Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

I. DÜNYA SAVAŞI ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ

Ramazan Balkan 1 Kasım 2010 Pazartesi 02:00:00
  Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 87. yılını kutladığımız bu günlerde kısaca I. Dünya Savaşı’na girişimizin hikayesine değinmek istiyorum. Çünkü I. Dünya Savaşı; Osmanlı Devleti’nin yıkılışına sebep olurken aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş şartlarına zemin hazırlamıştır. Yine Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran önder kadro I. Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde savaşırken tecrübe kazanmış ve bu tecrübe üzerine Anadolu’daki savaşı yürütmüşlerdir. Aynı zamanda bu tecrübe-lerle yeni Türkiye’yi bina etmişlerdir.
Burada değinmemiz gereken diğer konuda I. Dünya Savaşı’na girme konusunda İttihatçılara yapılan aşırı suçlamalardır. O günkü şartlar altında zaten İttihatçıların savaşa girme ve Almanya tercihinden başka yapacakları bir şey yoktu. Örneğin I. Dünya Savaşı’na katılmamış olsak ve 1915 yazında Almanya İtilaf Devletleri’ne teslim olsa idi bundan sonra İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti topraklarına yönelecekleri şüphesizdi. Zaten bütün Avrupa’nın gözü “Hasta Adam”ın mirası üzerinde idi. Bu düzeni bozan ise bizim I. Dünya Savaşı’na katılmamız ve Çanakkale Cephesi’ndeki başarımızdır.
Düşünün I. Dünya Savaşı bittiğinde karşımızda Çarlık Rusya’sı olsa idi bugün Anadolu’da Türk varlığının esamesi kalmazdı. Biz Anadolu’da Çanakkale kahramanları ve Lenin sayesinde yaşı-yoruz. Çanakkale Savaşları; I. Dünya Savaşı’nın süresini 3 yıl uzatırken İngiltere ve Fransa’yı savaş yorgunluğuna itmiş Çarlık Rusya’sını da saf dışı etmişti. Bu sebeple savaş sona erdiğinde karşımızda savaş yorgunu İngiltere ve Fransa vardı. Kamuoyları yeni bir savaşa hazır değildi. Onlarda Anadolu’ya kendi kuvvetleri ile değil Ermeni ve Yunanlılarla geldiler. Bu da en büyük hataları oldu.
Gelelim I. Dünya Savaşı’na. I. Dünya Savaşı’nın başladığı sıralarda Osmanlı Devleti Trablusgarp ve Balkan Savaşlarındaki yenilgilerin etkisi ile ordu ve donanmasını ıslah etme çabası içindeydi. Diğer taraftan da iki bloğa ayrılmış Avrupa’da yalnızlıktan kurtulmak için öncelikle İngiltere ve Fransa nezdinde ittifak arayışlarına gi-rişmişti.
Maliye Nazırı Cavit Bey daha 1911 Ekim ayında İngiltere ile Winston Churchill nezdinde ittifak teşebbüslerinde bulunmuş ancak “şimdilik yeni siyasi bağlar altına giremeyiz” diyen İngiltere’den olumsuz cevap almıştı. Bahriye Nazırı ve Türk-Fransız Dostluk Cemiyeti başkanı Cemal Paşa ise 1914 Temmuzunda Fransa nezdinde ittifak teşebbüslerinde bulundu. Fransa’nın cevabı da “Rusya razı olmadıkça bu ittifakın gerçekleşmeyeceği” şeklinde idi.
İngiltere ve Fransa’nın yanında Osmanlı hükümeti Talat Paşa aracılığı ile Rus Dışişleri Bakanı Sazanof’a ittifak teklifinde bulundu. Rus Çarlığı, Osmanlı Devleti’nin bu önerisine sıcak baktı. Türkiye’nin tarafsızlığı karşılığı toprak bütünlüğünün garanti edilmesi, boğazların açık kalması, Alman subayların sınır dışı edilmesi gibi hususlarda iki devlet arasında görüşmelere başlandı. Ancak, İngiltere ve Fransa’nın çıkardığı zorluklar yüzünden Türk-Rus ittifakı sağlanamadı. Rusların, Osmanlı Devleti ile ittifak görüşmelerine ılımlı bakmasının sebebi hiç şüphesiz, Osmanlı Devleti’nin Alman saflarında savaşa dahil olması ve boğazların kapatılması tehlikesidir.
Osmanlı Devleti, bu ittifak arayışları içinde Yunanistan ve Bulgaristan gibi Balkanlardaki eski düşmanlarına bile müracaat etmesine rağmen geride ittifak yapılabilecek tek devlet Almanya kaldı. Mecburen Almanya ile ittifak yapıldı. Bir İngiliz yazarın dediği gibi “İngiltere, Türkleri bile bile kızdırmak ve onları Kayzerin kollarına itmek isteseydi, bundan daha başka türlü hareket edemezdi.”
I. Dünya Savaşı öncesi, İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’ni kendi yanlarına kabul etmediler. Osmanlı Devleti’nin Almanya yanında savaşa dahil olması ise bir yandan bu yalnızlıktan öbür yandan Almanya’nın yarım yüzyıldır sürdürdüğü “Drang Nach Osten” yani doğuya yayılış politikasının bir neticesiydi. Almanya; sermayesi, bankası, demiryolları, hayır kurumları, askeri uzmanları, vb ile Osmanlı Devleti’ni zaten etki alanına almıştı.
Bu şartlar altında İttihatçıların Almanya tercihinden başka şansları yoktu. Onlarda o şansı kullandılar. Buna rağmen yine de İttihatçıları eleştirebileceğimiz konular vardır. Bunlar arasında en önemlisi savaşın idaresi konusunda gösterdikleri tecrübesizliktir. Ancak hemen belirtelim ki bu kadronun önderi olan Enver Paşa padişah adına Başkomutanlığa vekalet edip orduların yönetimini aldığında 36 yaşındadır. Büyük savaşlar yönetmemiştir, hemen bir zafer kazanarak yıllarca başarıya hasret kalan Osmanlı toplumuna sevinçler yaşatmak arzusundadır. Bu arzunun neticesi malum.
Az önce Cumhuriyeti kuran önder kadroya I. Dünya Savaşı’nın tecrübeler kazandırdığından bahsetmiştik. Nitekim M. Kemal Samsun’a çıkarken 38 yaşında 9 Eylülde İzmir’e girerken 42 yaşındadır. Bugünkü devlet adamlarımıza göre oldukça gençtir. Ama onda I. Dünya Savaşı gibi büyük bir savaşta görev almanın tecrübeleri vardır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti