Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu -279- ŞİFA REÇETEMİZ…

Kur’an-ı Kerim’i ve mealini okumaya başlayanlar onu hemen anlamak ve tam kavramak isterler. Peki, bu hemen mümkün mü? Maalesef bu, öyle hemen olmuyor. Neden? Çünkü dünyaya gelen insanda, esfele safiliyne itilen insanda “Asi” Takdim Formu “BEN” olarak tanımladığımız yapı var! Bu yüzden insan yaşarken bu “A” Takdim Formu’ndan kaynaklanan yorumlar yapar ve yanlışlara düşer. Bu çok doğaldır. Ama eğer talip Allah’a sığınırsa bu yanlışlar onun için sevaba dönüşür. Yani o yanlışı fark eder ve ona sahip çıkmazsa böyle de bir faydası olur. Örneğin, Kur’an ayetlerini anlamada şöyle bir yanlış olabilir. Bir ayette “Kur’an Allah kelamıdır, Allah’tandır” denir, kişi onu okur ve inanır. Sonra bazı ayetlerde öyle bir anlatımla karşılaşır ki sanki Cebrail bir şey söylüyor gibi. Bu durumda bazıları, ayeti Allah değil de sanki Cebrail söylüyor sanıp; “demek ki hepsi Allah kelamı değil, bazıları Cebrail kelamı” gibi bir düşünce ve yanlış yoruma girerler. Neden? Kur’an’ın anlatım tarzı, dili ve olayın hakikati bilinmediği için! Oysa bilse ki Allah’ın her türlü emri bu âleme ef’al âleminde surete bürünür; suretleşir. Bu ölüm emriyse suret Azrail adını alır, vahiy emriyse suret Cebrail adını alır, halife emriyse suret İnsan adını alır… Ama bütün bunlar Tevhid’in dışında olmayıp “illa Allah” kapsamındadır.
Tevbe Suresi 14. ayetteki şu mana ile devam edelim: Onlarla savaşın ki sonuçta sadrınız şeytan ve şeytaniyetin hükmünden kurtulsun, “Asi” Takdim Formu’na “BEN” demekten Sahiplenme Hastalığı’ndan (yani müstakilen varım ve muhtarım zannından) kurtulsun. İşte bu durum “sadra şifa”dır; Kur’an’da geçen “sadra şifa” budur.
“Onlarla savaşın” denilen bu savaşta bizim bir rehberimiz var; kendimizi içinde bulduğumuz pislik çukurundan çıkmak için sımsıkı sarılıp tutunacağımız bir ipimiz, bir şifa reçetemiz var. Bu ip, bu şifa, bu rehber Kur’an’dır; Rasulullah (SAV)’in getirdikleridir.
“Topluca Allah’ın ipine sımsıkı tutunun ve tefrikaya düşmeyin. Üzerinizdeki Allah nimetini zikredin. Hani sizler düşmanlar idiniz de O kalplerinizin arasını telif edip uzlaştırdı, bir araya getirdi. Onun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Siz nardan/ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz, O sizi ondan kurtardı. İşte böylece Allah, ayetlerini size açıkça beyan ediyor ki gerçeğe eresiniz.” (Alu-İmran 103)
Buyuruyor: Allah kalbleri birleştirendir… Anlıyoruz ki “gerçek kardeşlik” böyle gerçekleşebilir. Bu kardeşliği engelleyen şeyin kalpteki “ğıll” olduğunu görmüştük. Ğıll Allah’tan, Allah’ı hatırlatan her şeyden nefret etmekti. Kalpteki bu ğıll Allah tarafından temizlendiğinde gerçek kardeşlik mümkün olur. Kalbler ancak ğıll Allah tarafından temizlenirse birleşir.
“Ve kalblerin arasını telif etmiştir (birleştirmiş, uzlaştırmış, ülfet oluşturmuştur). Şayet sen arzda ne varsa toptan infak etseydin, onların kalblerinin arasını telif edemezdin. Fakat Allah onların arasını telif etti (birleştirdi9. Muhakkak ki o, Aziyzün Hakiym’dir.” (Enfal 63)
“Ey insanlar, size Rabbinizden bir mevzie, sadırlarda olanlara bir şifa, müminler için bir hüda ve rahmet gelmiştir.” (Yunus 57)
Ey insanlar, size Rabbinizden bir mevzie (ibret ihtiva eden haber uyarısı), sadırlarda olanlara bir şifa yani “Asi” Takdim Formuna “BEN” deme ve onu sahiplenme hastalığına bir şifa, müminler için bir hüda ve rahmet gelmiştir. Ayetle bize anlatıyor ve öğretiyor: Kur’an’ın ve Efendimiz (SAV)in getirdikleri sadrımıza şifa, kalbimize ilaç ve bizim için bir hidayet, bir rahmet ve bir rehberdir. Bahsedilen “sadra şifa”nın belirtisi nedir? Bakın:
“Allah sözün en güzelini, müteşabih ve mesaniy bir kitabı indirdi. Rablerinden haşyet duyanların ciltleri ondan ürperir. Sonra ciltleri ve kalbleri Allah’ın zikrine yumuşar; işte bu Allah’ın hidayetidir. Onunla dilediğine hidayet eder, Allah kimi saptırırsa onun için hidayet edici yoktur.” (Zümer 23)
Sadr şifasının bir göstergesini bu ayetten öğreniyoruz: Ciltler ve kalbler Allah’ın zikrine yumuşar, yani koşarak kabul eden, “acaba”sız kabul eden hale gelir. Bu sekine inmesidir! Sadırlarda olana şifa aslında kalbe şifa gelmesindendir, kalbin Kalb-i Selîm olmasındandır. Sadırlara şifa ancak kalp kalb-i selîm olunca gelir. Bunun temel sebebi, Kur’an’ın Efendimiz (SAV)’in kalbine inzal olmasıdır. Kur’an Efendimiz (SAV)in kalbine kalbolduğu için, oranın şifası olduğu için mümine de şifadır.
“De ki kim Cibril’e düşman olduysa bilsin ki: Muhakkak o onu (Kur’an’ı) Biiznillah senin kalbin üzere, kendinden öncekini tasdik edici, müminlere rehber ve müjde olarak indirmiştir.” (Bakara 97)
“Er-ruh’ul emiyn (Cibril) O’nunla indi, senin kalbin üzerine ki uyarıcılardan olasın.” Şura 193,194:
Demek ki Kur’an kalbe inmiş, Efendimiz (SAV)’in Kalbi’ne indirilmiş… Kur’an vahiylerle Efendimiz (SAV)’in kalbi oldu, müminin kalbine de ilaç oldu. Müminin kalbine Kur’an tespit olunca yani Kur’an ayetleri kalbe kalboldukça, beyin aracılığıyla, bu kalboluşa uygun düşünce ve fiillere dönüşür; kalbe ayetler kalbolunca bu hal beyin aracılıyla amellere dönüşür. Ve bu durum müminin sadrında görülür yani okunur. Kur’an ayetleri kalbe kalbolunca anlaşılır ve idrakıyla kalpte kalbolunca beyinde amele dönüşür, bu amellerin sonucu da kişinin sadrından görülür, bakan bunu görür/okur. Bu durum sadrı Allah’ın Boyası ile boyar!
Kalp Kalb-i Selîm olunca sadr kendisini saran şerden kurtulur, şifa bulur. Ve sadr bütünüyle Allah Boyası (Sıbğatullah) ile boyanır ve artık bu boya çıkmaz, üstüne başka boya da almaz! Oysa sadr nefsin şerri tarafından yönetilirken şikak ile boyanmıştı. Dikkat edin lütfen, işte bu yüzden, şikak niyetliler vücutlarına ayrıca boya da yaparlar…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti