Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Basında yeni tekel tarifi: Zümrecilik

Murat Arısoy 8 Mayıs 2015 Cuma 03:00:00
  Şimdiye kadar denildi ki: Basın-yayın; yasama, yargı ve yürütmeden sonra ülke yönetiminin 4’üncü kolu.
Şimdiye kadar denildi ki: Basın-yayın, olaylar karşısında tarafsızdır. Hatta çoğu gazetenin tanıtıcı sloganında “tarafsızlık” vurgusu yapılır.
7 Haziran seçimlerinden önce basın-yayın kuruluşları ile ilgili öğretilen veya “öyle olsa” diye temenni edilen ne varsa tersine döndüğünü görüyoruz.
Uzun uzun “tekelleşme” nutku atmayacağım. Ancak Türkiye’deki basın-yayın kuruluşlarında yatay, dikey, çapraz tekelleşme unsurlarının hepsinin varlığını inkâr edemeyiz.
Ben bu tekelleşme türlerine bir de “zümreci tekelleşme”yi de ekliyorum.
Yatay tekelleşme, bir patronun elinde birden fazla gazete ya da televizyon kanalının olması demek.
Birçok “holding”in bu tekelleşmeyi tercih ettiğini biliyoruz. Hatta yerel gazetelerde bile bir ara “yatay tekelleşme” rüzgârı esmişti.
Dikey tekelleşmeye ise aynı yayın grubunun hem televizyonu, hem gazetesi olması örnek gösterilebilir. Dikey tekelleşmeyi ayrıntılı bir şekilde açıklamaya lüzum yok. Bu rüzgâr, ulusal basında da, yerel basında da hâlâ etkisini yitirmiş değil.
Çapraz tekelleşmede ise yayın gruplarının “basın” sektöründen başka sektörlerde işlerinin de olması gerekiyor. Bu da bize pek yabancı değil.
Ulusal basın kuruluşları arasında hangi kuruluşlar akla geliyorsa, hepsinin bir tekelleşmeye ait olduğunu biliyoruz.
Hürriyet Gazetesi’nin sahiplerinin tek geçim kaynakları Hürriyet Gazetesi’nden elde ettikleri gelir midir?
Sabah Gazetesi’nin sahiplerinin tek geçim kaynakları Sabah Gazetesi’nin ilan ve reklam geliri midir?
Gelelim “zümreci” tekele.
Zümreci tekel tarifi, galiba ilk kez bu satırlarda yapılıyor.
“Zümreci tekel”i açıklamaya çalışayım:
Bu, hem partilerin, cemaatlerin hem de partili veya cemaat mensubu olmayıp da bu daire içinde bir tarafı olan okuyucuların, izleyicilerin oluşturdukları bir topluluk.
Her basın yayın organın belirli bir kitlesi var; ama günümüzde okuyuculuktan ziyade “destekçilik” ön planda.
Bu şekilde destek verilen basın-yayın kuruluşlarının yönetimini veya sahiplerini ikiye ayırmak yararlı olur:
1) Sahibi ya da yönetim kurulu başkanı, doğrudan partili olduğu için gayriresmi yayın organı hâline dönüşen basın kuruluşları.
2) Sahibi ya da yönetim kurulu başkanı partili olmadığı hâlde, “zorunluluk”, “gönüllülük”, “ihalecilik”, “başkalarına karşıtlık” gibi etkenlerle bir zümrenin propagandasını yapan basın kuruluşları.
Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürü, doğrudan AK Partili olduğu gibi, Yurt Gazetesi’nin sahibi de doğrudan Cumhuriyet Halk Partili.
Çalık Grubu yöneticilerinin doğrudan hiçbir partiye üyeliği olmayabilir; ama AK Parti tarafında yer alabilir.
Doğan Grubu yöneticilerinin genellikle CHP’nin yanında yer alması gibi.
Zaman Grubu’nun, doğrudan Millet, Bugün, Meydan; dolaylı olarak Taraf gazetesiyle Gülen Cemaati propagandası yapması gibi…
Vatan Partisi’nin Ulusal Kanal’ı, Aydınlık’ı; Saadet Partisi’nin TV5’i, Milli Gazetesi, Haydar Baş’ın televizyon kanalının ve gazetesinin olması, bu yeni tekelciliğin bir parçası sayılabilir.
Tabii zikredilen kişi ve kurumlar, “Kimse bizim haberimizi yapmadığı için, biz de kendi yayın kuruluşlarımızı oluşturduk” diyebilir.
Onu tartışmıyorum.
Ancak bir gerçek var:
Hangi zümrenin olursa olsun bu basın-yayın kuruluşları; diğer zümrelere ait haberleri ya “görmüyor”, ya da “kötüleyerek” görüyor.
Siyasi rekabet, zümreci tekelleşmeye dönüşüyor.
Okuyucu ya da izleyici de hangi taraftaysa o tarafın dilini kullanmaya başlıyor.
Zümreci tekelde, diğer tekellerden farklı olarak “kitle” de işin içinde. Diyelim ki bir partinin ya da bir cemaatin bir tek gazetesi/televizyonu var. Kendisini o cemaate/o partiye ait hisseden kişi, o basın kuruluşunun hayatta kalması için tabir-i caizse “tüketim”e devam ediyor.
Zümreci tekel, böylelikle gücünü koruyor.
Bu ilişkinin bazı zamanlarda okuyucu yararı da yok değil:
Okuyucu/izleyici sıradan bir okuyucu hâlini bırakıyor; “militan”laşıyor. Militanlaşan okur/izleyici, “tükettiği” ürünün reklamını bedava yapıyor; masasının üzerinde o gazeteyi/o dergiye yer veriyor. Herkesin görebileceği biçimde o televizyonu izliyor. Bu da okuyucunun/ izleyicinin işinde, aşında “yükselme” vesilesi olabiliyor.
İster ekonomik olsun, ister zümreci olsun; basın sektöründeki tekeller “doğru haber alma” talebine ket vuruyor.
Ekonomik kaygıları olan kuruluşlarında “çıkarlar”, haberciliğin önüne geçiyor.
Zümre kaygıları olan kuruluşlarda ise hem “çıkarlar”, hem “desteklenmesi gereken kesim” öne çıkıyor.
Her ikisinde de gerçek bir habercilikten söz etmek mümkün görünmüyor.

AFYON’DA İKİ
FARKLI GAZETE

Afyonkarahisar’da iki farklı gazete çıkıyor. Birisinde sadece AK Parti haberlerini okuyoruz; diğerinde sadece MHP. “Zümreci tekel”de anlatmaya çalıştığım durumu birebir yaşıyoruz: AK Parti’nin haberlerine yer verilen gazetede, kazara MHP’den ya da CHP’den bahsedilecekse “Yalan söylüyorlar”, “İftira atıyorlar”, “Yine bilemediler” gibi suçlayıcı başlıklara yer veriliyor.
MHP’nin haberlerine yer verilen gazetede, diğer muhalefet partileri bir nebze olsun “övgü” alacak şekilde yer buluyor. Fakat söz konusu AK Parti olunca, kelime oyunları ile, “belge” diye sunulan dedikodularla yazılan metinler, “haber” olarak sunuluyor. Tuhaf olan şu: “Bir tek biz yazarız” efeliğinin ölçülebilir karşılığı olmasa da okuyucu buna alışıyor.
AK Parti’yi övenin de, MHP’yi övenin de kitlesi, aslında tam da böyle haberler bekliyor. Burada da “zümreci tekel” dediğimiz unsur ortaya çıkıyor. Kitlenin övgü/sövgü denklemindeki beklentisini karşılamak için her iki gazete de “ücretsiz” dağıtılıyor. Biliyoruz ki her emeğin bir ücreti var. “Ücretsiz” dağıtılan bu gazetelerin arkasındaki zümreler, bu tür gazeteciliğin devam etmesi için maddi bir uğraşı içindeler.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti