Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Bayramda sorgulayalım kendimizi – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 10 Ocak 2015 Cumartesi 02:00:00
  Aslında yılda 2 kez bayram yetmez. Her gün bayram yapmak lazım.
10 Ocak ile 24 Temmuz arasında 6 ay var.
Bence birkaç gün daha bulup 3 ayda bir, ne kadar önemli görev üstlendiğimize dair konuşmalar yapalım; basının yasama, yargı ve yürütme güçlerinin ardından 4’üncü güç olduğu yalanını yaygınlaştıralım.
Baştan belirteyim; bu bir özeleştiri yazısıdır. Yetkilileri, yetkisizleri diğer günlerde eleştirelim, “Çalışan Gazeteciler Günü”nde, kendimize batıralım iğneyi.
Sorumuz şu: Emek emek dokunduğunda, ilmek ilmek işlendiğinde zevk alınan bir tutku olan gazetecilik, hakkettiği kadar “itibarlı” bir meslek mi?
Benim kişisel yanıtım pek de olumlu değil.
Neden mi?
Bu sorunun cevabı da bizde.
Bir olayı/gelişmeyi haber hâline dönüştürürken tarafların görüşünü almak, düzeltme ve cevap hakkına riayet etmek, şantaj-ihale peşinde koşmamak gibi “temel” kavramlardan bahsetmeyeceğim. Her “gazetecilik” öğretisinde, kitabında zaten bu bilgilere ulaşılabiliyor.
Ben başka bir olgudan bahsetmeye çalışacağım.
Aşılması gereken, dağlardan söz edeceğim.
KÜFÜRLÜ KONUŞMALAR: Başka hiçbir meslek grubu görmedim ki kendi aralarında değil, başkalarının içinde dahi küfürle konuşsun. Bir örnek: Resmi tören için tahsis edilmiş minibüse, 4-5 gazeteci dışında 4-5 de “resmi” görevli biniyor. Saygı görmek isteyen gazetecinin, hiçbir zaman küfretmemesi lâzım da, hadi onu geçelim. Kendi aramızda küfürlü konuşmayı “doğal” sayalım, insanî olmayan bir sıradanlıkla. Peki arkadaş, “başka”larının yanında neden birbirimizle küfürlü konuşuruz? Bu alışkanlığı bir an önce bırakmak lâzım.
DEDİKODU: Bir camia düşünün: Hemen hemen herkesin aldığı maaş belli, “müdür”lerin altında çalışan sayısı belli. 30-40 haber kaynağının etrafında dolaşıp duran metinler belli. Bu kadar belirginlik göz önündeyken, camiada birbirinin arkasından konuşmayan kalmasın neredeyse… Dedikodu, arkadaşlığın sonunu getiriyor.
SUÇLAMA/ TEHLİKELİ GÖRME: Gazeteciler, aynı zorlukları paylaşmaktansa birbirilerinin zorluklarını nasıl artıracaklarının hesabını yapıyor adeta. Bir gazeteci, bir daire müdürüne, pervasızca “Falanca muhabir tehlikeli. Ona konuşma, bana konuş” diyebiliyor. Elbette özel haber peşinde koşulacak. Ama “Ahlak” denilen de bir şey var… Meslektaş, meslektaşını siyasi görüşünden dolayı “tehlikeli” bulmaya başladığı an, zaten herhangi bir birliktelikten bahsetmek de mümkün değil.
EMEĞE SAYGISIZLIK: Bir muhabir iyi bir “iş”e imza attığında “Eline sağlık” diyebilmeliyiz. Rekabeti düzgün yapmak için çaba sarf etmeli, imrenme ile hasetlik gütme arasındaki kırmızı çizgiyi kalınlaştırmalıyız. Meslektaşlar, “hata bulan” değil, “yol gösteren”, “teşvik eden” hâline gelmeli. “Emeğe saygısızlık” başlığının bir diğer yönü ise haberleri, köşe yazılarını izinsiz kullananları kapsıyor. Haberin ya da köşe yazısının altında müellifin isminin yer alması, bir şey ifade etmiyor. Müellife, en azından, nezaketen sorulmalı: Haberinizi, yazınızı kullanabilir miyiz?
ÖZEL HAYATLARLA İLGİLENME: Gazeteci, haber kaynağını özel hayatına göre değerlendirmemeli. Bir başarı kazanılmışsa, ya da yanlış bir yolda gidiliyorsa; toplum adına bunu incelemeli, kamuoyuna duyurmalı. “O adam başarılı ama, çocuklarının isimleri şu”, “O adam başarısız ama, kalbi çok iyi” gibi yaklaşımlardan ziyade, nesnel verilerle hareket edilmeli.Birilerinin kişisel yaşamı değil, topluma kattığı/katamadığı değerler tartışılmalı.
BİRLİKTELİK YOK: Gazetecilik hakkında pek çok cümle kurulabilir. Fakat bildiğim şu: Gazetecilik yapanlar arasında birliktelik yok. O birliktelik sağlanmadığı için yapılan haberler ses getirmiyor. O birliktelik sağlanmadığı için dün Ergenekon’da, bugün Paralel’de gazetecilerin gözaltına alınmasına seyirci kaldık. Teşkilatlı, birlikteliği sağlam bir gazeteci grubu, “Hoop, bir dakika” diyebilmeli, mahkemelerde gazetecilik mesleğinin ayaklar altına alınmasını engelleyebilmeliydi.
Şimdilik bu kadar.
Canımı sıkmayayım, sizi de yormayayım, meslektaşlarımı da üzmeyeyim.
Daha yazılacak nice başlık var.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER