Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ümit Demir

ÖNCE YERLİ VE MİLLÎ İKTİSADÎ MODEL

Ümit Demir 5 Eylül 2017 Salı 13:25:18
 

Osmanlı’yı geri kalmış, hasta adam gibi gösterenlerin tek amacı Osmanlı’yı ve coğrafyasını kapitalizme pazar yapmaktı.
Küreselleşme/kapitalizm, gözüne kestirdiği her ülke/devlet için aynı oyunu oynuyor. Fakir ama mutlu olmanın değerini kaybetmeye başlayan toplumlar da bir müddet sonra kapitalist sisteme adapte oluyor.
***
Tarihçi Mehmet Genç “Bizim toplumumuz kapitalizmi yeni yeni benimsiyor. Şu son 10 senede… Cumhuriyet, söylemi ne olursa olsun, kapitalizmi içine sindirmiş değildi. Batı’ya da çok pahalıya mal oldu kapitalizm. Kendi halkının çok büyük kesimi muazzam acılar gördü: fakirlik, sefalet, açlık; en basiti dilencilik.” diyerek kapitalizmin toplumda nelere mâl olacağını ifade ediyordu.
Dilencilik demişken Chris Gardner ismini anmak lazım. Hayatı, kendi yazdığı kitaptan “Umudunu Kaybetme” adıyla filme aktarılan Chris Gardner, yaşadığı sıkıntıları anlatırken Amerika toplumunun da çektiklerini resmeder. ABD Başkanı Ronald Reagan dönemindeki yoksulluğu evsizler, dilenciler, fakirlerle anlatan Chris Gardner’ın, kendisi de sokakta kalır ve resmî sığınma yerlerinden bir gecelik oda bulabilmek için günlerce sıkıntı çeker.
Mehmet Genç, Osmanlı’nın kendi yoksulluğa rağmen “sınıfsal fakirlik” oluşturmamak için “modern iktisadî büyümeye” girmediğini belirterek kapitalizmin dilenci ürettiğini şöyle aktarıyor: “18. yy’da Berlin, Paris ve Londra’nın nüfusu İstanbul kadardı, Osmanlı’da neredeyse hiç dilenci yok iken Londra ve Paris’te 50 bin dilenci sokaklarda sefalet içinde yaşıyordu. Hâlen Amerika’da 20-30 milyon sefil, perişan, fakir insan var.”
***
Felsefe-Bilim Tarihçisi Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu da kapitalist sitemin kurucu ve sürdürücülerinin Osmanlı’yı niye hedef aldığını şöyle izah ediyor: “…Selçuklu-Osmanlı çizgisi, sömürgeci-kapitalist güç için önce ‘korku’dur; daha sonra ‘engel’dir; günümüzde ise geçmişini, tarihini ne yapacaklarını bilemedikleri ‘sorun’dur.”
Fazlıoğlu, bu sorunun(!) çözümünü de kapitalist güçlerin 3 aşamada bulduğunu söylüyor: “G. Postel’in deyişiyle, “Türkler önce ‘ikna’ edilmeli, direnirlerse ‘icbar’ edilmeli, karşı çıkarlarsa ‘imha’ edilmelidir.”
İhsan Fazlıoğlu’na göre, Selçuklu-Osmanlı çizgisine karşı bu ‘ikna-icbar-imha’ sürecinin tüm acımasızlığıyla sürdürülmektedir.
Peki, Selçuklu-Osmanlı çizgisi deyince ne anlamamız gerekiyor?
***
Yazar Lütfi Bergen, Osmanlı ve Selçuklu yapısını oluşturan Müslümanların kurduğu iktisadî modelde, el emeği ile mesleklerini icra ettiklerini, bu meslekler üzerinden de kurdukları teşkilatlar ile toplum dengesini koruduklarını şu cümlelerle ifade ediyor:
“Müslümanların yeniden insanlığa örnek olması için meslek erbabı mürşidlerin halk içinde otonom (özerklik) kazanmaları gerekir. Bu kapsamda İslamcıların iktisadî akılları, Somuncu Baba ekolü gibi kendi elinin geçimliği peşinde değildir. Bu nedenle Ahi teşkilatlarının, Bektaşi tekkelerinin yeniden ortaya çıkması gerektiğini düşünüyorum. Bu oluşumlar, iktisadî alanı düzenlerler ve pazarı inşa ederler.
Pazarın Müslümanca inşası, eline/beline/diline mukayyet olan, kardeşini aldatmayan bir ahlâk iktisadının yansıması olabilir.
Hacı Bayram ulema-sufi idi. İktisadî akıl dediğim şeye önemli bir örnektir. Ders vermeyi bırakarak burçak ekmeye başlamıştı. Aziz Mahmut Hüdai de benzer bir örneklik verdi. Kadı iken tuvalet temizlemeye başladı. Somuncu Baba, ulema iken ekmek satardı. Yunus Emre dağdan odun toplardı. İmam-ı Azam tüccardı. Hz. Peygamber (as) de Hendek savaşında hendek kazmıştır.
Kendi elinin emeğini yiyen bir Müslümanlık ile iktidarı ele geçirmeye çalışan bir İslamcılık arasında farklılık var.
Müslümanların insanlığa yeniden örnekliği iktisadî bir örneklikle ortaya çıkar. İslam’da iktisad, kısd kelimesi ile ilgili; yani Kısd=denge, mizan.”
***
Yani tüketim merkezli değil üretim merkezli, israf değil kanaat ve tasarruf temelli bir ekonomik model, bugünkü sorunlarımızı çözmekle kalmayacak aynı zamanda da hayatlarımızı alt üst eden, toplumda sınıfsal uçurumlar oluşturan kapitalist sisteme karşı etkin bir panzehir olacaktır.
Sözün özü, her şeyden önce “yerli ve millî” iktisadî ve içtimaî model lazım bize.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti