Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ONLAR FASIK BİR TOPLULUKTUR, İSTEMEYE İSTEMEYE ZEKÂT VERİR VE NAMAZ KILARLAR

Muharrem Günay 7 Ekim 2013 Pazartesi 03:00:00
  Tevbe/53,54. “Ey Muhammed! De ki: “İstekli yahut isteksiz olarak verin, nasıl olsa kabul edilmeyecektir. Siz şüphesiz fâsık bir topluluksunuz. Verdiklerinin kabul olunmasına engel olan, Allah’ı ve peygamberini inkâr etmeleri, namaza tembel, tembel gelmeleri, istemeye, istemeye vermeleridir.”
Evet de ki peygamberim onlara, ister gönüllü, ister gönülsüz, ister isteyerek ister istemeyerek infakta bulunun. Kesinlikle bilesiniz ki bu infaklarınız sizden kabul edilmeyecek. Allah onu sizden kabul etmeyecektir. Çünkü sizler fâsıklar topluluğusunuz. Allah’a imandan, itaatten, kulluktan çıkmış bir topluluksunuz. Adamlar hem türlü türlü mâzeretlerin arkasına saklanarak Allah için çıkılacak bir cihaddan kaçmak istiyorlar hem de bu niyetlerini gizleyebilmek için mücahitlere maddî katkıda bulunmak, infakta bulunmak istiyorlardı. Siz yürüyün ey Müslümanlar, arkanızda biz varız diyorlardı. Sizi desteklemeye hazırız diyorlardı. Her ne kadar bizler sizlerle birlikte gelemiyorsak da paralarımızla yanınızdayız diyorlardı. Ama hainler Allah rızası değil de sadece insanlara gösteriş için hareket ediyorlardı. Bunun bir başka sebebi de:
Allah’ı ve peygamberini inkâr etmeleri, namaza tembel, tembel gelmeleri, istemeye, istemeye vermeleridir. Evet onlar namaza tembel ve isteksiz davranırlar. Namaza inanmadıklarından, namazla sevap beklemediklerinden zoraki kılarlar. İdama gidiyorlarmış gibi namaza giderler. Namazla çevrelerine karşı din kurtarma derdindedirler. Yâni adamlar Müslüman olmadıkları halde bir kısım menfaatler devşirmek ve de kendilerini Müslümanların elinden kurtarabilmek için çırpınan kimseler. Bunun için bu adamlar her gün Müslümanların mescidinde Müslümanlarla beraber olmak, Müslümanlarla beraber görünmek, Müslümanlarla beraber namaz kılmak zorunda kalıyorlardı. Aksi taktirde İslâm toplumunun bir üyesi olmaktan çıkmaları söz konusuydu. Onun için münâfıklar kendilerini ele vermemek için istemeye, istemeye namaz kılmak zorunda kalıyorlardı. İstemeye, istemeye infakta bulunmak zorunda kalıyorlardı. İnanmadıkları bir şeyi yapma azabına katlanmak zorunda kalıyorlardı. Onun içindir ki Rabbimiz ne namazlarının, ne de infaklarının onlardan asla kabul edilmeyeceğini söylüyor.
“Münafıkların kendilerini ele veren alametleri vardır: Selamları lanettir, yemekleri gasp ve yağmadır, Ganimetleri hile ile kazançtır, Mescitlere aralıklı yaklaşırlar Camide kılınan namazın sonuna ancak yetişebilirler, Kibirlidirler Ne sevilirler ne de severler Gece odun gibi sessiz, gündüz gürültücüdürler”(İmam Ahmed ve Bezzar/Cem’ul Fevaid, H No: 8110)
Onlar Çok Korkaktırlar
“Sizden olmadıkları halde, sizinle beraber olduklarına Allah’a yemin ederler. Oysa onlar korkak bir topluluktur. Bir sığınak veya mağara yahut girecek bir yer bulmuş olsalardı, çarçabuk oraya yönelirlerdi.” (Tevbe/56,57.)
“(Ey mü’minler!) Siz, onların (münâfıkların) yüreklerine, Allah’tan daha çok korku vermektesiniz. Bu, onların (Allah’ın büyüklüğünü) anlamayan bir topluluk olmalarındandır.” (59/Haşr-13.)
“(Münâfıklar ve yahudiler,) surla çevrilmiş kasabalarda ve duvarların (siperlerin) arkasında olmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları (çekişmeleri) şiddetlidir. Sen onları toplu (birlik olmuş) zannedersin. Halbuki onların kalpleri (birlik değil) dağınıktır. Bu ise onların aklını kullanmaz bir topluluk olmalarındandır.” (59/Haşr-14)
Evet o münâfıklar, o inanmadıkları halde iman gösterisinde bulananlar, sizden olmadıkları halde sizden olduklarına, sizinle birlik olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Vallahi de billahi de biz de Müslümanız, biz de sizdeniz diye yemin ederler. Halbuki onlar sizden değildirler. Kalpleri, duyguları, düşünceleriyle onlar kâfirlerdendirler. Kâfirlerden yanadırlar. Ancak sizden gelebilecek bir takım tehlikelerden korktukları için küfürlerini gizlemek ve sizden görünmek istiyor-lar.
Müslümanların güçsüz olduğu ortamlarda bunlar küfürlerini açıkça ortaya koyarlar. Böyle münâfıkça tavırlara ihtiyaç duymazlar. Ama Müslümanların güçlü oldukları ortamlarda bu tür insanlar inanmadıkları halde inanmış gibi görünürler ve için için kâfirlerle işbirliği içine girerek Müslümanları arkadan hançerlemeye çalışırlar. Kâfir güç odaklarıyla gizli gizli anlaşmalar yaparak Müslümanları yok etmenin hesabına girerler. Kâfirlerle birlikte hareket ederler ama aslında bu adamlar kâfirlerle de beraber değillerdir. Yâni bu münâfıkların asıl amacı küfür de değildir. Yâni bir kâfir gibi ideolojik bir küfür taraftarı da değillerdir. Müslüman da değillerdir. Bunlar kimliksiz insanlardır, dâvâsız insanlardır. Onların dinleri de, davaları da sadece menfaatleridir. Menfaatleri gereği bir sarkaç gibi bazen küfre ve kâfirlere bazen da imana ve Müslümanlara meylederler. Yâni hem iman safının, hem de küfür safının bu tür insanlardan ciddi bir fedâkarlık beklemeleri mümkün değildir.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER