Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Cübbeli Ahmet Hoca’ya “hemşehri” diyebiliriz

Murat Arısoy 6 Ağustos 2014 Çarşamba 03:00:00
  Cübbeli Ahmet Hoca, haftasonu merhum hayırsever işadamı Zeki Genelioğlu’nun cenaze namazına katılmak üzere Afyonkarahisar’a geldi. Cübbeli’nin gelmesi bir haberdi ve yerel basın da bu haberi değerlendirdi.
Televizyonlardaki, internetteki vaazlarından takip ettiğim Cübbeli Ahmet Hoca’yı bir kere gördüm.
O’NU 2012’DE GÖRDÜM
O da 2012’nin sonuna doğru gerçekleştirdiği Afyon ziyaretiydi.
Sultan Divani Mevlevihane Müzesi ile Türbe Camii’ni inceleyen Cübbeli Ahmet Hoca, televizyondan gördüğümüzden daha tevazu sahibi, daha “gönüldeş” gibi geldi bana. Türbe Camii’nden otomobiline doğru yürürken gazeteciler, herhangi bir soru sormadı.
Hoca da gazetecilerin kalplerini kırmamak için “Valimiz bizi bekliyor. Valimizi bekletmeyelim” demişti. O dönem, İrfan Balkanlıoğlu, Afyonkarahisar Valisi idi.
HOCA’NIN AFYON BAĞLANTISI
Afyon’da çoğu kişi gözden kaçırmıştır belki, altını çizmekte fayda var.
Cübbeli Ahmet Hoca, Afyonkarahisar’a yabancı değil.
Tatil için de, sohbet için de sık şehre gelmişliği vardır.
Bununla birlikte, Cübbeli Ahmet Hoca’nın “hemşehrimiz” diye övünebileceğimiz bir yönü de bulunuyor.
Hoca, Gedik Ahmet Paşa İlkokulu mezunu.
Bu konudaki haber kaynağım ise Kocatepe Gazetesi Sahibi Sezer Küçükkurt. Sezer Ağabey, konunun ayrıntısını da biliyor, belki O da yazar bir gün.

“CÜBBELİ” ÜNVANI NEREDEN GELİYOR?

Cübbeli Ahmet Hoca, daha küçük yaşlarda cübbe ve takkeyi giymeyi severmiş. Kendi internet sitesinde, ‘Cübbeli’ ünvanının öyküsü, babası Yusuf Ünlü’nün dilinden şöyle anlatılıyor:
“O zamanlar, caminin (İsmailağa Camii) karşısında terzi Fahri Efendi vardı. Fahri Efendi, bizzat Efendi’nin hizmetinde bulunurdu. Küçük Ahmet ilk ilim tahsilini Fahri Efendi’den aldı. Fahri Efendi’nin de küçük Ahmet’in Yaşlarında bir oğlu vardı, bir de aynı mahallede bir doktor komşuları vardı, onun da aynı yaşlarda bir oğlu vardı. Bu üç çocuğa Fahri Efendi ders vermeye başlamıştı. İşte küçük Ahmet ‘in ilk ilim tahsili bu şekilde başlamış oldu.Küçük Ahmet o dönemlerde cübbe ve sarığa çok meraklıydı, annesinin namazlığını alıp başına sarar, namaz kılardı. Kibrit kutusundan cami yapar, çöplerinden de cemaat yapar ve onlara namaz kıldırırdı. Fahri Efendi’den ders aldıkları sırada, doktorun oğlunun da adının Ahmet olması üzerine, Fahri Efendi bu iki çocuğa hitap etmede karışıklık olmasın diye, Bizim Ahmet’e ‘Cübbeli Ahmet’ ismini koydu. O gün bugündür, Ahmet Hoca ‘Cübbeli Ahmet’ diye anılır oldu.”

HOCA’DAN SİYASİLERE REDDİYELER

Cübbeli Ahmet Hoca, internetten izlediğim kadarıyla sohbetlerinde şakalar yapar, fıkralar anlatır, güler, güldürür.
Ancaaak…
Güleryüzü, tevazusu bir yere kadar. Eğer İslam’a, Kur’an-ı Kerim’e, Peygamber Efendimiz’e (S.A.V.) dil uzatmaya kalkan birisi olursa da Cübbeli Ahmet Hoca’dan gerekli cevabı alır.
Cübbeli Hoca’nin diğer hocalara karşı yazdığı “Reddiye”ler meşhurdur.
Bir de siyasilere reddiyeleri var ki, okunsun ve hatırlansın diye burada yer veriyorum.
-Bülent Arınç’a/ (Bülent Arınç’ın bir televizyonda ‘Cübbeli Ahmet Hoca incilerini döktürüyor’ demesi üzerine: Adamın biri geçen dönemde kötü bir televizyona çıkmış, konuşuyor. Hem de adam namazlı-abdestli. Benim okuduklarıma ‘İnciler döktürdü’ diyor. Ne manada dedi bunu şimdi? Dalga geçmek için. Peki bir adam ‘İnciler döktürdü’ derse okunan ayetlere, hadislere, ne olur? Dalga geçmek için derse ne olur? Kafir olur. Sen bu kadar konuşuyorsun, konuştuklarında ayet hadis yok.Çelişki var, tenakuz var. Her gün başka bir şey konuşur. Bir yalan, bir yanlış… Bir Müslüman çıkmış, ayet, hadis okuyor. Sen diyorsun ki ‘İnciler döktürüyor’. Sen kimle alay ediyorsun? Benim kendi sözüm mü var? Saygıyı, hürmeti elden bırakmamak lazım.
-Egemen Bağış’a/ (Egemen Bağış’ın Bakara Suresi ile alay eden sözlerinin kayıtlarının çıkması üzerine): Herifin biri çıkmış, Bakara-Makara demiş. Ben ne yapacağım, nereye gideceğim ben! Kuranımızla alay ediyorlar, dinimizle alay ediyorlar. Bakara’ya makara-takara diyor. Öbür gazeteci ‘Oradan salla bir ayet’ diyor. Ya Rabbel Alemin! Ne adamlara kaldık! Ne işlere kaldık, ne belalara kaldık! Dinsizi donsuzu girmiş aramıza. Müslümanlardan faydalanmak için. Niye uyanık olmuyoruz, niye adamın sicilini araştırmıyoruz? Niçin bir adamın şeceresini araştırmıyoruz? Bu adam Müslüman mı gevur mu niye düşünmüyoruz? Bu adamın Kur’an’a saygısı var mı, niye bakmıyoruz? Niye önüne gelenle Çıfıt çarşısı gibi hareket ediyoruz? Geldiğimiz noktada sıkıntı çekiyoruz. Bu sıkıntıların düzelmesi için arınmak lazım. Temizlenmek lazım.
-Mehmet Ali Şahin’e/ (Mehmet Ali Şahin’in Sakal-ı Şerif’i ‘kıl’ olarak nitelemesi üzerine): Hadis-i Şerif’te ‘İnsanlar yöneticilerinin yolunda giderler’ deniyor, Yöneticilerden bu işe çanaklık edenler var. Adam kalktı ne dedi Sakal-ı Şerif’e? En üst seviyelerden biri. Kıl dedi… Ben kimseden korkmuyorum Allah’ın izniyle. Muhammed Mustafa’ya (S.A.V.) bakarım. Benim Peygamberim’in eserine kimsenin hakaret etme hakkı yok. Bir de ben Müslümanım diyeceksin, karın da başörtülü. Ben anlamam…Biz hayattayken Resulullah’a hakaret ettiremeyiz. Kime ne olursa olsun. Her şeyimize mâlolsa da. Resulullah’a hakaret edemezsin sen, nasıl ‘kıl’ dersin? Kimsin sen?
-Efkan Ala’ya/ (Efkan Ala’nın Peygamberimiz’le (S.A.V.) ilgili yorumu üzerine): Biri bitmeden biri başlıyor. Şimdi birisi daha bir buzağı doğurdu. Ne dedi? Kalktı adam demesin mi ki ‘Mekke fethedilince Peygamber belki de kendine pay çıkarttı. Allah da O’na İzâ Câe’yi (Nasr Suresi) indirdi ve istiğfar emretti. Biz O’nun gibi olmayacağız. Çüş! Yuh! Sen Peygamber gibi olmayacaksın, daha büyük adamsın yani! Sen Peygamber’e hakaret ediyorsun. Terbiyesizliğin daniskası…Ben kendim duymasam sesini inanmayacağım. Bu kadar cahillik olur mu?
-Son 8-10 yılın değerlendirilmesi: Bu son 8-10 senede İslam’a ne kadar zarar geldi farkında mısınız? İtikatlar nasıl bozuldu farkında mısınız? Siz de ‘Din düşmanları gelirse bizi gevur ederler’ diye korkuyordunuz. En diş düşmanları zamanında, hocalar gizli gizli İslam’ı bozmadan bize kadar getirdiler mi? Getirdiler. Ama şimdi serbestlik var zannettirdiler size. Adam namaz kılıyorsa, karısı da başörtülüyse tamam. Bu adam ne derse desin doğrudur. Bana ne karısının başörtüsünden, bana ne adamın namaz kılmasından. Adam bana diyor ki ‘Muhammed Resulullah şart değil’. Ben ona bakarım. Sen onları görmüyorsun. O taraftan Amerika ile anlaşılmış, Yahudi ile diyalog kurulmuş, gizli kapılar ardında neler yapılmış. Hocaefendi bana ne, anlaşılmışsa, kurdeleyi ‘Bismillah’ diyerek kesiyor. Eskiden Allah demek yasaktı. Şimdi Bismillah ile kurdele kestiği için iş bitti! Aklımıza turp suyu! Yazıklar olsun! Allah demekle, Besmele ile sizi kandırmasınlar. Karılarının başı örtülü diye sizi kandırmasınlar. Kafalarının içindeki itikatlara bakın. İslamsız cennet yok! Muhammed Resulullah’sız, Kur’ansız cennet yok! Sabaha kadar teheccüd kılıp ağlayan adam kalkıp derse ki ‘Rusya’daki falan kilisenin papazları da hidayet üzeredir. Onlar da İncil’den doğru söylüyorlar’…bu adamın tehüccüdü ve ağlaması beni kandırmamalı.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER