Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

KULLARINI NAMAZ KILARKEN BULDUK – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 5 Mart 2014 Çarşamba 02:00:00
  Namaz kılan mümin İlâhi murâkabe (kontrol) altında olduğunun farkında olur ve kendini kontrol eder. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor:
“Kullarını Namaz Kılarken Bulduk”
“Gece ve gündüz melekler sizi takip ederler. Sabah ve ikindi namazlarında toplanırlar. Sonra sizinle geceleyen melekler, ilâhi huzura çıkarlar. Rab’leri onlara –onları en iyi bir şekilde bildiği halde- kullarımı nasıl terk ettiniz? Diye sorar. Melekler, “onları namaz kılarken terk ettik ve namaz kılarken bulduk” cevabını verirler” demiştir. (Buhari, Mevâkît, 16, 1, 139)
Namazda “Ancak sana ibadet ve kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz” diye Allah’a söz veren ve taahhütte bulunan insan bu taahhüdüne bağlı kalmak için azami çaba sarf eder.
Namaz kusurların ve günahların bağışlanmasına vesile olur.
Peygamber Efendi’miz bir hadislerinde şöyle buyurmuştur:
“Beş vakit namaz ve Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde aralarında işlenen küçük günahlara kefârettir.” (Müslim, Tahâret, 16, I, 209; Ahmed, 11, 229)
Namaz, temizlik, vaktimizi düzene koymak, haramlardan uzaklaştırmak, güzel huy ve alışkanlıklar kazandırmak gibi özellikleri ile bizim bedenen ve ruhen sağlıklı ve dengeli bir insan olmamızı da sağlar.
Namaz İnsana Acılara ve
Sıkıntılara Dayanma Gücü Verir
Siyer kitaplarındaki mevcut bilgilere göre, ilk vahyin sonrasında Hz. Peygambere risâlet yüküne dayanmasını, sabretmesini öneren âyetler gelmiş ve bunu izleyen fetret döneminden sonra namaz farz kılınmıştır. Namazın daha önceki dinlerde de emredilmiş olduğu hatırlanınca, namazın güçlüklere direnç göstermede bir fonksiyonu bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bir âyette : “Ey inananlar sabır ve namaz (salât) ile yardım isteyin” (Bakara: 153) buyrulmaktadır
Ebû Hüreyre (ra) buyuruyorlar ki:
“Bir gün karnım çok ağrıyordu. Kıvrılarak yatmakta iken, Aleyhisselâm Efendimiz beni görüp:
— Karnın mı ağrıyor? Buyurdular. Cevaben:
— Evet, Yâ Resûlâllah, dedim. Bana o vakit:
— Kalk namaz kıl! Zira namaz kılmak şifa vasıtasıdır, diye emrettiler.”
Peygamberimizin bu tavsiyesinin sebep ve hikmetini, âlimler şu şekilde izah etmektedirler:
Nefis, namaz kılmakla meşgul iken duyduğu maddî acıları unutacak, böylece keder ve elemden kurtulacaktır. Ünlü tabipler vücudun kuvvet ve direncini desteklemek üzere pek çok yolları denerler. Bâzen gıdalarla, bâzen ümitlendirmek ile bazen utandırmak veya korkutmak suretiyle insandaki tabii kuvveti yani, vücudun mukavemet gücünü takviye etmek yoluna giderler.
Namaz kılmak ise, tabiplerin başvurdukları bu gücü artırma ve şiddetlendirme yollarının çoğunu kendisinde toplamıştır. Şöyle ki:
Bir kul için namazda bulunduğu sırada korku, dehşet, ümid, sevgi, utanma, âhireti hatırlama gibi insanın tabiî gücünü takviye edecek ve göğsünü genişletip ferahlatacak mânevî tecellilerin meydana geleceğinde ve bu sebeple hastalığın eleminin defedileceğinde şüphe yoktur. Misal olarak, Hz. Ali’yi (ra) gösterebiliriz. Bedeninde meydana gelen yaranın tıp açısından, kesilmesi, açılması gerekiyordu. Hâlbuki buna imkân bulunamamıştı. Bunun üzerine bizzat kendileri razı oldular. Ve ameliyat sırasında namaza durdular. Tabipler hemen ameliyata başladılar. Hz. Ali’nin ise namazı edâ esnasında aldıkları lezzetten dolayı, yaranın açılmasını bile duymadıkları bilinen sağlam rivayetlerdendir.
Ebu Eyyûbe’l-Ensarî hazretleri evinde iken aile efradına susmalarını emrederler, fakat namaza durunca konuşmalarına müsaade buyururlar, sebep olarak da aile fertlerine:
— Ben namazda iken sizin söylediklerinizi işitmem, derlerdi. Hatta bir defa namazda iken mescidin duvarı yıkıldığı halde onunla hiç ilgilenmedikleri de sahih rivayetlerdendir.
Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle Yüce Allah namaz kılan kuluna şöyle seslenir:
“Ey Kulum! Cehennem Ateşi Sana Haramdır”
”Ey kulum; “Cehennem ateşi sana haramdır; Sen, cennetlik kullarımdan olacaksın, ayrıca en sonunda ulu varlığımı görmek bahtiyarlığına da ererek bir kolun kavuşabileceği derecelerinin en yükseğine çıkacaksın. Ey kulum! Bütün bu rütbe ve nimetler senin öz hakkındır. Çünkü varlığına eş ve ortak koşanlar Allah diye aciz bir takım putlara taparken sen beni tamdın; Varlığımı bir ve ortaksız bildin. Üstelik bu temiz ve eksiksiz imanını ibadetlerin en güzeli ile süslemek üzere huzuruma dikilerek benim hoşnutluğum uğruna namaz kıldın. Benim emrime uymak için dakikalarca ayakta dikilerek benim kelâmımı okudun; bana olan saygını ifade etmek üzere önümde eğildin; Nihayet benim karşımda haddini bilerek yerle bir oldun ve topraklara yüz sürdün; arkasından rahmet kapıma el açarak sıcak bir yüreğin dili ile bana dua ettin.” (İmam Suyuti, Camiu’s-sağir, Aydın yayınevi: 1/710)
Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Her namaz için üç türlü mükâfat vardır:
1. Semanın ortasından başının üzerine feyz ve bereketlerin saçılması.
2. Ayakların bulunduğu yerden semaya kadar her tarafın meleklerle kaplanması.
3. Bir meleğin, şu namaz kılan kişi, kimin huzurunda ve kime karşı namaz kıldığını bilseydi asla namazdan çıkmazdı, sözünü söylemesi.”(Hasan Basri. İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir, Aydın Yayınevi: 1/728)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER