Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Kütahya ile Afyon’un söylemleri aynı

Murat Arısoy 1 Ekim 2014 Çarşamba 03:00:00
  -Ezop’un şehri.
-Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı şehir.
-Termal turizm şehri.
-Mevlevilik’in başkenti.
-Frig Vadisi’nin memleketi.
-Kiraz ve vişnenin kenti.
-Leblebinin şehri.
-Doğu Roma’nın önemli bir şehri.
-Anadolu’da kilit noktadaki bir kent.

Yukarıdaki sıralamayı Afyonkarahisar için rahatlıkla yapabiliriz. Afyonkarahisar’ın her şeyin başkenti olması istiyoruz ya, sıralarız hep.
Hatta yukarıdaki listeye alınmayan pek çok ürün, pek çok kavram da sayılabilir.
“Markalaşmak” için önce şunu idrak etmek lazım: Bir şehir, aynı anda her şeyin başkenti olamaz.
Bununla birlikte, Afyonkarahisar’daki “her şeyin başkenti” alışkanlığının Kütahya’da da olduğunu görüyoruz.
Listedeki maddeleri Afyonkarahisarlı birisi Afyonkarahisar için değil, Kütahyalı birisi Kütahya için söylemiş.
Kütahya Aktif ve Sanayici İşadamları Derneği (KÜSİAD) Başkanı Mehmet Ceylan, Kütahya’ya neden yatırım yapılması gerektiğini anlatırken birçok ölçütü ve kavramı yan yana getirmiş ve Kütahya’nın Anadolu’daki konumu dolayısıyla daha çok yatırım alabileceğini belirtmiş.
Listedeki her maddeye, Afyonkarahisar penceresinden ayrı ayrı yanıt verilebilir. Fakat bunun ne yararı var?
Hem Mehmet Ceylan’ın haklı olduğu noktalar da var: Örneğin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın belgelerine göre termal turizm merkezi, Afyonkarahisar değil Kütahya.
Fakat burada şöyle bir sorun ortaya çıkıyor: Turizm ve yatırım stratejileri belirlenirken komşu illerin birbirileri ile benzer ürünlerinin öne çıkacağını hesaplayarak, ortak bir enerji üretmelerini sağlamak lazım gelir. Aksi takdirde, aynı coğrafyadaki iki vilayetin, birbirileriyle hemen hemen aynı özellikleri, sadece kendisine özgüymüş gibi sunmaları kaçınılmaz. İki vilayetin aynı maddelerle turistin ve yatırımcının karşısına çıkması ise, “rekabet”ten ziyade kafa karışıklığına neden olur.
Burada görev Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan başlayarak, vilayetlerin yöneticilerine, demokratik kitle örgütlerine, hatta basın mensuplarına düşüyor.
Afyonkarahisar da Kütahya da gerekirse ortak bir strateji ile “il değil bölge” yaklaşımını benimsemeli. Yatırımcı Afyonkarahisar ve Kütahya’yı “bir” görmeli.

11 MADDEDE MARKA ŞEHİR

Afyon Kocatepe Üniversitesi Bolvadin Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Mehmet Akif Çakırer, Zafer Kalkınma Ajansı’nın yayın organı Martı Dergisi’nin 10’uncu sayısında, Afyonkarahisar’ın nasıl “marka” şehir olabileceğini yazdı. Çakırer’in yazısındaki başlıklar şöyle:
1. Sosyal aktivitelerle
2. Farklılıkları vurgulayarak
3. Slogan belirleyerek
4. Dikkat çekerek
5. Konsept belirleyerek
6. Sembol belirleyerek
7. Sanatçılarla çalışarak
8. Sıra dışı olarak
9. Doğru konumlandırma yaparak
10. Reklama önem vererek
11. Marka mekânlar oluşturarak

BODRUM’DAN NE EKSİĞİMİZ VAR?

Bodrum’a gittiğimde gördüm ki, her yer Halikarnas Balıkçısı’nın iziyle dolu. Cevat Şakir Kabaağaçlı, öyle bir dokunmuş ki bu sahil beldesine, öyle bir işlemiş ki birlikteliği ve birlikten kuvvet doğacağını…
Halikarnas Balıkçısı’nın kendi hâlinde Bodrum’u, şimdi turizmde tatil tercih listesinin başında yer almış.
Peki ne yapmış Halikarnas Balıkçısı?
Bir yazısından dolayı sürgünle gittiği Bodrum’a küsmemiş.
İnsan olarak yaşama ve yaşatma eğiliminden vazgeçmemiş.
Sürekli üretmiş, ürettikçe araştırmış.
Hatta derler ki Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın verimli dönemi, Bodrum’da geçirdiği günlerdir.
Bodrum’u incelemiş, Anadolu’yu incelemiş, medeniyetler ve Anadolu ilişkisini irdelemiş.
Halikarnas Balıkçısı, Bodrum’da mermer ocağı bulmuş örneğin. Devletten izin almış, burada çalışacak işçiler bulmuş. İşçiler “80 liraya çalışırız” derken, Halikarnas Balıkçısı “Olmaz, 100 liraya çalışırsanız işi size veririm” diye pazarlık yapmış.
Medeniyetler üzerinde çalışırken, Akdeniz sahillerinde, sokakları, caddeleri güzelleştiren çiçekleri fark etmiş.
“Neden bizim kızlarımız da bu çiçekleri saçına takmasın” diye düşünerek, cümbüş renkli çiçekleri Bodrum’a getirtmiş, her yana ekmiş.
Bir sanatçının, bir yazarın dokunduğu yeri nasıl güzelleştirdiğine örnektir Bodrum.
Yeter ki özgür düşünebilsin sanatçı ve yazarlar, ürettikçe üretsin.
İnsanlığa fayda sağladıkça keyiflensin, keyiflendikçe azmi artsın.
Fakat, Bodrum-Cevat Şakir Kabaağaçlı ve Afyonkarahisar arasında nasıl bir bağ kurduk ki “Bodrum’dan ne eksiğimiz var” dedik?
Birkaç yanıt verebiliriz bu soruya.
Cevat Şakir Kabaağaçlı, Afyonkarahisarlı bir ailenin çocuğu. Babası Afyonkarahisar’a yerleşen bir Osmanlı Paşası. Babası Mehmet Şakir Paşa ile yaşadığı ve aydınlatılamayan olayın ardından Cevat Şakir’in Afyon’la yolu ayrılıyor.
Ta ki, 4 asker kaçağının “idam” öyküsünü yazsın.
Öyküdeki bazı cümleler ve tanımlamalarda “suç unsuru” saptanır ve İstiklal Mahkemesi’nde yargılanır.
İstiklal Mahkemesi’nin başkanı kimdir?
Afyonkarahisarlı Ali Çetinkaya…
Çetinkaya, duruşma sırasında “Afyon’daki acı olay”dan da bahseder, ama ayrıntıya girmez. İstiklal Mahkemesi’ndeki kararla Cevat Şakir, Bodrum’a, sürgüne gönderilir.
Küçük bir beldeyken turizm merkezi hâline gelen Bodrum’un talihini güldüren iki Afyonlu’nun tuhaf da olsa buluşmasıdır.
Afyonkarahisar ise, Milli Mücadele’de büyük payı olan, Batı Anadolu’nun ortasında bir kent. Bodrum’u Bodrum yapan Afyonlular, Afyonkarahisar’ı neden sanat ve kültür merkezi yapamasınlar?
Karahisar’da şairi, yazarı, halk ozanı, akademisyeni, işadamı mevcut.
Mesele, anılan şahısları harmanlayabilmekte.
Mesele, inanabilmekte.
Karahisar, sanatına, sanatçısına ne kadar sahip çıkarsa, karşılığını o kadar alır.
Ve elbet bir Cevat Şakir çıkıp, kentin talihine sihirli değnekle dokunur.

Minibüs şoförünün duyarlılığı

Akşam vakti… Gazeteniz Kocatepe’nin Yazıişleri Müdürü Burak Aydın’a bir telefon gelir. Burak Aydın’ın bir arkadaşının çocuğu rahatsızlanır. Burak Aydın, apar topar gazeteden çıkar, İmaret Camii’nin karşısında bekleyen Karşıyaka-ANS Minibüsü’ne biner; şoföre sorar: -Ne zaman hareket edecek?
Şoför Cemil Sunan cevap verir:
-Ağabey, dakikamın gelmesini bekliyorum. Saate göre hareket ediyoruz.
Burak Aydın, bu sefer arkadaşını arar:
-Minibüse bindim, ama o da saate göre hareket ediyor. Çocuk için bir şey lazım mı?
Konuşmayı duyan Cemil Sunan, Burak Aydın’a sorar:
-Hayırdır, kötü bir durum mu var ağabey?
-Arkadaşımın çocuğu rahatsızlanmış da acil gitmem gerekiyor.
-Öyle desene ağabey. Ben, kimse olmasa yine götürürüm seni…
Hakikaten minibüs şoförü Cemil Sunan, söz verdiği gibi minibüsü hareket ettirir. Yazı İşleri Müdürümüz Burak Aydın da varacağı yere zamanında varır.
Böyle minibüs şoförlerinin olduğunu bilmek güzel.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti