Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

GAZETECİ ONLARDI – Kocatepe Gazetesi

Sezer Küçükkurt 23 Şubat 2014 Pazar 02:00:00
  Aşağı yukarı her gün bir “Alo Fatih” kasetinin çıktığı, Başbakan’ın, bakanların ve patronların gazetelere nasıl istikamet çizdiğinin ortalığa döküldüğü şu günlerde, 1994 yılı sonunda Afyonkarahisar basınında yaşanan bir olayı hatırladık: Zafer Gazetesi’nin efsanevi ekibinin cümle âleme gazetecilik dersi vererek topluca görevlerinden ayrılmaları…
İbrahim Küçükkurt, İbrahim Yüksel, Fatih Gümüş, Recep Yaşayacak ve Salih Özkılınç gibi Afyonkarahisar basının ağır topları, Afyonkarahisar basınında benzerine belki de bir daha rastlanmayacak şekilde bir araya gelip 1989 yılında Zafer Gazetesi’ni çıkarmaya başlamışlardı. Böylesine efsanevi bir ekibin çıkardığı gazete de gazeteydi hani. Dürüst, tutarlı ve vurduğu yerden ses getiren yayın politikası ile Afyonkarahisar’ın gören gözü, işiten kulağı, konuşan dili olmuş, “Zafer yazdıysa doğrudur” imajı, akıllarda yer etmişti. Gazete, ulusal gazeteler ayarındaki yayınları ile gazete bayilerinde satılır hale gelmişti. Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu’nun deyimiyle “Zafer Gazetesi, yerel basın tarihimizde mutlaka incelenmesi ve bilimsel araştırma konusu yapılması gereken bir örnek olaydı.”
Zafer Gazetesi’nin 30 Aralık 1994 tarihinde el değiştirmesi, bu efsanevi ekibin Zafer’den kopmasına neden oldu. Aslında gazete, daha önce de 7 Temmuz 1992’de el değiştirmiş ve şirketin yüzde 80’ine sahip olan Ahmet Kocaşaban, hisselerinin tamamını Dindar Horzum’a devretmişti. Ekip için önemli olan gazete sahibinin kim olduğu değil; mesleklerini, inandıkları değerler ve gazetecilik etiği çerçevesinde her türlü baskı ve müdahaleden uzak, özgürce yapabilmeleriydi. O tarihe kadar ne Kocaşaban, ne de Horzum tarafından ne haberlere, ne de yayın politikasına müdahale edilmişti. Zaten olması da mümkün değildi. Gazete, mevcut koşullarda yapılabilecek olanın kat kat üzerinde ve mükemmel bir biçimde yayınlanıyordu.
Ancak ne olduysa 29 Aralık 1994’de oldu. Şirket hisselerinin yarısını devir alan İ. Akın Ersöz ve Ali Turunç, devir işlemleri için Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Küçükkurt’un odasında otururlarken, Küçükkurt, daha önceki patronlar döneminde olduğu gibi gazetenin yayın politikasına ve haberlerine karışılmaması halinde ekibin, yine canla başla çalışacağını, ancak en küçük bir müdahaleyi kabul etmeyeceklerini açık bir biçimde anlattı yeni patronlara. Onlar da kendilerinden böyle bir müdahale gelmeyeceği konusunda söz verdiler. Ancak ekip o günkü gazeteyi hazırlayıp evlerine gittiklerinde, üçüncü sayfada bulunan künye bölümünde patronlar tarafından değişiklik yapılarak yayınlandı gazete ertesi gün. Künye, gazetenin sahibi, yazı işleri müdürü, iletişim adresleri gibi kimlik bilgilerinin bulunduğu bölümleridir. Patronların burada değişiklik yapmaya elbette hakları vardır ama etik olanı, bunun doğrudan kendileri tarafından değil, yazı işleri kadrosunun bilgisi dahilinde onlar tarafından yapılmasıdır. Bu değişiklikten yazı ailesinden hiç birinin haberi yoktu. Değişikliği sabahleyin okuyucularla birlikte öğrendiler. Bu düpedüz gazeteye müdahaleydi. Gerçek bir gazeteci için kabul edilemez bir müdahale ile karşılaşmışlardı. İbrahim Küçükkurt, Recep Yaşayacak, İbrahim Yüksel, Salih Özkılınç ve Fatih Gümüş, 31 Aralık 1994 tarihli gazetede yayınladıkları ortak bir veda mesajı ile topluca Zafer’den ayrıldılar.
Afyonkarahisar basınında bir dönüm noktası olan Zafer Gazetesi’ni 5 yıl, 7 ay, 16 gün çıkardıktan sonra ekibin toplu halde gazeteden ayrılmalarının tek nedeni gazetecilik onurunu ve şerefini korumaktı. Gazeteden ayrıldıkları gün (31 Aralık 1994) yayınlanan ve altında beşinin de imzaları bulunan veda mesajı, bir mesajdan çok, bir gazetecilik dersi niteliğindeydi:
“Dünyanın en zor işi, veda etmek olsa gerek. Eğer öyle olmasaydı, en ateşli yazıları bile sıradan yazılarmış gibi kaleme alan bizler, bu vedayı yazarken böylesine zorlanmazdık.
Dile kolay… Tam 5 yıl, 7 ay, 16 gün… 1695 sayı… Siz değerli okurlarımızla ağladık, sizlerle güldük. Sizlerden aldığımız güçle, destekle, sizlerin gözü, kulağı, dili olmaya çalıştık. Günlerce uykusuz kalma pahasına Zafer’i İstanbul gazeteleri ile birlikte gazete bayilerinde satılır, vatandaşlar tarafından alınıp okunur hale getirdik.
Bu mücadelemizde ilkemiz dürüstlük, rehberimiz Atatürk ilke ve inkılâpları oldu. İnandığımız değerlerden taviz vermedik, kimsenin yağdanlığı olmadık, Afyon için, Afyonlular için mücadele ettik ve mücadelemizin karşılığını sizlerin destek ve teveccühleri ile aldık. İşte bütün bunlardan sonra sizlere “Ayrılık vaktinin geldiğini” söylemek bizim için çok zor olsa bile bu kararımızı saygı ile karşılayacağınızdan eminiz.
2 gün önce, gazetemizin yüzde 50 hissesi, İ. Akın Ersöz ve Ali Turunç’a geçti. Her zaman söylediğimiz gibi gazetenin sahibi kim olursa olsun, bizim için önemli olan mesleğimiz ve prensiplerimizdir. Gazetenin eski sahiplerine olduğu gibi, İ. Akın Ersöz’e de “yayın politikasına müdahale edilmemesi” konusundaki kesin tavrımızı koyduk ve bu konuda anlaştık. Ancak daha ilk günde, gazetemizin yöneticilerinden hiç birinin haberi olmadan, bir gece operasyonu ile 3. Sayfadaki künyeye yapılan bazı eklentileri, gelecekte haberlerin, yorumların, fotoğrafların da benzeri operasyonlarla sansüre uğrayacağının veya yazı ailesinin bilgisi dışındaki bazı yazıların gazete sütunlarına gireceğinin başlangıcı olarak algıladığımız için, kişiliğimize ve meslek onurumuza duyduğumuz saygı nedeniyle ekip halinde geldiğimiz Zafer’den yine ekip halinde ayrılma kararı almış bulunuyoruz.
Yazı İşleri Müdürümüz İbrahim Yüksel’in Zafer’in 15 Haziran 1989’daki 1. sayısında Sedat Simavi’nin genç gazeteciler için “Kaleminizi kırın ama satmayın” öğüdüne atfen, “Gerektiğinde kalemimizi kırmak üzere huzurunuzdayız.” şeklindeki sözlerini hatırlıyoruz.
5 yıl, 7 ay ve 16 günlük birliktelikten sonra kalemimizi kırıyor ve bu günden itibaren huzurlarınızdan saygı ile ayrılıyoruz.”
Gazetenin dizgi ve baskı bölümlerinde çalışanlardan bazıları da ekiple birlikte ayrılmak istedi. Hepsine engel oldular. Sadece liseyi bitirip çalışma hayatıyla Zafer’de tanışmış gencecik bir kız olan Nuray Koç o efsane isimlere çatır çatır direndi ve onlarla birlikte ayrıldı. Olaydan 12 gün sonra Fatih Gümüş elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. İbrahim Yüksel 4 ay işsiz kaldı, sonra bir mobilya fabrikasına yönetici oldu; yapamadı, gazeteciliğe döndü. Salih Özkılınç aylarca işsiz kaldıktan sonra haftalık olarak bir gazete çıkarmaya başladı. İbrahim Küçükkurt kurucusu olduğu Kocatepe Gazetesi’ne döndü. Emekli bir öğretmen olan Recep Yaşayacak köşesine çekildi.
O güzel insanlardan üçü Fatih Gümüş, Recep Yaşayacak ve İbrahim Küçükkurt, bugün hayatta değil. Olsalardı, herhalde kahırlarından her gün ölürlerdi. Geride kalanlardan İbrahim Yüksel, o kadar kırgın ki, genç yaşta emekliye ayrılıp kendisini doğaya, hayvanlara ve bahçesine adamış durumda. Ama yine de iki arada bir derede yayımladığı kitapların sayısı 11’i buldu. Salih Özkılınç ise spor gazeteciliğine, ilkelerinden taviz vermeden devam ediyor.
Başkent’te, İstanbul’da sırça saraylarda oturup, ahkâm keserken, patronları daha talimatlarını sıralamadan “Anlaşılmıştır efendim” diyecek kadar meslek onurundan yoksun kalemşörlerin “Taşra Gazetecisi” diyerek küçümsedikleri, Anadolu’nun “Kalemini kıran ama satmayan” yürekli, onurlu, bu dev adamlarından alacakları pek çok ders olsa gerek.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER