç olur;
-Şart midur daaa?
***
Siyasetle uğraşıyorsanız basınla aranız her daim iyi olacak. Yoksa işiniz zor!
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.
Nihayet :
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10’da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçecek.
Pazar sabahı saat 10’da tüm basın mensupları orada toplandılar. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!
***
Bu ülkede rahmetli Demirel’i anmadan siyaset konuşulamaz. Rahmetli Demirel’in siyaset tarihimize geçen sözlerinden bazıları;
* Biz kışın Bulgaristan’dan doğal gaz alıyoruz yazın onlar veriyor.
* Dün dündür, bugün bugündür.
* Ecevit’e oy vermeyin, oy verince de bana gelmeyin!
* Türkiye’de kontrgerilla var mı? Yarın güneş doğacak mı onu da sorun…
* Ege bir Yunan gölü değildir, Ege bir Türk gölü de değildir. Netekim Ege bir göl değildir.
* Ya neresini sıksaydım? (Ecevit’in elini sıktığı zaman gazetecilerin sorularına karşılık)
***
Bugün 24 Temmuz, Basın Bayramı. Yazımızı uyanık bir gazeteci fıkrasıyla bitirelim.
Kaza yerinin etrafını polis kordonu ve meraklı bir kalabalık çevirmiştir. Gazetesine iyi bir haber yetiştirmek isteyen muhabir, çemberleri aşamayınca bir kurnazlık düşünerek seslenir:
-Yol verin! Yol verin! Ben kaza kurbanının oğluyum! Yol verirler, muhabir yaklaşır. Bir de bakar ki; arabanın önünde bir eşek cansız yatmaktadır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER