Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

“DEVLET KİMİN DEVLETİ, KİME HİZMET EDİYOR?”

Fransa’da “sarı yelekliler” olarak isimlendirilen eylemcilerin ortaya çıkıp hükümet aleyhine prostetolara başlaması geçtiğimiz günlerin en ilgi çekici olayları arasında yer aldı. Akaryakıt zamlarına ve ekonomik şartların kötüleşmesine tepki olarak başlayan, ancak daha sonra Macron yönetimine yönelik öfkeye dönüşen “sarı yelekliler”in eylemleri, ülkede son yılların en şiddetli protestosu haline geldi. Paris merkezinde başlayan olaylar ardından tüm Fransa’ya Avrupa Birliği ülkelerine hatta Ürdün’e kadar ulaştı. O kadar ki, Ürdün’de Sarı Yelek satışı yasaklandı. Türkiye’de birçok kişi, kalabalıkların neden sokağa çıktığını havuz medyasının gösterdiği kadarıyla ve komplo teorileri üzerinden öğrenebildi. Peki gerçekte ne oluyor?
Genellikle Fransız kökenli, orta yaşlı, asgari ücretle geçinen, dar gelirli Fransizların eylemiydi bu. Eyleme katılanlar kendilerini “küçük insanlarız biz” diye tanımlıyordu. Hepsi de, Fransa Devlet Başkanı Macron’un zenginlere ayrıcalıklar tanıyan ekonomi politikalarından şikayetçiydi. Sokağa çıkmadan önce 30 bin kişinin katılımıyla düzenledikleri anketlerle saptadıkları 42 temel talebi milletvekillerine ve medyaya gönderdiler. Taleplerine cevap alamayınca da sokak eylemlerine başladılar. Sarı Yelekliler ne istiyor? “Kemer sıkma politikalarına son” diyorlar. Hiçbir meşruiyeti olmayan borç faizlerinin ödemesi durdurulsun, köylerde ve şehir merkezlerinde küçük esnaf korunsun, 1200 avronun altında emeklilik maaşı olmasın istiyorlar. Konutlar için büyük bir ısı yalıtımı projesi başlasın, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınsın, büyük şirketlerin sözleşmeli işçi çalıştırma hakkı sınırlandırılsın, kadrolu çalışma hakkı istiyoruz diyorlar. İşsizler için iş alanları açılsın, engellilere verilen mali yardımlar artırılsın diyorlar. Gaz ve elektrik ücretleri özelleştirmeler sonrasında artış gösterdi, tekrar kamusallaştırılsın ve fiyatlar aşağı çekilsin istiyorlar. Anaokulundan lise sona kadar hiçbir sınıfta öğrenci sayısının 25 kişiyi geçmesini istemiyorlar. Fransa’ya ait mülklerin (baraj, havalimanı…) satışa çıkarılması yasaklansın istiyorlar. Bu istekler size de tanıdık gelmedi mi? Bunlar, insanca yaşamak isteyen halk kitlelerinin, makul ve ölçülü isteklerinden başka bir şey değil. Dünya üzerinde yaşayan her ferdin arzuladığı, ulaşmaya çalıştığı istekler.
Sokağa çıkan protestocular, Elysee Sarayı için sipariş verilen 500 bin euroluk porselen takımını, Macron’un kişisel savurganlığına bir örnek olarak gösteriyor. Bizdeki Havuz medyasının olayları yansıtma biçimine bakarsanız solcular, Amerika tarafından, dış güçler tarafından sokak olaylarına kışkırtıldı. Ancak Sarı Yeleklilere göre gerçek hiç de öyle değil. “Kimsenim sağcı veya solcu olmanızı umursamıyoruz. Esas soru buradan bütün yurttaşlar için nasıl bir siyasi hareket kurabileceğimiz.” diyorlar. Daha ileri giderek parlamenter demokrasiyi tamamen kaldırarak doğrudan demokrasiye geçilmesini talep edenler “İnternet sayesinde artık milletvekillerine ihtiyacımız yok. Her konuyu doğrudan kendimiz oylayabiliriz” diyenler bile var.
Kimi “Paris’ten sefalet akıyor” diye şarkı söylüyor, kimi sokak ortasında piyano çalıyor, kimi “Paris’teki barışçıl savaşçılara saygı için” elinde çiçeklerle protestoya katılıyor. Ay sonunu görememekten şikayetçi olan 70 yaşındaki emekli de orada, “4 ayın ötesini planlayamıyorum. Ben de çocuk yapmak istiyorum” diyen genç kadın da orada. Daha iyi bir yaşam için isteklerine cevap alamayınca sokağa çıkan halk, Sarayın dikkatini çekmeyi başardı. Sonunda Fransız Hükümeti akaryakıta yapılan zam için geri adım attı, asgari ücrete zam verileceğini duyurdu. Fransa Devlet Başkanı Macron “Sorumluluğumu kabul ediyorum, biz bu insanları unuttuk” dedi. Biz bu insanları unuttuk. Unutulan bu insanların istedikleri çok mu?
Devleti eline geçiren güç, devletin ne için kurulduğunu unutur da, ülkeyi oluşturan geniş halk kitlelerinden kopar, sadece bir gruba refah sağlamaya başlarsa, ülkenin de, o ülkede yaşayanların da huzuru bozulur. Haklı tepkiler ortaya çıkar. Devlet halkındır. Halk yöneticilere bu devleti yönetmesi için geçici bir süre yetki verir, gerektiğinde de bu yetkiyi geri almasını bilir. Eğer hükümet devletin imkanlarını yalnızca belirli bir kesim için kullanırsa halkın verdiği yetkiyi istismar etmiş olur. Aslında yaşananlar bir hükümet sorunundan ziyade, liberal ve kapitalist, politik sistem sorunu. Devlet anlayışı, hayata bakış sorunu. Ulu önderimizin 6 Ok içinde belirttiği “Halkçılık İlkesinin”, devletin Sosyal Devlet olma ya da olamaması sorunu. Unutmayalım ki halk devlet için değil, devlet halk için vardır.
Son Söz; “Kapitalistler devletin egemenliği altında değildir.. Devlet onların yürütme kuruludur.”  Galbraiht

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER