Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

TARİHİ ZENGİNLİĞİMİZİ BİZİM BİLİM ADAMLARI ORTAYA ÇIKARTACAK

Sezer Küçükkurt 19 Temmuz 2017 Çarşamba 14:30:08
 

Afyonkarahisar’ın belki de en büyük tarihi zenginliklerinden birisi olan tarihi Amorium kentinde arkeolojik kazılar yeniden başlamış. Geçmişi, günümüzden 4 bin yıl öncesine kadar uzanan Amorium Emirdağ ilçemizin yakınlarında bulunuyor.
İl Kültür ve Turizm Müdürü Mehmet  Tanır bölgedeki kazı çalışmaları ile ilgili bilgiler verirken şunları söylemiş:
  “Amorium (Hisar), Emirdağ ilçesinin 12 km doğusunda yer alan ve M.Ö.2000’ li yıllarında itibaren Hitit, Firig, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kesintisiz yerleşim görmüş antik kenttir. Amorium’da ilk çalışmalar, 1987 yılında Prof. Dr. R. Martin Harrison tarafından bir yüzey araştırması ile başlamıştır. Harrison, 1988 yıllında Oxford Üniversitesi adına kazı izni alarak 1992 yılına kadar çalışmalara devam etmiştir.  ‘Amorium Kazıları Projesi’ 1993-2009 yılları arasında Dr. Chris S. Lightfoot tarafından devam ettirilmiştir.
  2013 yılında Amorium kazı çalışmaları T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı onayı ile Afyonkarahisar Müzesi başkanlığında ve Doç. Dr. Gökalp’in Bilimsel Danışmanlığında tarihleri arasında sürdürülmüştür.”
Ne mutlu; artık ülkemizin tarihi zenginliğini ülkemizin insanları ortaya çıkartacaklar.

 

200 BİN YILLIK İBRET

 

Afyonkarahisar’ın hemen yanıbaşındaki iki tarihi noktada yapılan arkeolojik kazılar bugünün insanlarına ışık tutacak nitelikte bilgilere ulaşılmasını sağlıyor.
İşte, Emirdağ’daki Amorium tarihi kentinde arkeolojik kazılar yeniden başlamış. Öte yandan yanıbaşımızdaki Uşak’ın Banaz ilçesinde bulunan fosillerin incelenmesi keşif sayılabilecek ‘Paleolitik’ yontma taş çağı olarak adlandırılan dönem insanı ‘Neandertal’ insanların 200 bin yıl önce su kenarlarında yaşadıklarını gün yüzüne çıkarmış.
Uşak Kültür ve Turizm İl Müdürü Buğra İnal yaptığı açıklamada, Genel Müdürlüğün, Uşak Üniversitesi’nin ve Ankara Üniversitesi ile koordineli olarak Sürmecik bölgesinde çalışmanın yapıldığını, çalışmalar sırasında Paleolitik yontma taş çağına ait birçok eserin bulunduğunu söyledi. Çalışmalara devam edeceklerinin altını çizen İnal, Uşak’ta 200 bin yıllık geçmiş döneme ait bulunan kalıntıların gün yüzüne çıktığını kendileri için ayrıca heyecan verici olduğunu dile getirdi. Bilim adamları “Yontma taş çağına ait 80 bin parça aletler bulduk. Döneme ait insanlar avlanmak için birçok aletler yapmışlar. Ok ucu el baltası gibi aletlerle su kenarlarında avladıkları hayvanları yiyerek hayatlarını sürdürmüşler. Bölgede ne kadar konakladıklarını tam olarak söyleyemiyoruz. Çevrede herhangi bir mağara ile karşılaşmadık. Bu da açık alanda yaşadıklarını gösteriyor” diyorlar.

 

İNSAN BASTIĞI TOPRAĞI HOR GÖRMEMELİ

 

Bu haberlerden anlıyoruz ki; üzerinde yaşadığımız şu topraklarda 200 bin yıldır insanoğlu yaşamını sürdürüyor. 200 bin yıldır Afyon’da, Emirdağ’da, Banaz’da insani yaşam var. İnsanın hayat mücadelesi var. Kazananlar, kaybedenler var. Yönetenler, yönetilenler; ezilenler, ezenler var. İnananlar, inanmayanlar; iyiler ve kötüler; aşık olanlar, aile kuranlar var. Var oğlu var. Bizden sonra da vaktini yalnız Allah’ın bildiği zamana kadar “var oğlu var”lar devam edecek.
Amorium’dan, Sürmecik’ten alınacak dersler yok mu? Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah “De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan öncekilerin sonu nasıl olmuş!” buyurmuş…
Ömer Hayyam’ın dörtlüklerini hatırlayalım:
Ovada her kızıl lalenin teni/ Bir padişahın kanıyla beslendi./ Yerden biten şu mor menekşe yok mu?/ Bir güzelin yanağındaki bendi
İnsan bastığı toprağı hor görmemeli:/ Kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili./ Duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç?/ Ya bir Şah kafasıdır, ya bir vezir eli!
Mehmet Akif Ersoy da diyordu ki: “Bastığın yerleri toprak diye geçme tanı”
Amorium’un sarayları, kiliseleri, surları yüzyıllar sonra bugün kazılıp yeniden gün yüzüne ��ıkarılmayı bekliyor. Bakalım bugün bizlerin içinde olduğu binaları, duvarları yarın kimler bulup, çıkartacak? Ya da çıkartabilecek mi?

 

AMORİUM VE BİR SAHABE

 

Amorium, Afyonkarahisar ilinin sınırları içinde, Emirdağ ilçe merkezine 13 km. uzaklıkta bir antik kenttir. Arap/İslam kaynaklarında, “Ammuriye” ya da “Amuriye” şeklinde geçer. Bizans İmparatorluğu’na 3 imparator yetiştirmiş, o zaman için Anadolu’nun en önemli kentidir. Hititlerden itibaren burada iskanın başladığı öngörülüyor. Bizans’ın Anadolu Eyalet Merkezi olan Amorium, İslam ordularınca defalarca kuşatılmıştır. Amorium’a İslam orduları saldırıları yaklaşık iki yüz yıl boyunca sürmüş,  668’de kalenin fethine rağmen kısa süre sonra Bizanslılarca geri alınmış, 716 ve 796′ daki büyük saldırılar ise püskürtülmüştür. 838’deki kuşatmaya karşı kale, 55 gün direndi. İslam ordusu 23 Eylül 838’de şehri aldıktan sonra iç karışıklar nedeniyle geri çekildi. Bu günden sonra, Amorium hızla Bizanslılar tarafından yeniden iskân edildi. M.S. 931 yılında Araplar tarafından tekrar yağmalanmışsa da, kent 10. ve 11. yy. larda biraz canlanmış ancak daha önceki askeri ve stratejik önemini asla kazanamamıştır. 9. yüzyıla girildiğinde Amorium bir yandan Bizans’a bir imparatorlar hanedanı verirken (Amorian veya Frigyalı hanedan), bu hanedan 820-867 yılları arasında 3 imparatordan ibaret kalmış ve Bizans tarihi açısından başarılı icraatlar yapamamıştır.
Masallarıyla ünlü Ezop Milattan önce VI yüzyılda (Kesin olmamakla birlikte büyük ihtimalle) Amorim’ da doğmuş büyümüş ve bir köle olarak bir süre Samos adasında yaşamış, azat edilince birçok yolculuk yapmış ve dünyaca ünlü olmuştur.
Amuriye İslam kaynaklarında Anadolu’nun en önemli şehri olarak geçer ve Hıristiyanlık tarihi acısından da çok önemli bir konuma sahiptir. Son dönemlerin de bozulmamış Hıristiyanlığın yaşandığı bir yerdir. Sahabeden Selman Farisi’nin yaşadığı bir şehirdir. Amuriye Kalesinin etrafının hendekle çevrili olması,  Selman Farisiye Medine savunmasında hendek kazılması fikrini vermiştir.

 

SELMAN-I FARİSİ

 

Sahabeden Selman-ı Farisi İran asıllıdır. Ateşe tapan Mecusî bir aileye mensuptur. Ailesi tarafından Mecusî inancına bağlı olarak yetiştirildiği halde Hıristiyanlığı tanıdıktan sonra bu dine bağlanmıştır. Şam’da başlayan “inanç arayışı” onu Amuriye’ye getirir. Şam’daki rahiplerin kendisini Rum iline, Amuriye’ye yönlendirmesi sonrası Amuriye’ye gelmiştir. Amuriye’de tabi olduğu Hristiyan papaz ölüm döşeğinde iken, Selman-ı Farisi bu rahipten kendisine yol göstermesini, ölümü sonrası kime inanacağını söylemesini ister. Hıristiyan din adamlarından nereye gitmesi gerektiğini ve son peygamberin vasıflarını öğrendikten sonra onu aramaya koyulmuştur. Rahip ona, yeryüzünde tabi olunabilecek bir kimsenin var olduğunu bilmediğini söyledi ve şöyle ekledi “Ancak bir peygamberin gelmesi yakındır. O, İbrâhim’in dini üzere gönderilecek ve kavminin arasından hicret edip, içinde hurma bahçeleri olan iki harra arasındaki bir yere gidecektir. Onun peygamber olduğunu belirten alâmetleri vardır : O, hediye edilen şeyleri yer, sadaka olarak hiçbir şeyi kabul etmez. İki omuzu arasında da nübüvvet mührü bulunmaktadır. Görünce onu tanırsın. O ülkeye gidip ona katılmayı başarabileceğine inanıyorsan bunu yap. “
Hikayesi uzundur ve hadis kaynaklarında yer almaktadır. Selman-ı Farisi bu özellikleri Hazreti Muhammed’in (asm) üzerinde gördükten sonra hemen Müslüman olmuştur. Asıl adı Mabeh bin Büzahşah’tır. Selman ismi Peygamber Efendimiz tarafından kendisine verilmiştir. İran’lı olduğu için de Farisi denildiğinden Selman-ı Farisî adıyla tanınmıştır. Selman-ı Farisi’nin Hz. Muhammed’e (sav) kavuşmasını ve Müslüman oluşunun hikayesini okumanızı tavsiye ederiz.
Selman-ı Farisî’nin adının en çok anıldığı hadiselerden birisi ve belki de başta geleni Hendek Savaşı ile ilgilidir. Köle olduğundan ötürü önceki savaş ve seferlere katılamadı. Hendek Savaşı öncesinde müşrikler büyük bir ordu hazırlayıp Müslümanları yok etmeyi planlamaları üzerine Peygamber Efendimiz (asm) sahabelerini toplayarak meşveret yaptı. Selman, Medine’nin etrafına hendekler kazılarak savunma savaşı yapılmasını teklif etti. Teklif kabul edildi ve şehrin etrafına hendekler kazılarak savaş hazırlıkları yapıldı. Hendeklerin kazılmasında Selman’ın göstermiş olduğu olağanüstü gayret ve çalışma başta Peygamber Efendimiz olmak üzere herkesin dikkatini çekti. Nitekim bu gayretlerinden ötürü Peygamber Efendimizin, “Selmanü’l-Hayr” iltifatı ve hitabına mazhar oldu.
Selman, zamanın büyük bir kısmını Peygamber Efendimiz ile beraber geçirmeye büyük itina gösterdi. Hendek Savaşı ile birlikte tüm savaş ve seferlere katıldı. Resulullah’ın sohbetlerinde bulunarak iltifatlarına mazhar oldu. Ashab-ı Suffa ile birlikte kaldı. Altmış civarında hadis rivayet etti. İlme büyük merakı olup kendini geliştirmek için büyük gayret sarf etti. Hazret-i Ömer (ra) zamanında gerçekleştirilen İran seferine katıldı. Savaşın kazanılmasında büyük emeği geçti. İran üzerine yapılan sefer ve ardından Medain şehrinin alınması üzerine buraya vali tayin edildi. Müslüman olduktan sonra büyük hizmet gösteren ve ömrünün sonuna kadar örnek bir hayat yaşayan Selman, 655 yılında Medain’de Hakk’ın rahmetine kavuştu.

 

AMORİUM’ UN 42 ERMİŞİ

 

838 savaşında İslam ordularınca Amorium’ dan esir olarak alınan yüksek rütbeli subaylarla, ileri gelen 42 Bizanslının, Irak’ın Samarra kentinde 6 Mart 845 tarihinde idam edilmiş olmaları tarihi önemi olan bir olaydır. Bu  42 Bizanslıya 7 yıl boyunca İslamiyet’e geçmeleri konusunda telkinde bulunulduğu, kabul etmedikleri için idam edilip, Fırat nehrine atıldıklarına, o bölgede yaşayan hrıstiyanlar tarafından nehirden toplanarak mezara gömüldüklerine inanılır. “Amorium’un 42 şehidi” Rum Ortodoks Hristiyan literâtürüne geçmiştir. Aziz mertebesine yükseltilen bu Bizanslılar 6 Mart günü dini törenlerde anılmaktadır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER