Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Misafir Kalem
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KUR’AN-I KERİM’E PARÇACI YAKLAŞIM VEYA ONU SKÜLER MAKSATLARA İNDİRGEMEK CAİZ DEĞİLDİR-1

Misafir Kalem 7 Nisan 2017 Cuma 12:15:47
 

Dr. Ahmet GELİŞGEN

“Kuran-ı Kerim’deki Kişisel Gelişim Ayetleri”1 başlığı altında, Kur’an’da ahlaki öğretileri konu edinen sözde bazı ayetleri sıralayan yazı dizilerini, İslami bakış açısıyla değerlendirmek gayesiyle ele alacağımız bu yazının başlığını yukarıdaki şekilde olmasını uygun gördük. Görüldüğü gibi seçtiğimiz başlık, sorunun cevabını veciz ve en kısa şekilde ortaya koymaktadır. Bununla birlikte konuyu çeşitli yönleriyle izah etmenin yararlı olacağı düşüncesindeyiz:
Her şeyden önce Kuran’ın indiriliş gayesini ortaya koymakla işe başlamak gerekir. Rabbimiz Kur’an’da, Yüce Kitabımızın, “Allah’tan sakınanlara (müttakilere) hidayet için” yani yol göstermek için indirildiğini haber veriyor (Bakara, 2/2). Pek çok ayette bu gayeye dikkat çekilirken özellikle “Kur’an’ın, hidayetin ve doğru ile yanlışın ayırt edici kurallarını açıklayan bir kitap olduğu vurgulanmaktadır (Bakara, 2/185). Bundan başka Kur’an-ı Kerim, kendisinin bütün alemler için ancak bir öğüt kaynağı olduğunu (Sâd, 38/87), insanları en doğru yola ileten rehber olduğunu (İsra, 17/9), her şeyi açıklayan bir kitap olarak Müslümanlara hidayet, rahmet ve müjde olduğunu (Nahl, 16/89), ihtilafa düştükleri konularda mü’minlere ayırt edici başvuru kaynağı olduğunu (Nahl, 16/64), kıyamete kadar gelecek olan herkes için uyarıcı bir kitap olduğunu (En’am, 6/19), Allah’ın gösterdiği şekilde insanların arasında “Hakk” ile hükmetmek için indirildiğini (Nisa, 4/105) haber vermektedir. Bu özellikleriyle Kur’an, müminlere rahmet ve şifa kaynağı olurken, kendisini tanımayanlara da hüsran olmaktadır (İsra, 17/82).
Bu bakımdan Kuran, hem “Allah kelamı” olan kendisine, hem de Kur’an’ın birinci derece açıklayıcısı ve tebliğcisi olan Hz. Peygamber Efendimiz’e (Sünnet’e) uyulması gerektiğini vurgular. Meselâ; Kuran ve Sünnet’in hayat verici düsturlarına icabet edilmesi gerektiğini (Enfal, 8/24), Kuran’a ve onun açıklayıcısı olan Sünnet’e kulak vermeyen kimselerin akletmeyen sağır ve dilsizler olarak mahlukatın en şerlileri olduklarını bildirir (Enfal, 8/21-23).
Aynı şekilde Kur’an-ı Kerim, müminlerin ihtilafa düşmeleri durumunda bu ihtilaflarını Kur’an ve Sünnet ışığında çözmelerini (Nisâ, 4/59), Allah ve Rasülü’nün hükmettiği meseleleri gönül huzuruyla kabul etmeyenlerin iman etmiş olamayacaklarını (Nisa, 4/65), Allah ve Rasülünün hüküm koyduğu bir konuda mümin hiçbir erkek ve kadının başkaca bir tercih hakkının olmadığını, aksi halin isyan ve sapıklık olduğunu (Ahzab, 33/36) vâz eder. Bu bağlamda, Kur’andan yüz çevirenin ve onun hükümlerini unutup göz ardı edenin dünya ve ahirette unutulacağını ve sıkıntılı bir hayata düçar edileceğini, kıyamette kör olarak haşredileceğini (Tâhâ, 20/124-127), Şeytan’ın yakın arkadaş olarak o kimseye musallat edileceğini ve Şeytan’ın o kişiyi Hakk’tan saptıracağını, ne var ki o kimsenin, kendisini hidayette olduğunu zannedeceğini (Zuhruf, 43/36-38) bildirir. Kur’an, kendini terk eden kimseler hakkında, aynı zamanda Peygamber Efendimiz (a.s.)’in de Kıyamet günü şikâyetçi olacağını açıklıkla beyan eder (Furkan, 25/30).
O halde, Allah ve Rasülü’nün getirdiği dini hüküm ve haberlerin tamamına gönül hoşnutluğuyla iman edip teslim olmak, Allah katında makbul bir iman için mutlaka şarttır. Kur’an ve Sünnet’te gelen dini haber ve hükümlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inanmamak, “küfür/kafirlik” olarak nitelendirilmiştir (Nisa, 4/150). Parçacı bir inanışın Allah katında kabul edilmeyeceği ve daha dünyadayken kişi ve toplumu “alçaklığa” düşüreceği açıkça vurgulanmıştır (Bakara, 2/85).
Kuran ve İslam’ın amacı; insanı, iman ve salih amel doğrultusunda dünya ve ahirette mutluluğa kavuşturmaktır. İmansız güzel amel kabul edilmeyeceği için kâfirlerin amelleri boşa gider (Maide, 5/5; Enam, 6/88); Bakara, 2/217); Araf, 7/147); Tevbe, 9/17); vd.). Kâfirlerin amelinin boşa çıkarılışını Kur’an,  işe yaramayan “dağılmış toz zerrecikleri” benzetmesiyle anlatır (Furkan, 25/23). Netice olarak da kafirlerin,  “Deve iğnenin deliğinden girene kadar cennete giremeyecekleri” hükmüyle noktalar (Araf, 7/40). Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz’e hitapla “Muhakkak sen yüce bir ahlak üzeresin” buyrulmaktadır (Kalem, 68/4). Peygamber Efendimiz ise “Ben en yüksek ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyurmuştur (Muvatta, Husnü’l-Hulk, 8). Hz. Aişe (r. anhâ) validemize Rasülüllah (S.A.V.)’in ahlakı sorulduğunda, “O’nun ahlakı Kur’an’dı (Kur’an’ın bütünüydü)” diye cevaplamıştır (Müslim, Salatu’l-Müsafirin, 139; Ebû Dâvud, Tatavvu, 26). Bu nedenle olsa gerek ki hadis-i şerif’te, “Müminlerin en olgunu, ahlakı en güzel olanıdır” buyrulmuştur (Ebû Dâvud, Sünnet, 14). Nitekim “ahlak” kavramı, Arapçada “mâ hulıka leh” ifadesinin kısaltılmış şekli olarak kabul edilmiştir. “Mâ hulıka leh”; bir şey için yaratılmak, yaratılış gayesini bilmek anlamlarına gelmektedir. İnsanın yaratılış gayesi ise Allah’a kulluktur (Zariyat, 51/56). Allah’a kulluk; Allah’a gereğince iman, dini hükümlere riayet ve güzel ahlaktan oluşur. İman ve salih amel olmadan ahlakı güzelleştirmek mümkün olmadığı gibi, güzel davranışlar varsayılsa da Allah katında bir değeri olmaz. (Devamı Yarın)

 

1 http://kisiselbasari.com/kuran-i-kerimde-yer-alan-kisisel-gelisim-ayetleri.html

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER