Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

DERSİM KATLİAMI-I – Kocatepe Gazetesi

Ramazan Balkan 28 Mart 2011 Pazartesi 02:00:00
  Katledilen 50 bin Dersimli Hikâyesi.
Geçen hafta bir dostumuzun işyerinde elime geçen gazetede, Ayşe Tosun imzalı “Seyit Rıza’nın evi restore edilecek” başlıklı haber dikkatimi çekti. Bu haberin fotoğraf alt yazısında; “1937 yılında çıkan Dersim isyanı, büyük bir insanlık trajedisine sahne olmuştu. II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde yaşanan kanlı olaylarda 50 bin masum insan katledilmişti” satırları bulunuyordu. Bu haberde yazıldığı gibi gerçekten Dersim’de 50 bin kişi katledildi mi? Bu rakam nereden çıktı? Bu katliam dedikodularının aslı nedir? Bu sorulara cevap vermeden önce bir durum tespiti yapmakta fayda var. Türkiye’de ilk çok partili seçim1946’da yapıldı ve CHP kazandı. Ardından 14 Mayıs 1950 seçimlerini ise DP kazandı. II. Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik sıkıntılar nüfusun ekseriyetini oluşturan orta sınıfı ve köylüleri bunaltmıştı. Bu sınıflar muhalefete kaydı ve DP iktidara geldi.
DP ile CHP arasında ilk yıllarda gayet medeni bir şekilde başlayan iktidar-muhalefet ilişkisi bir süre sonra pis bir siyasete dönüştü. Taraflar politik söylemlerini birbirlerini bel altından vurma ve birbirlerine iftira atma haline dönüştürdüler. Esasen DP’yi destekleyen kesimlerde tek parti iktidarı yıllarındaki uygulamaları sebebiyle CHP’ye karşı zaten bir öfke vardı. Bu süreçte DP’liler İnönü ve CHP’nin tek parti yıllarına ait çeşitli dedikodular ürettiler. Bu dedikoduların neler olduğunu tek tek yazmak konumuzun dışındadır. Ancak DP’yi destekleyen kesimlerde İnönü ve CHP’ye duyulan öfkeyi asıl katmerleyen 27 Mayıs oldu. Bu ihtilal sürecinde Menderes’e layık görülen aşağılayıcı muamele DP’yi destekleyen kesimi derinden etkiledi. 27 Mayısın müsebbibi olarak görülen İnönü ve CHP’ye duyulan öfke bitmek bilmeyen bir kin haline dönüştü.
27 Mayıs rüzgârının dindiği 60 yılların sonundan itibaren bir takım yazarlar; tek parti, İnönü, CHP ve Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatan alternatif kitaplar yazmaya başladılar. Bu kitaplar yaşanan acı olaylar konusunda okurları bilgilendirmekten çok karşı tarafa bilemeye yönelik kaleme alındı. Zaten bunları yazanların çoğu akademik anlamda ta-rihçi değildi. Bu yazarların kitapları ben de dâhil olmak üzere muhafazakar-sağ ke-simde okuyan hemen herkesin kütüphanesinde bulunur.
Bu tarih yazarlarından birisi de N. Fazıl Kısakürek’tir. Aslında N. Fazıl şairdir, tarihçi değildir. Keşke hep şair olarak kalsaydı da kendine özgü kurallarıyla sosyal bir bilim olan “Tarih” alanında kalem oynatmasaydı. Bildiğim kadarıyla bugün tamamen yanlış olarak toplum hafızasına yerleşen ve yazımıza konu olan Dersim’de 50 bin kişinin katledildiği bilgileri ilk defa O’nun “Son Devrin Din Mazlumları” kitabında yer almıştır.
Bu kitabın “Doğu Faciası” bölümünde; Dersimde çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta 50 bin kişinin katledildiği; hamile bir kadının süngülenerek karnından çocuğunun çıkarıldığı; bir subayın bütün köy ahalisini bir eve doldurarak yaktığı ve bu yangının karşısında sigara içtiği; bir derenin kenarında 20 kadar çocuğun boğazlandığı; Murat suyunun günlerce kan aktığı gibi anlatımlar bulunur. Bu yazılanların doğruluğu şüphelidir. Esasen savaş halinde bile düşmanına merhamet gösteren Mehmetçiğin hamile bir kadını süngüleyeceğine inanmıyorum. Yine bir suba-yımızın köy halkının tamamını bir eve doldurarak yaktırdığını ya da 20 tane çocuğu boğazladığı bana iftira gibi geliyor.
Peki, N. Fazıl bu bilgileri nereden öğrenmiş ve kitabına almış? Üstadın anlatımına göre; Dersim isyanının bastırılmasında görev alan bir subay Eğridir’deki görevi sırasında bu olayları etrafındakilere anlatır, dinleyenlerden birisi de bunları N. Fazıl’a aktarır. Yeri gelmişken belirtelim, bu tür karışık konularla ilgili tarihçi Fustel de Coulanges’e atfedilen bir söz vardır; “Bir kâğıt parçası (belge) var mı? Başka söz dinlemem.” Kitabından anlaşıldığı kadarıyla N. Fazıl’ın elinde bir kâğıt parçası (belge) yok birisinden duymuş ve yazmış. Dolayısıyla N. Fazıl bu satırları yazarken, birisi O’na; üstad, var mı elinde bir kâğıt parçası, diye sormalıydı. Çünkü tarih sosyal bilimdir ve belgelerle sonuca ulaşılır, dedikodu ile değil. Sanırım kendisi de bu yazdıklarına inanmamış olacak ki; “Celal Bayar’ın Başvekil ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın Genelkurmay Başkanı bulunduğu 1938 yılında cereyan eden Dersim faciasının bütünleştirilmesini okuyucularımızın hayaline ve istikbaldeki tarihçilerin kalemine bırakıyorum” demektedir.
Keşke N. Fazıl, Tunceli’de devlet eliyle katliamlar yapıldığı satırlarını hiç yazmadan bu olayı olduğu gibi tarihçilere bıraksaydı. Ve keşke Mehmetçiği hamile kadınları süngüleme töhmeti altında bırakmasaydı.
Neticeye gelmek gerekirse; N. Fazıl’ın “Son Devrin Din Mazlumları” adlı kitabında topladığı yazıları önce 1968’de Bugün Gazetesi’nde tefrika edilmiş ardından kitap halinde ilk baskısını 1969’da yapmıştır. 27 Mayıs öfkesinin yoğun olduğu yıllarda İnönü ve CHP’yi eleştirmek için yazdığı bu satırlar 40 yıl sonra tarihi gerçek gibi algılanır hale gelmiştir. İşte 50 bin Dersimlinin katledilmesi hikâyesinin aslı budur. N. Fazıl bu rakam için kitabında kaynak ve belge göstermez ama bir çok yazar N. Fazıl’ın bu kitabını kaynak göstererek 50 bin rakamını telaffuz eder.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti