Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ŞEYTANIN AVUKATI-3 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 20 Aralık 2018 Perşembe 13:32:33
 

ŞEYTANIN HÜCUM NOKTALARI
Ey, Talib Kardeşim,
Şeytanın Avukatlığından kurtulmak Esfele Safiliyn’in sesini sonra da nefesini kesmekle mümkün olur. Bu durumda Şeytanın Avukatlığını kendinde tanıman, bulman ve mücadele etmen gerekir. Sendeki Şeytan Avukatlığı son buluncaya kadar da bir başkasını yargılayarak kendini zora sokmamalısın. Şeytanlık sisteminin direği insanın sözde ilahlık ilanı ve “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasıdır. Bu sistemin sürdürülebilirliği için şeytan insanın, sözde ilahlık iddiasına ve buna uygun düşünce ve hayat tarzına sımsıkı bağlanmasını hedefler. İnsan da bir ilah gibi düşünerek, konuşarak ve yaşayarak, yani küfür halini sözleriyle ve fiilleriyle savunarak Şeytanlık Sistemi’ne avukatlık yapar. Şeytanlık Patronaj Sistemi olarak tanımlayacağımız bu sistem tesirini insanın sadrındaki “Nefret Kökenli Kıyas Şeytanlık Zann Alanı” üzerinden gerçekleştirir.
Sadr’da Nefret Kökenli Kıyas Şeytanlık Zann Alanı’na şeytanı tanımlayarak başlayalım. Şeytan kelimesi kökenini uzakta kalmak, uzağa atılmak, uzak olmak manalarından alır. Billahi anlamda uzaklık nedir? Billahi manada en önce olan bir “uzak” ve “uzaklık” vardır ki bu, Allah’ı hakkıyla değerlendirebilmekten uzak olmaktır. Allah’a uzak olanı Allah’ın uzağa atması manasına şeytan, uzak olma gayret ve çabalarına da şeytanlık denir.
Bir insanın kalıbını oluşturan ne kadar özellik varsa, işte o kadar da şeytanın hücum noktası, yaklaşma noktası, yararlanma noktası, vesvese oluşturma noktası vardır. Bu durumu temsilen şöyle ifade edebiliriz; insanın kalbı 99 Esma’nın insana göre farklılık gösteren bir kompozisyonu olduğundan, şeytanın da ana başlıklar olmak üzere 99 adet hücum noktası vardır. 99 hücum noktasının her birinin altında kendi detay alt başlıkları, onların da altında kendi detay alt başlıkları vardır ve bu durum böyle gider.
ŞEYTANLIK ALANI İNSANIN KALIBINDAN
 KAYNAK ALIR, ANCAK UYGULAMA
 ALANI İSE, O İNSANIN SADRIDIR
İnsanın kalıbının alanı şeytanın çalışma alanıdır. Çünkü insanın kalbı ahseni takviym hal üzere iken; dünya hayatının gereği olarak esfele safiliyn’e reddedilince, o insan duniHi algısının zannıyla Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası içerisine girdi ve kendisinde her ne özellik varsa yani kendisine ikram edilmiş her ne esma varsa hepsini hem bütün olarak hem de tek tek Müstakilen Var ve Muhtar ilan etti. Böylece insan, kendisindeki bildiği bilmediği bütün özellikler sayısınca küfür noktası oluşturdu… Böyle küfür noktaları oluşturmak ve bu noktaları faaliyete geçirmek şeytanlık, bunu yapanlar da şeytan olarak nitelendirildi.
Şeytanlık alanı insanın kalıbından kaynak alır, ancak uygulama alanı ise, o insanın sadrıdır. Şeytanlık amacıyla bu alanı kullanan şeytanlar ise önce Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiasında bulunan insanın nefsinin şerridir, sonra şeytanlık ile görevlendirilmiş cinn taifesi ve daha sonra da Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ile bir insana tesir eden her insandır.
“Ve böylece her Nebi’ye insan ve cinn şeytanlarını düşman kıldık.” (En’am-112)
“O ki, insanların sadrlarında vesvese üretir; (ki onlar) cinler ve insanlardan(dır).” (Nas-5, 6)
Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiasından geri dönüşsüz temizlenen her özellik şeytanın hücum noktası olmaktan da kurtarılmış olur; Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiasından geri dönüşsüz temizlenmiş her özellik İHLASLANMIŞ olur.
ŞETAN İHLASLANMIŞ
İNSANLARA HÜCUM EDEMEZ
“(İblis) dedi ki: ‘İzzetine kasem ederim ki, onların tümünü mutlaka şaşırtıp saptıracağım. Ancak onlardan ihlaslandırılmış kulların müstesna.” (Sad-82, 83)
Lütfen çok dikkat edelim!!! Şeytan Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası sahiplerinden ve bu kişilerin özelliklerinden yararlanabilir. Ancak, Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiasından geri dönüşsüz temizlenmiş İHLASLANMIŞ insanlara hücum edemez.
“Doğrusu onun (şeytanın) iman eden ve rablerine tevekkül edenler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur. Onun hâkimiyeti kendisini veli edinenler ve onu (Allah’a) ortak koşanlar (Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası üzerinden şeytanla işbirliği yapanlar) üzerinedir.” (Nahl-99, 100)
Öğreniyoruz ki; DuniHi algıdan ve onun zann’larından özellikle de Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiasından geri dönüşsüz temizlenmeden şeytandan temizlenilmez.
BİR İLAH DİĞER İLAHI SEVMEZ, GEÇİNEMEZ, AMA ŞEYTAN ŞEYTANA YAŞARLAR
İnsan kalbında ahseni takviym hal çerçevesinde kullanılmak üzere bulunan en önemli özelliklerinden birisi KIYAS yapabilme yeteneğidir. Dünya hayatını tanıyan insan ancak kıyas ile tevhidi anlayabilir. Tenzih, teşbih ortamında kıyas ile anlaşılabilir ve hissedilebilirken; Teşbih de kıyas ile Tenzih’e ulaşabilir. Biz teşbih yani kıyas ortamında yaşarken “La ilahe” diye diye, kıyas yapa yapa ilerler ve “İlla Allah” deriz. İnsanın kıyas yapabilmesine zemin hazırlayan kesret görünüşü iken, kıyas kesret demek değildir. Kıyas ancak tevhid için bir yöntemdir. “La ilahe illallah” kelime-i tevhidini insana kıyas yöntemiyle açıklayabilirsiniz.
Ancak insan dünya hayatına duniHİ algı ile başlayıp Müstakilen Varım ve Muhtarım zann’ına düşünce hem kul zatını hem de tüm özelliklerini Müstakilen Var ve Muhtar ilan etti. Bu durumda kıyas yeteneği de Müstakilen Var ve Muhtar oldu, böylece de bir şeytanlık alanı oluşturdu, şeytan türleri de bu alana hücum edip, o insanı avukatı olarak, bu alan üzerinden kullandı.
İnsan Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ile kalbındaki kıyas yeteneğini müstakil ilan ederek bu yeteneğe sadrında bir zann kullanım alanı açtı ve buradan çıkan hatta fırlayan ilk zann, diğer bütün Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ile hayat süren sözde ilahlardan nefret etmek oldu. Bu nedenle; bir ilah diğer ilahı sevmez, geçinemez, kavga eder ve nefret eder. Hayatında Allah söz konusu olmayan sözde ilahlar bu ilahlık kuralından kurtulamadan, bu kuralın esiri olarak hayatlarını sürdürürler; hatta öyledir ki birbirlerinden nefret onların alışılmış, yadırganmayan yaşantıları olur, yani şeytan şeytana yaşarlar.
NEFRET ÜRETEN, ÇIKIŞI OLMAYAN BİR
“ŞEYTANİ KISIR DÖNGÜ” ŞEKİLLENİR
Sözde ilahların hayatlarında Allah söz konusu ise, Allah “ilahınız Benim! Ben Allahım” buyurduğu için ilahlar kuralı gereği, sözde ilahlar Allah’tan da nefret ederler ve ona bir savaş ilan etmişlerdir. Böylece insanın kıyas yeteneğinden çok geniş bir şeytanlık alanı açılır ve bu şeytanlık alanının platformunu “nefret” oluşturur. Şeytanlık stratejileri kaynağını nefretten alır ve nefreti beslemeye, coşturmaya yönelik çalışır. Böylece, nefret üreten, çıkışı olmayan bir “şeytani kısır döngü” şekillenir. Artık Şeytanın Avukatı bu kısır döngünün önemli bir askeri olarak hayatını sürdürür.
Günlük hayatta şu çok dikkat çekicidir. “Hayvan sever” olarak bildiğimiz insanların bazılarının insanlarla olan ilişkileri, insanlara karşı olan davranışları, özellikle anne ve babalarıyla ilişkileri sizi şaşırtır. Onu siz sokak hayvanlarına titreyen, onlar için gayrette gördüğünüz için, “sokaktaki bir hayvana böyle titiz davranan birisi diğer davranışları nasıl sergiler?” diye şaşırırsınız. Oysa o hayvan sever aslında ne yapmaktadır, bakın: O kişi esfele safiliyn hayat gereği nefretle dolmuş sadrını, kendini kaplayan nefreti sokak hayvanlarıyla dengeye ulaştırmaktadır. Bu cümleleri okuyunca, sakın tüm hayvan severler böyledir gibi düşünmeyin. Elbette “bütün hayvan severler böyledir” demiyoruz. Ancak, “insan kendisini bu açıdan da incelemelidir” diyoruz. Çünkü:
Kendilerini müstakilen var ve muhtar varlıklar zanneden ve bu zanları nedeniyle de aslında kendilerini birer ilah hissederek yaşayanlar arasında ilahlar arası bir kural vardır: Geçinememe, kavga ve nefret! Dünyada yaşayan kural yaygın olarak budur. Bu durum, bir nefret duygusu hâkimiyeti olarak karşımıza çıkar. Anlatmaya çalıştığımız ve insanın sadrında bir şeytanlık alanına çevirdiği nefret duygusuna Kur’an ĞILL demiştir. Hicr Suresi 47. ayet, A’raf Suresi 43. ayetler bize, ğıll sahibi olanların, ğıll ile yaşayanların cennete giremeyeceğini vurgular. Bu “ğıll”e yol açan şey, insanın kendini müstakilen var ve muhtar zannetmesidir. Bu yüzden, ondaki “sözde müstakil” kıyas yeteneği şeytan türleri için bir cazibe alanı ve önemli bir hücum noktasıdır.

ŞEYTANIN AVUKATI-3-

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER