Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN

YÖNETEMEME SAĞLIĞIMIZA ZARAR VERMEYE BAŞLADI

Ülkemiz kendi kendine yeten bir ülkeyken son 16 yılda uygulanan yanlış politikalar sebebiyle gıda ve hayvancılık alanında dışa bağımlı bir ülke haline geldi. Son 10 yılda et ithalatımız belirgin bir şekilde arttı. 2010 yılında bu yana 6.6 milyon baş hayvan ithal ettik. Ayrıca 273 bin ton hazır kırmızı et aldık. 2010 yılında başlayan ithalatta, 2011 yılında Polonya’dan gelen hayvanlarda deli dana hastalığı çıktı. 2014 yılında mavi dil hastalığı, Bulgaristan sınırında veba hastalığı tespit edildi. Son olarak Şarbonlu hayvanlar yurda girdi. Şarbon nedeniyle karantinaya alınan çiftlikler, köylerin yanında, Ankara, İstanbul, İzmir ve Balıkesir’de insanlarda şarbon vakaları görüldü. Yerli hayvan üretimini desteklemek yerine kontrolsüz ithalat ile vatandaşlarımız ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bırakılmaktadır
Bacillus Anthracis bakterisinin sebep olduğu şarbon hastalığı, koyun, inek, keçi, deve gibi otçul hayvanlarda görülen, insana da bulaşabilen ve zamanında tedavi edilmezse ölümcül olabilen zoonotik (insan ve hayvanların birbirlerine bulaştırabildikleri) bir hastalık. Yani hasta hayvanlardan insanlara bulaşan, İnsanlarda ölüme neden olabilen bir hastalık. 2008-2017 yılları arasında şarbon hastalığı nedeniyle Türkiye’de en az 8 kişinin hayatını kaybetmiş. Şarbon basili, solunum yolundan alındığında hızla ölüme yol açması nedeniyle Biyolojik silah yapımında en çok kullanılan bakterilerden birisi.
İnsanlara bulaşma et, kan, solunum ve temas yolu ile oluyor. Özelikle solunum ile bulaşan şarbon hastalığı ölümcüldür. Hastanın kurtulma oranı düşüktür. Şarbon hastalığında insandan insana bulaşma yoktur. İnsanlarda, deri şarbonu, akciğer şarbonu ve nadiren bağırsak şarbonu olarak görülüyor.
Hasta hayvanlara, bunların dokularına, bu hayvanların kirletmiş olduğu yerlere ve malzemelere temas sonucunda basilin bütünlüğü bozulmuş deriden girmesiyle Deri Şarbonu, basille bulaşmış gıdaların özelliklede şarbonlu hayvanların iyi pişmemiş etlerinin yenmesiyle veya düşük ihtimalle olsa da şarbon sporları bulaşmış suların içilmesiyle Bağırsak Şarbonu ve basilin sporlarıyla bulaşık tozların veya hayvan tüylerinde ve kıllarında bulunabilen sporların solunması sonucunda da Akciğer Şarbonu oluşmaktadır.
Hastalık etkeni vücuda girdikten sonraki 2 ile 7 gün içerisinde hastalık belirtileri ortaya çıkar. Halk arasında kara çıban da denilen, önce deride kızarıklık ardından ortası siyah renkli bir yaraya dönüşen deri lezyonu, bulantı, karın ağrısı, kusma, iştahsızlık, ateş ve kanlı ishal gözlenen Bağırsak şarbonu ve ağır bir solunum güçlüğü yaratıp 1-2 gün içinde ölüme neden olan Akciğer Şarbonu gelişir.
Peki nasıl korunalım;
İyi pişmemiş “az ve orta” pişmiş, içi kanlı kalacak şekilde pişmiş et yemeyelim. Çiğ et tüketmeyelim. Küçük parçalara ayıracağımız etlerde ya da yoğuracağımız kıymada mutlaka eldiven kullanalım.
UHT ile muamele (Kutu Süt) olmuş sütlerde sorun yok. Sporların dirençli olması nedeniyle çiğ sütün 15 dakika kaynatılması önerilse de, en doğrusu çiğ süt tüketilmemesidir. Süt yeterli kaynatılmadan dondurma yapılırsa, dondurma ile bulaşabilir.
Biyolojik silah olarak kullanılabilen bir bakteri ile karşı karşıyayız. Kendimiz ve ailemizin sağlığı açısından dikkatli olmak zorundayız.
Son Söz; “Arkadaşlar, kılıç ile zafer kazananlar, sabanla zafer kazananlara mağlûp olmaya ve sonuçta bulundukları makamları terk etmeye mecburdurlar.” M. Kemal Atatürk

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER