Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

İÇİMİZDEKİ BEN: NEFS – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 3 Mayıs 2017 Çarşamba 12:42:10
 

-90-
İnsanlar kendilerine bir ilah edinmek istedikleri zaman müstakilen var ve muhtar güçler iddia ederler. Kafasından bir ilah oluşturur, onu müstakilen var ve muhtar bir güç ilan eder ve bu yolda kendini haklı zanneder. Neden? Çünkü ilan ettiği güçlerin karşılıklarını görür. Bunların birçok sebebi vardır ama esas sebep ilah edindikleri, ilah ilan ettikleri güçlerin tabanında genellikle bir esmâ olmasıdır, fark ettikleri esmâları ilah ilan etmişlerdir. Vedûd esmasını fark eder Venüs ilahını oluşturur. Bunu gibi, Sünnetullah’ta fark ettikleri esmâların güçlerini yıldızlarla veya başka şeylerle ilişkilendirerek ilahlar ilan etmişlerdir. Bilmedikleri için.
Müstakilen VAR ve Muhtar ancak Allah’tır
İlahın iki önemli özelliği vardır: İlah müstakilen var ve muhtardır, bir de müstakilen var ve muhtar gücü vardır. İşte o yüzden cennetin anahtarı Lâ ilahe İllallah’tır: “Başkaca müstakilen var ve muhtar yok, o zannlar Lâ ilahe! İlla Allah” demiş oluyorsunuz. Lâ ilahe İllallah Kelime-i Tevhid’i “Allah’tan başka tapılacak ilah yoktur” gibi mânâlandırılırsa olmaz, mânâ öyle değil. La ilahe illallah’ın mânâsı budur: Allah’tan başka Müstakilen VAR ve Muhtar yoktur. Ancak Allah Müstakilen VAR ve Muhtardır. O’nun dışında neye müstakilen var ve muhtar diyorsanız o yoktur, öyle bir iddia yoktur. Dikkat edin lütfen, bir varlık yok demiyoruz, yaratılanlara yok demiyoruz. Allah’ın yarattığı bir şeye “yok” demek yanlıştır. Allah yarattı ve “var” muamelesi yapıyor. İnsanları yarattı, onlara “var” muamelesi yapıyor; Rasûl gönderiyor, kitap gönderiyor, melek gönderiyor ama sen “yok” diyorsun, olmaz. Allah “var” diyor, sen “yok” diyorsun. İlla bir şeye “yok” diyeceksen, Allah’ın “yok” dediği bir şey var, ona “yok” de. Allah buyuruyor: Yaratılanın müstakil bir gücü yoktur, yaratılanın müstakil bir varlığı yoktur. Müstakilen VAR ve Muhtar ancak Ben’im.
Bu yüzden aslında ancak Allah “Ben” der. Çünkü Allah Mütekebbir’dir.
Hicr Sûresi 3’de “Bırak onları” denilenlerin suçlarının Allah’tan başka ilah edinmeleri olduğunu Hicr-96 açıklamıştı: Onlar Allah’tan başka diğer bir ilah yaparlar. Kişi bu âyete bakıp; “Ben başka bir ilah yapmıyorum, benim putum yok” derse kendisini kandırmış olur. Buradaki “ilah” şudur, âyette doğrudan diyor ki; onlar Allah ile beraber müstakilen var ve muhtar diğer bir güç ilan ederler. Bu “müstakilen var ve muhtar güç” kişinin ya kendisidir veya başkasıdır veya şudur, budur.
Sen kime “iyi insan” diyorsun bir bak!
Bir kişi kendisinin “müstakilen var ve muhtar” olmadığını söyledi ve bu yolda gayret ediyor diyelim. Başarılı olması için bu yetmez. Bir başkasının “müstakilen var ve muhtar” iddiasını tasdik ediyorsan da olmaz. Çünkü bu, senin kendini müstakilen var ve muhtar iddia etmenden farklı değil ki, aynı, hatta daha da kötü. Birisi “müstakilen var ve muhtar” idrakı ve iddiasıyla bir hikayesini, bir başarısını, bir düşüncesini anlatıyor ve sen ona hayran oluyorsun, onu birilerine anlatıyorsun, örnek veriyorsun, onu idol ediniyorsun. Olmaz. Allah’a küfreden birisi örnek olur mu? Allah’a küfreden birisi idol olur mu? Böyle bir şey olabilir mi? Annenize yan bakan birisini, evinizde yemek daveti olsa çağırmazsınız. Birisi Allah’a küfrediyor ama siz onu idol yapıyorsunuz. Olmaz! Hesabını verirsiniz. Günlük yaşantıda bu çok önemlidir, çok dikkat edeceğiz. Birisini övüyorsak, birisini beğeniyorsak, birisine “iyi insan” diyorsak bakacağız; o kişi müslüman mı? Sen kime “iyi insan” diyorsun bir bak! Allah’a küfreden birisine nasıl “iyi insan” dersin? Olabilir mi? İnanan birisi var ve diyor ki “Şu arkadaş inanmıyor ama çok iyi insan”. Olur, o cehenneme gidecek sen de yanında arkadaş olursun, canı sıkılmaz.
Tekâsür Sûresi 1. âyetteki uyarıyı dikkate almayanlara Kur’ân “Bırak onları, oyalansınlar” diyor. Birbirlerine Göre Var’larla oyalanmak istemeyeni doğru yola götürecek ayet/delil Zâriyat-21 ile bize bildirildi, ipucu verildi: Nefsinde! Bir yerlere bakma, nefsinde!
İki ilah edinmeyin… Ancak Allah!
Nefs’i tarif etmiştik, şimdi doğrudan o tarifin içerisine girelim. Nefsinde; yani Kendinde Kendine Göre Var olanda. Bu yolda hep denir ki nefsini bil, nefsini tanı. Nefs tarif edilmezse onu nasıl tanıyacağız? Net olarak ortaya konulmazsa nefsi nasıl bileceğiz? Onun mutlaka tam tanımlanması lazım. Bu yüzden başlarken dedik ki; onu öyle tanıyacaksınız ki mutlaka saflaştıracaksınız. Nefsi bilirsen, âyet sana “Nefsinde” dediğinde onun yerini bilirsin. Nefsinde: Kendinde Kendine Göre Var olan hâlinde. Âyet bize; “İşte oraya dönün, oraya bakın. Hala görmüyor musunuz?” diyor.
“Allah buyurdu: İki ilah edinmeyin. O ancak ilâhun Vâhid’dir. O halde yalnız benden korkun.” (Nahl-51)
“Ben iki ilah edinmiyorum” diyen bu âyeti anlayamaz, kavrayamaz, Kur’ân tarih kitabı gibi gelir, “Onlar geçmişteydi” der. İki ilah edinmeyin; yani Allah Müstakilen VAR ve Muhtar olarak var, ben de müstakilen var ve muhtar olarak varım demeyin. Böyle düşünmek “iki ilah” edinmek demektir. Eklerseniz sayı artar, arkadaşım da öyle, üç; babam da öyle, dört… Çoğaltabilirisiniz. Puta tapanların bir putu, iki putu, üç putu var, sizin sülaleniz put oldu. Kim sizin için müstakilen var ve muhtarsa hepsi birer ilah… Bu yüzden âyet uyarıyor; iki ilah edinmeyin diye. Ancak Allah! Allah ilâhun Vâhid’dir; O Müstakilen VAR ve Muhtar olan tektir.
Bu âyetin meâllerinde şuna da rastlarsınız: İki vücut edinmeyin, Allah’tan başka vücut oluşturmayın. Bunlar yeterli anlatımlar değildir, buralardan amel çıkaramazsınız. Vücut oluşturmamak ne demek? Vücut oluşturmayacağım, tamam ama onu nereye koyayım? O cümlenin ameli yok. Ama “Müstakilen var ve muhtar değilsin” cümlesinin ameli var, hem de seni cennete götürecek bir ameli var.
Zâriyat-21’deki “Hâlâ görmüyor musunuz?” sorusu önemli! Çünkü, Birbirlerine Göre Var olan Kendinde Kendine Göre Var hali örtmüş ve unutturmuştur. Biz, Kendinde Kendine Göre Var oluşu fark etmeniz için “Kendinizde Kendinize Göre bir Var haliniz var” diyerek sizi o varlığa ikna etmeye çalışıyoruz ama ayet doğrudan “Orada” diyor. Bu durumda sen hem Kendinde Kendine Göre Var olanı bulacaksın, hem de âyetin “Orada” dediğini bulacaksın. Öyleyse önce Kendinde Kendine Göre Var olan hali görmen, kabullenmen, saflaştırman, sonra da âyetin “Orada” dediğini bulman lazım. Orada dediği ne, onu görmeye çalışmak lazım. O bir sır değil, göreceğiz inşâAllah.
Oyalanma!.. Kurtulmak istiyorsan nefsine bak!
Gözlerimizi açtığımızda Birbirlerine Göre Var olanları görmemiz kolay. Çünkü sistem öyle. Zaten Birbirlerine Göre Var hâlin dünyadaki en önemli avantajı gözle görülüyor olması. Gözlerinizi yumar ve “BEN” dediğinizi ararsanız bu sizin için çok önemli bir başlangıç olur, özellikle Kelime-i Tevhid zikrullahında da çok önemlidir. Ancak bu bir başlangıçtır, sonra gözünüzü açacaksınız. Çünkü İslami gerçekler göz yumarak olmaz. Hakikati göz açarak öğrenmek gerekiyor. Göz yummak bizi dünyadan uzaklaştırır. Bu çokluğu görürken Kendinde Kendine Göre Var’ı yakalamak gerekiyor. Birbirlerine Göre Var’a baka baka, onun gözüne baka baka Kendinde Kendine Göre Var’ı yakalamamız gerekiyor. Ama o noktaya ulaşmak için ilk basamakta gözlerinizi yumar, konsantre olur, “BEN” dediğinizi ararsanız, kendinize “BEN” derken onu yakalar; Kendinde Kendine Göre Var olanı bir yerinden tutmuş olursunuz. Onu bir yerinden tutarsanız bırakmayın, devam ettirin. Bu antrenmanı diyelim ki evde yapıyorsunuz, onu bir yerinden tutarsanız Birbirlerine Göre Var olan halinize zihninizden hemen “Lâ ilahe” deyin, yakaladığınıza İllallah. Diğerine “Lâ ilahe” yakaladığınıza “İllallah” diyerek tuttuğunuz yeri pekiştirin, onu size ait hale getirin, onun içine girmeye çalışın, o olmaya çalışın. Çünkü zaten esas olan o, onu fark edip o olmaya gayret edin.
Size birisi seslendiği zaman sizin Birbirlerine Göre Var hâlinize seslenir, sizin gözlerinizi kapatıp kendinizi aradığınızda “BEN” dediğinize seslenmez, onu bilemez. Bu çok doğal ve normaldir. Normal olmayan ne? Zamanla siz de size seslenen gibi Birbirlerine Göre Var olan halinize “BEN” derseniz, onu kastederek “Ben buyum” derseniz tehlike başlar. Ne yaparsınız? Onun özgürlüğünü ilan edersiniz, onu birilerine beğendirmeye çalışırsınız, şuramı görebilsinler buramı görebilsinler diye çırpınırsınız, akla hayale gelmedik delilikler yaparsınız. Âyetler diyor ki; oyalanma! Bunlar geçici, yanlış şeylerle oyalanma. Kurtulmak istiyorsan nefsine bak, Kendinde Kendine Göre Var olan haline bak.
“Ete kemiğe büründüm, Yûnus diye göründüm.”
Hâl böyle olunca Yûnus Emre’nin şu sözünü hatırlayalım, oradaki mânâ şimdi daha bir yerine oturacaktır:
“Bir ben vardır bende, benden içeri.”
Yani diyor ki; “Senin bana bakıp söylediğin bir Yûnus Emre var, bir de benim içimden bulduğum Yûnus Emre var.” Anlattığımıza çok uyuyor değil mi? Bir ben vardır bende, benden içeri. Bu bir başlangıçtır, zâhirendir. Bu cümle görünüşüyle ve detayıyla yani görünüşüyle ve hologramıyla zâhirdir. Bunu anladıktan sonra bâtınına giderek bu mânâyı biraz ileri götürecek olursanız, bâtinî mânâyı yine Yûnus’un şu sözünde biraz yakalarız:
“Ete kemiğe büründüm, Yûnus diye göründüm.”
Bu da anlattığımıza uymuyor mu? Demek ki bunları ilk söyleyen biz değiliz. Bazen bana “Bunları nereden çıkarıyorsun?” diyorlar. Hiçbir yerden çıkarmıyorum. “Bana göre” diye bir cümlem yok, Elhamdülillah. Tamamen âyet ve hadislerden. Rabbim yanıltmasın. Hiçbirimizi! Tamamen âyet ve hadis kaynaklı konuşuyoruz.
“Ete kemiğe büründüm, Yûnus diye göründüm” derken bize şöyle sesleniyor: Senin Yûnus dediğin bu gördüğün et kemik. Sana öyle görünüyorum. Ama bir de kendimde kendime göre olan bir Yûnus var.” Bunun bâtınını biraz anlayabilmek için hafifçe dokunalım. Konulara yaklaşımımız, zâhirî zemini tespit etmek olduğu için çok ileri cümlelere gitmemeye çalışıyoruz. Ama yeri geldi, bir küçük açıklama yapalım. “Ete kemiğe büründü, Yûnus diye göründü” derseniz mananın bir adım gerisine gidersiniz; ilimde ileri ama konumda geriye, yani perde arkasına gidersiniz. “Ete kemiğe büründüm, Yûnus diye göründüm” cümlesi perde arkasına geçince, bir geri gelince; “Ete kemiğe büründü, Yûnus diye göründü” haline gelir. İ
İşte o zaman sen nefsinde aradığının ipucunu yakalamış olursun. Bu ipucunu konu ilerledikçe biraz daha göreceğiz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti