Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

BALTACININ KÖR OSMAN

Afyonkarahisar’ın yerlilerinin bildiği, geçmişten yana anlatageldiği bir hikayedir… “Baltacının Kör Osman” hikayesi…
Haline bakmadan siyasete heves edenleri, kendi pusulasını kaybetmişken memlekete yön tayin etmeye çalışanları, evinde/işinde başarıları ile destan(!) yazmışken millete bu destanları(!) okumuyor diye kızanları, kel başa şimşir tarak vuranları, kifayetsiz muhterisleri gördükçe aklımıza bu hikaye geliyor.
Efendim, memleketimizde yaşanmışlık izleri taşıyan hikayemiz şöyledir: Milli Mücadele yılları… Osmanlı İmparatorluğu’nun bir çok cephede savaştığı, Anadolu Türk insanının Yemen’den Galiçya’ya, Kafkaslar’dan Suriye’ye kadar vatan mücadelesi verdiği yıllar…
Afyonkarahisar’ın da diğer memleketlerde olduğu gibi nice babayiğitleri, nice delikanlıları cephededir. Osmanlı’da cepheye gitmeyenlerin kimler olduğunu tarih yazar. Afyonkarahisar’da ise cepheye gönderilmeyenlerin kimler olduğunu memleketin sahipleri bilirler.
Neyse hikayeye dönelim; her dönemde, her memlekette olduğu gibi bizim memlekette de herkesin bildiği bir kadın mevcuttur. Çok canlar yakmış, erkeklerin aklını başından almış bu kadın da yine herkes gibi zor yılları kendince geçirmekte, evine kapanmış, kaderini yaşamaktadır.
Dedik ya, Afyon’un babayiğitleri, kabadayıları cephede, askere kabul edilmeyenler memlekettedir. Bunlardan birisi de Baltacı’nın Kör Osman’dır. Kıskanç yapısı, fitneye düşkünlüğü, silik karakteri ile bilinirmiş Baltacının kör Osman. Kanında arızası yoktur belki ama fiziki arızaları onu cepheye gitmekten alıkoymuştur. Ruhundaki arızalar da toplumda itibarını örselemiştir. Zaten hayatın yükü ile kafası bozuk olan Baltacının Kör Osman, bir gün kafayı bulur, namlı hanımın kapısına dayanır. Meydanın başı boşluğundan, sarhoşluğun cesaretinden istifade “Aç ülen kapıyı, ben geldim” der…
Bir çok erkekten daha yiğit olan yengemizin sopayı alıp Baltacının Kör Osman’a verdiği ders Afyonkarahisar’ın sosyal tarihine bir atasözü lezzetindeki şu narasıyla kazınır: “Hadi len ordan, dilberim babayiğitler bitti de, Baltacının Kör Osman’a mı kaldık?”
Delikanlılık insanın cevherinde olmalı değil mi?

 

“ÇÜÜŞ” DENMEZ DE NE DENİR?

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü kutlamalarının ardından yapılan yorumlarda, yazılan yazılarda şahit olduğumuz bazı ifadeler karşısında şaşırıp kalıyoruz.
Siyasi hırsları gözünü bürümüş olmalı ki şöyle diyordu bir tanesi: “15 Temmuz 2016’daki hain kalkışma sonrası 251 vatandaşımız can verdi. Kimilerine göre şehit oldu, kimilerine göre yapılan saldırıda can verdi”
Bu sözler karşısında önce “Pes” desek de bu ifadenin hafif kaldığını görüp “çüüş” demekten kendimizi alamadık.
Yahu, 15 Temmuz günü Zafer Meydanı’nda toplanan kalabalığa bir bak… Memleketin dört bir yanındaki anma törenlerine bir bak, hiç mi insafın yok?
251 vatan evladına “şehit” demekten imtina ediyorsun ya… Bugün ülke birlik ve bütünlük içerisindeyse, Suriye gibi olmamışsa, TBMM çalışıyorsa, Devlet maaşları ödeyebiliyor, ülkenin çarkları zor da olsa dönebiliyorsa, asker-polis, adalet teşkilatı, sağlık camiası gö-revinin başında ise, gazete çıkarabiliyorsak, internetten doluya boşa yorum yapabiliyorsak, köşe yazısı yazabiliyorsak vs… O, 251 vatan evladının yüzü suyu hürmetinedir.
Sen ömründe tankın karşısında durabildin mi, üzerine bomba yağarken zalimlere baş kaldırabildin mi, önünde vurulan tanımadığın kardeşinin ardından ölüme gidebildin mi de!? 251 şehit için “Saldırıda can verdi” diyebiliyorsun.
Yazık; şehitlerimizi aşağılamak, şehadetlerini, vatan sevgilerini küçümsemek kimsenin haddi değildir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER