3 Aralık 2012 Pazartesi 02:00:00
Arap isyanının çıkışı konusunda muhafazakâr-dindar kesimlerde; “Arap Milliyetçiliği 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk unsuru arasında çıkan Türkçülük düşüncesine tepki olarak doğmuştur. İmparatorluğun son döneminde de İttihatçıların, ırkçı-Türkçü uygulamaları Arap isyanın çıkışına sebep olmuştur” düşüncesi hâkimdir.
Bu görüşün bilimselliği tartışmaya açıktır, ancak ilginç olan bu düşüncenin Arap Milliyetçisi yazarlar tarafından da savunuluyor olmasıdır. Yine Osmanlı aydınları Tanzimat döneminde bütün unsurların birlikteliğini savunan İttihat-ı Anasır ve Meşrutiyet döneminde imparatorluk içindeki bütün Müslümanların birlikteliğini savunan İttihat-ı İslam politikalarını takip etmişlerdir. Türk Milliyetçiliği düşüncesi ise Balkan yenilgilerinden sonra yaygınlaşmıştır. Nitekim Türk Ocağı’nın açılması, Türk Yurdu dergisinin yayın hayatına girmesi 1912/13 yıllarına rastlar.
Osmanlı toplumunda milliyetçilik hareketleri, Hıristiyanlar yanında Müslüman unsurları da etkilemiştir. Bu süreç Araplar için biraz farklı olmuş; Napolyon’un Mısır’ı işgali (1798) ve geliştirdiği “Mısır Mısırlılarındır” tezi, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanı (1831) ve kısa bir sürede olsa Osmanlı Devleti’nden ayrılarak Mısır’da bağımsız bir idare kurması Arap Milliyetçiliğine zemin hazırlamıştır.
Arap Milliyetçiliği hareketinin doğuşunda Hıristiyan Araplar öncüdür. Lübnanlı Butros El-Bustani (1819/1883), İbrahim El- Yazıcı (1800/1871) ve Ahmet Faris Eş-Şidyak (1801/1887) bunlara örnek verilebilir. Müslüman öncüler ise Rifa’a El-Tahtavi (1801/1873), Abdurrahman El-Kevakıbi ve Abdülkadir El-Cezayiri (1807/1883) olarak kaydedilebilir. Arap Milliyetçiliğinin Hıristiyan veya Müslüman öncülerinin yaşadıkları tarihlere bakarsak, ırkçılık veya Türkçülük yaparak Arap isyanına sebep oldukları iddia edilen İttihatçılar daha ana rahmine bile düşmemişlerdir.
Başvurduğumuz kaynaklarda ayrılıkçı anlamda ilk örgütlü Arap hareketi 1875 tarihli olup “Lübnan’ı Türklerden kurtarmak” maksadıyla Beyrut’taki Suriye Protestan Koleji’nde okuyan İbrahim El-Horani, Yakup Sarruf, İbrahim El-Yazıcı, Faris Nimr ve Şahin Makarius isimli beş Hıristiyan-Arap öğrenci tarafından başlatılmıştır.
Arap bağımsızlığına zemin hazırlayan cemiyetlere geldiğimizde ise ilk cemiyet 1847’de kurulan Cemiyet’ül Fünun ve’l Ulum’dur. Bunu; El Cemiyet’ül Şarkıyye, El Cemiyet’ül İlmiyetü’s Suriye, Beyrut Gizli Cemiyeti, El Külliyetü’s Suriyye-i Protestaniye, Cemiyetü’s Sevri’l Osmani cemiyetleri takip eder. Bu cemiyetlerin tamamı 1900 başlarına kadar faaliyet göstermiştir ve hepsi İttihat ve Terakki Fırkası’ndan çok önce kurulmuşlardır. 1900 başlarından itibaren ise Rabıtat’ül Vatani’il Arabi, Cemiyetü’l Nehdetü’i Arabi, Arap Diriliş Cemiyeti kurulmuştur.
II. Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük ortamında ise bir hayli cemiyet faaliyete geçmiştir. Bu cemiyetler; El İha’ül Arabi ve’l Osmani, El-Müntedi El-Edebi, Hizb’ül La-Merkeziye El-İdari El-Osmani, El-Cemiyetü’l Umumiyetü’l İslahiye, Cemiyetü’l Arabiyye El-Fetat, El Kahtaniye, El-Ahd, Cemiyetü’l Seviyyetü’l Arabiyye adlarını taşımaktadır.
Arap isyanının çıkışı konusunda muhafazakâr-dindar kesimlerde; “Arap Milliyetçiliği 19. yüzyıl sonlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk unsuru arasında çıkan Türkçülük düşüncesine tepki olarak doğmuştur. İmparatorluğun son döneminde de İttihatçıların, ırkçı-Türkçü uygulamaları Arap isyanın çıkışına sebep olmuştur” düşüncesi hâkimdir.
Bu görüşün bilimselliği tartışmaya açıktır, ancak ilginç olan bu düşüncenin Arap Milliyetçisi yazarlar tarafından da savunuluyor olmasıdır. Yine Osmanlı aydınları Tanzimat döneminde bütün unsurların birlikteliğini savunan İttihat-ı Anasır ve Meşrutiyet döneminde imparatorluk içindeki bütün Müslümanların birlikteliğini savunan İttihat-ı İslam politikalarını takip etmişlerdir. Türk Milliyetçiliği düşüncesi ise Balkan yenilgilerinden sonra yaygınlaşmıştır. Nitekim Türk Ocağı’nın açılması, Türk Yurdu dergisinin yayın hayatına girmesi 1912/13 yıllarına rastlar.
Osmanlı toplumunda milliyetçilik hareketleri, Hıristiyanlar yanında Müslüman unsurları da etkilemiştir. Bu süreç Araplar için biraz farklı olmuş; Napolyon’un Mısır’ı işgali (1798) ve geliştirdiği “Mısır Mısırlılarındır” tezi, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanı (1831) ve kısa bir sürede olsa Osmanlı Devleti’nden ayrılarak Mısır’da bağımsız bir idare kurması Arap Milliyetçiliğine zemin hazırlamıştır.
Arap Milliyetçiliği hareketinin doğuşunda Hıristiyan Araplar öncüdür. Lübnanlı Butros El-Bustani (1819/1883), İbrahim El- Yazıcı (1800/1871) ve Ahmet Faris Eş-Şidyak (1801/1887) bunlara örnek verilebilir. Müslüman öncüler ise Rifa’a El-Tahtavi (1801/1873), Abdurrahman El-Kevakıbi ve Abdülkadir El-Cezayiri (1807/1883) olarak kaydedilebilir. Arap Milliyetçiliğinin Hıristiyan veya Müslüman öncülerinin yaşadıkları tarihlere bakarsak, ırkçılık veya Türkçülük yaparak Arap isyanına sebep oldukları iddia edilen İttihatçılar daha ana rahmine bile düşmemişlerdir.
Başvurduğumuz kaynaklarda ayrılıkçı anlamda ilk örgütlü Arap hareketi 1875 tarihli olup “Lübnan’ı Türklerden kurtarmak” maksadıyla Beyrut’taki Suriye Protestan Koleji’nde okuyan İbrahim El-Horani, Yakup Sarruf, İbrahim El-Yazıcı, Faris Nimr ve Şahin Makarius isimli beş Hıristiyan-Arap öğrenci tarafından başlatılmıştır.
Arap bağımsızlığına zemin hazırlayan cemiyetlere geldiğimizde ise ilk cemiyet 1847’de kurulan Cemiyet’ül Fünun ve’l Ulum’dur. Bunu; El Cemiyet’ül Şarkıyye, El Cemiyet’ül İlmiyetü’s Suriye, Beyrut Gizli Cemiyeti, El Külliyetü’s Suriyye-i Protestaniye, Cemiyetü’s Sevri’l Osmani cemiyetleri takip eder. Bu cemiyetlerin tamamı 1900 başlarına kadar faaliyet göstermiştir ve hepsi İttihat ve Terakki Fırkası’ndan çok önce kurulmuşlardır. 1900 başlarından itibaren ise Rabıtat’ül Vatani’il Arabi, Cemiyetü’l Nehdetü’i Arabi, Arap Diriliş Cemiyeti kurulmuştur.
II. Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük ortamında ise bir hayli cemiyet faaliyete geçmiştir. Bu cemiyetler; El İha’ül Arabi ve’l Osmani, El-Müntedi El-Edebi, Hizb’ül La-Merkeziye El-İdari El-Osmani, El-Cemiyetü’l Umumiyetü’l İslahiye, Cemiyetü’l Arabiyye El-Fetat, El Kahtaniye, El-Ahd, Cemiyetü’l Seviyyetü’l Arabiyye adlarını taşımaktadır.