Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

BURÇLAR VE KÜFÜRLER -2 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 21 Kasım 2018 Çarşamba 13:33:45
 

BURÇLARDA ELE ALINAN
BİLGİLER GÖZLEM BİLGİLERİDİR
İnsanın “BEN” diyerek takdim ettiği Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun her insana göre değişiklik gösteren nefsini şekillendiren kalıbının, dilenmiş özellikleri olan kayıt, ef’al âlemi için sûretlenirken, o işte görevli tesirlerden birisi de insanın doğumu sırasında dünyanın bulunduğu astronomik pozisyondur. Burçlarla ilgilenenler, bu astronomik pozisyonun genellikle gezegenlerle ilişkilerini ele almışlardır. Ama neticede ele alınan bilgiler yalnızca gözlem bilgileridir, uzun yıllar içerisinde deneyimle biriktirilmiş gözlem bilgilerdir. Bunu anlamak üzere basit bir örnek verelim. Birisi “yağmur insanları ıslattı” dese, aklımıza yağmurun “gideyim de şu insanları bir ıslatayım” gibi bir düşüncesi gelmez. Çünkü yağmurun öyle bir düşüncesi, sözü olmaz. O kendine ait fenomenin içerisinde yağar ama altında olan insanlar ıslanırlar. İşin gereği doğal olarak ıslanırlar, o yağmur damlalarının özelliği neyse onunla ıslanırlar. Örneğin, saf yağmur suyuysa saf yağmur suyuyla ıslanırlar, asit yağmuruysa, hava kirliliği olan bir yerde eğer o yağmur kükürt dioksit partikülleriyle sülfürik aside dönüşmüş de asit yağmuru oluşmuşsa, onunla ıslanırlar. Veya dolu içeriyorsa yağmur, onunla ıslanır. Yıldırımlar içeren yağmursa, yağmurla beraber yıldırım da alır. Veya büyük hortumlarla yukarılara çıkmış bazı maddeler yağmurla geri dönüyorsa, o yağmurda toz, taş, çamur, kurbağa, balık, ne varsa onlarla ıslanır. Astronomik pozisyondaki ışınlarla, o anda o pozisyona giren canlının ıslanmasını ve o pozisyonun o anki tesiri neyse ondan etki almasını bunun bir benzeri gibi düşünebiliriz.
Dolayısıyla, insan dünya hayatına dûniHİ algıyla başlayıp sonra da bu algıyla ürettiği zanlar üzerine bir hayat tarzı oluşturduğu için, astronomik pozisyonla aldığı tesirle gerçekleşen “KAYIT” açılımını da dûniHİ algısıyla değerlendirir ve zanlara çevirir. Bu söylediğim önemli, bu nedenle bunu bir kaç defa tekrar edeceğim. Çünkü “iddialı bir cümle kuruyoruz” diyeceğim ama iddialı bir cümle değil. Böyle bir cümle kurmak zorundayım, beni bağışlayın, çünkü astrologların bilmediği bir şeyi söylüyoruz. O cümleyi yeniden şöyle şekillendirelim: Bir Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu dünyaya gelirken onun kaydı ilmî sûrete bürüneceği zaman kaydı neyse o kayıtta astronomik pozisyon da görevlidir, yani astronomik pozisyondan etki alır. Etki aldı. Sonra dünya hayatına başlarken bu ilmî sûret dûniHİ algıyla başladığı için, aldığı kaydı dûniHİ algı ve zann’larıyla değerlendirir. Astrologların kişide gördükleri en son özellik, gözlem yaparak “senin özelliğindir” dedikleri şey astronomik pozisyonun verdiği şey değildir. Oysa insanda gözledikleri en son özellikler kompozisyonunun astronomik pozisyon tesiriyle açılmış olduğu yanılgısına düşülür, onu size “burç özellikleriniz” diye anlatırlar.
O ANLATILANLAR O İNSANDAKİ BÂTILDIR
Sonuç olarak “astrolojik yorum” ve “burcunuzun özellikleri” denilerek bir insana sunulan “temel bilgi” o insanın kendisinin kendisinde açtığı esfele sâfiliyn karakterli özellikleridir, yani o insanın “A” Takdim Formu “BEN”idir, o insanın vehmin zulmeti alanıdır, nefsinin şerridir, mütekebbir davranışlarıdır, o anlatılanlar o insandaki bâtıldır. Dünya hayatında dûniHİ algının zanlarıyla açılan ve astrolojik açılım diye sunulan şey o insanın kalbının marazıdır. Yani astrolojik açılım diye insana sunulan burç özellikleri o insanın küfrünün kıvamını tarif eder, o kişinin küfrünün çıkmaz sokaklarını ve kurtuluş aralıklarını gösterir. Aslında bütün bunlar, bir imtihan olan dünya hayatı süreci içerisinde ona kopya verir, “Senin sıkı küfrün şudur, kurtul. Bundan çıkmak için açık kapılar, aralıklar şuralardır” der.
BUNLARIN HEPSİ “TEKASÜR”DÜR
Hâl böyleyken, maalesef dûniHİ algı ve zann’larıyla konuyu değerlendiren uzmanlar, bu bilgilerle insanları bir esfele sâfiliyn yarışına sokarlar. Bir öğüt vereceklerse iyi insan olmayı hedefletirler. Bu yarış için aşk, seks, para, mal, ün, güç ve öfke alanlarını motive eder ve bunları da prestij ve karizma kriterleri olarak sunarlar. Ayrıca meraklı ve dedikoduculara malzemeler verirler. Bunların hepsi “TEKASÜR”dür, yani ��Allah yokmuş gibi” bir hayat tarzıdır veya Allah ve vasıflarını umursamayan oyalayıcılardır. Oysa bu bilgiler “dünya hayatı geçicidir, âhiret hayatı asıl olandır ve bâkidir” gerçeğinden hareketle, “ahiret hayatını kazanmaya neler engel oluyor, kişinin bu konuda zaafları nelerdir, kişi öncelikle nelerle mücadele etmelidir?” olarak değerlendirilmelidir. Yani insan, Allah’ın verdiğini Allah için değerlendirmelidir.
BURÇLARI BİRBİRLERİNDEN
AYIRAN ANA FARKLAR NELERDİR?
İnsanların doğumları sırasında astronomik pozisyondan aldıkları etki doğum günü ve doğum saati ile ilgili olarak gerçekleşir. Bulgular tamamen gözlem istatistiklerine dayanır, yani bulgular bilimsel prensiplere göre bilim literatürüne kazandırılamamıştır. Bu durum ise şöyle sakıncalara yol açar: Gözlemsel istatistiklere dayalı bilgileri temel alıp astronomik rakamlarla süsleyip daha sonra kişisel yorumlarla konuyu sürdürmek bir usül hâline gelmiştir. İnsanların günlük, haftalık, aylık, yıllık yaşantılarını “Burç Özelliğiniz” diye tanımlayarak bir başka yanlışa daha yol açmışlardır. Bazı yorumcular da bu yanlışı doğru gösterebilmek için burç sahiplerine çeşitli başarı yöntemleri sunmak üzere “kader” kelimesini kullanırlar, Esmâ’ül Hüsna önerileri verirler ki böylece bir yanlış daha ortaya çıkar. Yalnız, buranın anlaşılması için şunu vurgulayalım; Esmâ’ül Hüsna önerilerinin nefs terbiyesi için bir ehil tarafından önerilen kısmı bu kapsamda değildir, burada konumuz o değildir. Burada bahsettiğimiz nedir? Esfele sâfiliyn hayat tarzı içerisinde esfele sâfiliyn hedefler oluşturup, bunlar için ilgili esmaları zikretmek! İşte bu çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Burç özelliğine bakar, oradan zenginlikle, ünle veya başka bir şeyle ilgili bir yorum okur, “Bu imkândan nasıl yararlanayım veya şu tehlikeden nasıl korunayım?” dediğinde astrolog ona bir esma önerir. Bu neden tehlikelidir? Çünkü hedef esfele sâfiliyn! Esfele sâfiliynden bir şey için öneri istedi, nefs terbiyesi için değil. Esfele sâfiliyn bir şey için öneri istedi ve esmâ silahını kullandı. Plân gerçekleşir, böylece kişi esfele sâfiliyndeki yerini sağlamlaştırır.
Burçları birbirlerinden ayıran ana farklar nelerdir? Birincisi şimdi değineceğimizdir ki burçları tek tek ele aldığımız zaman hep bu kriterle başlayacağız: O burç insanının “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasına sahip çıkma derecesi, onu yükseltme hırsı derecesi, ona hayranlık derecesidir. İlk farkı bu oluşturur. Eğer kişi “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasının ne olduğunu bilmezse, burçların bu farklarını göremez. “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiası “ESAS KÜFÜR”dür. Bu iddia esas küfür olduğu için, burçları ayıran özelliklerin birincisini şöyle tekrar edelim: O burç insanının küfrüne sahip çıkma derecesi, küfrünü yükseltme hırsı derecesi ve küfrüne hayranlık derecesi, burçların birini diğerinden ayıran birinci farktır. Bir diğer fark “terk edebilmek” ile ilgilidir. Herhangi bir şeyi terk edememe sebepleri insanlarda farklıdır, o da burçların ayrılmasında işe yarar. Dünyayı, dünyaya ait şeyleri sevme sebepleri farklıdır, burç insanları böyle de ayrılırlar. Öfkelenilen şeyler ve öfkelenmenin dereceleri farklıdır, o da burçlarda ayrılık yapar. Ve cinsel platformla olan ilişkileri farklıdır, bu da burçları birbirinden ayırmada kullanılır. Günlük hayatımızla ilgili bir örnek verip burçları tek tek ele alalım.
İNSANDAKİ NEYSE, YANİ ONDAKİ
 NE TOHUMUYSA (NE YAZILIMIYSA)
GÜNEŞ ONU COŞTURUR, ONU FİLİZLENDİRİR
“Ne ekersen onu biçersin” atasözünü biliriz. Buğday ekmişseniz buğday, arpa ekmişseniz arpa alırsınız gibi. Yani tohumda ne varsa, ne tohumuysa, bir nanoteknoloji sırrıyla o küçücük tohumdan o çıkar, içindeki özellik neyse o ürüne dönüşür, günümüzün bilimiyle şimdilik böyle söyleyebiliriz. Tohumun bu ürüne dönüşümünde güneşin de rolü vazgeçilmez derecede önemlidir. Konuyu birleştirip tek cümle yapacak olursak: Bir tohumdan ne ürün çıkacaksa, güneş o ürünün ortaya çıkmasında çok önemli bir faktördür. İnanın, güneşin aynı rolü insan için de böyledir, insan için de güneş böyledir. İnsandaki neyse, yani ondaki ne tohumuysa (ne yazılımıysa) güneş onu coşturur, onu filizlendirir, onu ürüne çevirir. Eğer insandaki esfele sâfiliynse güneş onu coşturur, onu ürüne, fillere çevirir; Billâhi anlamda imansa güneş onu coşturur ve fillere çevirir. Ancak dünya yaşantısı gereği insanların dünya formatı öyle bir özelliktedir ki Billahi iman tohumuna yer bırakmaz, o biraz filizlenecek olsa hemen etrafını esfele sâfiliyn kaplar. Böylece güneş tam Billahi imanı coşturacakken üstünü, etrafını esfele sâfiliyn kaplar, bu sefer yine güneş tesiriyle esfele sâfiliyn filizlenir, onun fiilleri çıkar. Hâlbuki Billahi iman çıkacaktı, ama esfele sâfiliyn bırakmıyor, etrafı kaplıyor. Onun özelliği o: Billahi imanın özelliği çekinmektir, esfele sâfiliynin özelliği ise kaplamaktır. Peki, bizim için çok önemli olan Billahi imanı, böyle çekinen bir şeyi nasıl dışarıda tutalım ki, nasıl hâkim kılalım ki güneşten o yararlansın?

BURÇLAR VE KÜFÜRLER -2-

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER