Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SEN TANRI MISIN? – 31-

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 17 Haziran 2019 Pazartesi 13:08:34
 

DECCAL “A” TAKDİM FORMU “BEN”DİR
Önemi nedeniyle hatırlatayım: Muhtarmış gibi davranmayan İnsan-29 ayetinin gereğini yerine getiremez ve İhlâs Hayat Döngüsü’ne giremez. Muhtariyet iddiasında bulunan ise İnsan-30 ayetinin gereğini yaşayamaz ve Deccaliyet Kısır Döngüsü’nden kurtulamaz. Cümledeki şu nüansı fark ettiniz mi? “Muhtariyet iddiasında bulunursanız İnsan-30 ayetinin gereğini yerine getiremezsiniz” demedik. Eğer muhtariyet iddiasında bulunursanız İnsan-30 ayetinin gereğini “yaşayamazsınız” dedik. İnsan-30’un gereğini yerine getirmek İnsan-29’la ilgilidir. Gereğini “yaşayamamak” farklıdır, İnsan-30 kapsamındaki tecelliler olmaz demektir. O tecelliler olmayınca gereğini yaşayamazsınız, göremezsiniz. Sonuçta Deccaliyet Kısır Döngüsü’nden kurtulamazsınız. İhlâs Hayat Döngüsü ve Deccaliyet Kısır Döngüsü olmak üzere iki döngü var. İhlâs Hayat Döngüsü’nde yaşayan kendisini takdim ederken “B” Takdim Formu “BEN” olarak takdim eder, çünkü o “B” sırrıyla, “B” hakikatiyle “BEN”dir. Deccaliyet Kısır Döngüsü’ndeki ise “A” Takdim Formu”yla “BEN” der. Eğer kişi muhtariyetini ilan etmişse Deccaliyet Kısır Döngüsü’nden kurtulamaz ve nefsine zulmeder, yani zalim olur. Buradaki ince çizgi şudur: Sizi İhlâs Hayat Döngüsü’nde sabit ve kararlı kılacak olan, İnsan-29 ve İnsan-30 ayetleri ve benzer mealdeki ayet ve hadislerin gereğini “bir” yaparak “OL”maktır.
“Deccaliyet Kısır Döngüsü örtücü ilahlığın ülkesidir, örtücülerin ülkesinin ismidir. Örtücü ilahlık ülkesi dediğimiz Deccaliyet Kısır Döngüsü’nün sultanı Deccal’dır. Beden olan arzdaki örtücü ilahın sultanı olan Deccal ise A” Takdim Formu “BEN”dir.”  
Bu cümleyi şöyle açalım: Ayet ve hadislerde geçen “arz” kelimesi iki şekilde yorumlanmaktadır: Bildiğimiz yeryüzü ve bir de beden. Birisi bedenimiz, birisi de dünyanın bedeni; yeryüzü diye kabul ettiğimiz beden dünyanın görünen halidir. “Beden olan arzdaki örtücü ilahın sultanı olan Deccal” cümlesinde arz bedendir. Bu cümledeki bedene “arz” diye bakıldığında, bedendeki örtücü ilahlık ülkesinin sultanı olan Deccal “A” Takdim Formu “BEN”dir. Kişinin cüz yapısındaki “A” Takdim Formu “BEN” deccaldır, vücudundaki deccal odur! İlerideki yazılarımızda “bedenimizde Hz. İsa’yı nasıl buluruz, Mehdi’yi nasıl buluruz?” bu konuları da tefekkür ederiz inşaAllah. Bedendeki Deccal’i öldürecek ve orada doğruyu hâkim kılacak olan Mehdi’yi nasıl bulacağımızı sonra göreceğiz inşaAllah. Şimdi bizim önce Deccal’i iyi tanımamız lazım, Deccal’in tarifini net yapmazsak hiçbir ilerleme sağlanamaz! Deccal’i tanıyamayan, onun tanımını iyi yapamayan hiçbir noktada başarılı olamaz, bu yolda bir yere gelemez. Demek ki eğer “arz” dediğimizde bu bedeni düşünürsek, bu bedendeki örtücü ilahlık ülkesinin sultanı olan Deccal “A” Takdim Formu “BEN”miş. “Arz” olarak dünyayı, yeryüzünü düşünürsek, o arzdaki örtücü ilahlık kavramının sultanı olan Deccal ise günü geldiğinde görülecek olandır, hadislerde bahsedilen ve dünyaya gelecek olan o beşerdir.
EFENDİMİZ İHLÂS HAYAT DÖNGÜSÜ’NÜN SULTANI’DIR
“Günü geldiğinde Dünya’da görülecek olan bu Deccal “A” Takdim Formu “BEN”in KÜLL’ü olup, gelmiş olan NEBİ ve RASUL Makamları’nın zıddıdır.”
Burayı lütfen fark edin: Bu Deccal, “A” Takdim Formu “BEN”in küllüdür ve gelmiş olan Nebi ve Rasül makamlarının zıddıdır; Deccaliyet Kısır Döngüsü denilen ülkenin sultanı da odur. İhlâs Hayat Döngüsü’nün de beşer olarak bir Sultan’ı var: Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem. Allah’ı örtmeyen, hiçbir örtücülük olamayan bakışı KÜLL (bir bütün olarak) düşünün, işte “Efendimizin Hakikati! Örtücü olmama halinin Küll’ü, İhlâs Hayat Döngüsü’nü hiç örtmeyen bakışın tamamı Efendimiz’dir. Efendimiz İhlâs Hayat Döngüsü’nün Sultanı’dır. Örtücülüğün sultanı ise Deccal’dir. Deccal’in önemini ve gücünü fark ettiniz mi? Bir beşerde örtücü olmamanın maksimumu (tamamı) Efendimiz’deyken, örtücülüğün maksimumu/tamamı Deccal’dedir. Böyle bir gücü var! Böyle bir gücün nasıl bir tehlike olduğunu fark ettiğinizde, geçmiş tüm Nebi ve Rasullerin, özellikle de Efendimiz’in Deccal’e karşı insanları neden uyardığını anlar, bunun önemini hemen kavrarsınız.
KENDİNİZDEKİ DECCAL’DAN, KENDİNİZDEKİ
DECCALİYET’TEN KAÇAMAZSINIZ, SİZDE O VAR
Zaman zaman şöyle bakış açılarıyla karşılaşıyoruz: “Deccal henüz gelmedi, biz onun zamanında değiliz, şanslıyız.” Bir bakıma doğru, bahsedilen o Deccal’le karşılaşmamak bir şanstır. Şöyle ki: Biz, Elhamdülillahi Rabbil âlemin böyle bir ilimle meşgulüz. Bu ilimle meşgulken Rasulullah’la karşılaşsaydınız şans değil miydi? Bu ilimle meşgulken O’nunla karşılaşmak güzel değil miydi? O nasıl güzeldiyse, onun zıddı örtücü olan Deccal’le karşılaşmamak da bir şanstır. Ama Deccal’dan kurtulmak mümkün değildir. Çünkü kişide o zaten var! Bunu çok önemle tefekkür etmek lazım: Kendinizdeki Deccal’dan, kendinizdeki Deccaliyet’ten kaçamazsınız, sizde o var. İşte asıl önemli olan ondan kurtulmaktır!
“ZILLÎ vasıflı DECCALİYET’in sultanı DECCAL “A” Takdim Formu “BEN”’ler tarafından, bu KÜLL gücü sebebiyle “kendilerinin ilahı” ilan edilecektir. DECCAL’e kudret kazandıracak olan bu KÜLL gücün yayacağı küfür fitnesinin cazibesini “OKU”yabilmek gerekir. Bilinmelidir ki; Allah, bu küfür fitnesi cazibesinin cennetini cehenneme, cehennemini de cennete çevirmiştir…”
“DECCAL’LE AYNI DÖNEMDE DEĞİLİZ” DİYE
 SEVİNMEYİN, BİZZAT DECCAL BİZE ÇOK YAKIN
Deccal “örtmek” manasına gelen bir kelimeden kök almaktadır. Deccal kelimesinin kökenini incelediğinizde karşınıza “örtmek” manası çıkıyor. Bu manayı detaylandırdığınızda da yalancı, doğruyu örten, hilekâr, sahtekâr manalarıyla karşılaşırsınız. İncelediğimiz konu çerçevesinde baktığınızda gerçek yalancı, Allah’a karşı yalan söyleyendir: “Allahım, ben de müstakilen varım, sen de varsın” diyerek doğruyu örtendir. Allah’ın Vahidül Ehad, Ehadüs Samed oluşunu örtendir. O’nun Samed ve Ehad olmasına ters bir iddiada bulunarak “varım, benim de gücüm var” diyendir. Bu iddia yalan söylemektir, hile yapmaktır, sahte bir davranışta bulunmaktır ki, bunlar Deccal’ın da manalarıdır. Ama onun kelime olarak en açık manası “örten” demektir. Bir kişi örtense, örttüğü ölçüde Deccal’dır; Deccal’ı hiç uzakta aramasın! Hiç “Deccal’le aynı dönemde değiliz” diye sevinmesin, bizzat Deccal ona çok yakındır: Kendinde! Halletmesi gereken Deccal kendisindedir…
Bakara-115: “Her ne yana dönerseniz Vechullah’ı görürsünüz.”
Bu ayeti önemsiyor ve hevesle hedef ediniyoruz değil mi? Talip olan için, yani bu ilimle birlikte bu ayetin gereğini hedef edinip “ne yana dönersem Vechullah’ı görmek istiyorum” diyen için çok önemli bir şey şudur: Ne yana dönersen dön, önce “A” Takdim Formu”nu göremezsen, Vechullah’ı göremezsin. Yani ne yana dönerse Deccal’ı göremeyen Vechullah’ı göremez! Çünkü dünya yaşantısında Vechullah’ı örten bir perde var. O perde “A” Takdim Formu “BEN”dir, Vechullah’ı örten o perde Deccaliyet’tir. Önce o perdeden, o örtüden kurtulmanız için onu çok net görmeniz ve tarif etmeniz şarttır. Sonra da müdahale edip onu fonksiyonsuzlaştırmanız gerekiyor. Biz böyle söyleyince şöyle bir soru sorulabilir: Kendimizdeki Deccal’a müdahale edelim ama dışarıdaki Deccal’a, dışımızdaki örtücüye nasıl müdahale edeceğiz, ona nasıl davranacağız? Şu gerçeği bilmek gerekiyor: Siz kendinizdeki Deccal’ı fonksiyonsuzlaştırdığınızda, fonksiyonsuzlaştırmaya başladığınızda, sizdeki ve dışarıdaki “A” Takdim Formu “BEN”in bir bütün olduğunu görürsünüz ki zaten o zaman Fiillerin Tecellisi idrakı başlar. Dikkat ederseniz “A” Takdim Formu “BEN’lerin bir bütün olduğunu görürsünüz” demedim, “BEN”in dedim. “A” Takdim Formu “BEN”in aslında bir bütündür. Onun parça parça olmadığını, bir bütün olduğunu fark ettiğinizde sizde Fiillerin Tecellisi başlar ve siz ne yana dönerseniz orada Vechullah’ı görmeye, bulmaya başlarsınız. Ama bunu yakalayabilmek için önce kendimizdeki Deccal’ı fonksiyonsuzlaştırmayı başarmak lazım.
BİRİ YANDA HALİFETULLAH,
DİĞER YANDA MUHALİFETULLAH
“BEN”li yani “takdimli” hayatları tefekkürümüz için şöyle de tanımlayalım: “B” Takdim Formu “BEN” halifetullah hakikatini fark edendir. “A” Takdim Formu “BEN” ise bu hakikate muhalif olandır. Birisi Halifetullah, diğeri Muhalifetullah; birisi Halife, diğeri Muhalife, yani Allah’a muhalif, O’nun halifesi olmak istemiyor, “Ben müstakilen varım ve muhtarım” diyerek hakikati örtüyor. Bu hal zulümdür, vehmin zulmetidir, deccaliyettir, deccal olarak yaşamaktır.
“Deccal yaşarsan deccal ölürsün, deccal ölürsen deccal dirilirsin.”
Hiç kaçınılmaz, kesinlikle bu böyle! Neden? Hadis var: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” Bu hadisten yola çıkarak diyoruz ki: Deccal yaşarsanız deccal ölürsünüz, deccal ölmüşseniz deccal dirilirsiniz.
İsra-72: “Bu dünyada kör olan ahirette de kördür ve daha da şaşkındır.”  
Körlük hakikati görememektir. Allah’a, hakikate muhalif olan yani gerçeği göremeyen, haddi aşan kişi kördür, bu haliyle de o deccaldır. Kim bu dünyada haddi aşmışsa, gerçeği göremeyen bir körse, öyle de ölmüşse ahirette de öyledir, hatta daha da şaşkındır. Sonuç budur: Kim bu dünyada deccal yaşar ve deccal ölürse deccal dirilir…
“Deccal’i önemli ve cazip yapan, kabulünü kolaylaştıran şey; onun yeteneklerini, gücünü ve göstermek istediklerini Kudretle göstermesidir, KUDRET kullanmasıdır!”
Deccal kudret sergileyecek! Kişi eğer Kudreti iyi tefekkür ederse, kendisindeki Deccal’ı hemen fark eder, onu Kudret’ten yakalar. Siz de kendinizde onu Kudret yanıyla yakalayacaksınız…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti