Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

HADİS’TEKİ MANÂLAR VE YAPILMASI GEREKENLER

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 19 Temmuz 2017 Çarşamba 14:31:12
 

-15-
Dün şeytan dostunu, sevgilisini, yatak arkadaşını, misafirini, elçisini, gözünün nurunu, onun kalbini neyin kırdığını; onun ciğerini parçalayanın, yüzünü buruşturanın, cismini eritenin, gözünü kör edenin ne olduğunu, neyle beslendiğini gördük, bunları kendisi anlattı.
Manaların cevapları
Rasulullah (SAV) Efendimiz’in sorularına iblis şeytanın bu kapsamda verdiği cevapları, iblisin fiziksel yapısına olan tesirler olarak düşünmemek gerekir. Şeytanlık görevinde üstad olmuş ve bilinç olarak da işin farkında olan bir “insandan şeytan”a da bu soruları sorsak hemen hemen aynı cevapları alırız. İnsan olan bir şeytan bu sorulara cevap verirken bedenine olan fiziksel tesirleri değil görevine olan müdahaleleri dile getirecektir.
Bu sebeplerden, hadis anlatımının bu kısmındaki karşılıklı konuşmayı, insandaki Sadr’da nefret kökenli şeytanlık zann alanı ve buradan faaliyete geçen Şeytanlık Patronaj yaptırımlarını bir bütün mana düşünüp bu mananın cevapları olarak ele almamız gerekir; şeytanlık mekanizmasının çalışmasını ortaya koyan bir soru-cevap olarak görebiliriz.
Faiz yani Kur’an diliyle riba, özellikle tefeci sistemin kazanma hırsı, sahip olma hırsı örneğiyle “doymayan nefs”e dikkat çekiliyor; bu vesileyle, Şeytanlık Patronaj sistemi için “doymayan nefs”in iyi bir yol arkadaşı olduğu belirtilmektedir.
Zina kelimesi de geniş bir anlamda kullanılarak sözde ilah yaşantısını ayakta tutan cinsel platforma dikkat çekilmektedir. Cinsellik nimetini Şeytanlık Patronajına teslim edenler bu sistemin dostu olarak görülmektedir.
Sarhoşluk ile de insanın aklını başından götürecek, insanın akıl nuru seviyesini en aşağılara düşürecek ve sonuçta da davranışların artık hayvandan da aşağı diye tanımlanacak hali ele alınmış; işte böyle hale gelen insan için Şeytanlık Patronaj sistemi yatak arkadaşlığı yakınlığını örnek vermektedir, işte bu derecede iyi geçiniriz demek istenmektedir.
Bir hadiste Efendimiz (SAV) buyurmaktadır ki; “… Sonra Allah aklı yarattı da şöyle dedi: “İzzetim hakkı için, sevdiğim kimselerde seni mükemmel kılacağım, buğz ettiğim kimselerde ise seni noksanlaştıracağım.”
Şeytanlık Patronaj Tesiri açısından arkadaş, dost, yatak arkadaşı benzetmeleriyle bir derecelendirme yapılmıştır.
Hırsız kelimesiyle de başkasında olana göz diken ve bu konuda her yolu meşru ilan ederek hücum eden insanlar söz konusu edilmiştir. Böyle insanları Şeytanlık Patronaj sistemi misafir gibi görüp, yani bu insanı ürkütmemeye, kaçırmamaya özen gösterdiklerini, bu amaçla ona ikramlarda bulundukları belirtilmektedir. Bu ikramlar, vesveseler sonucunda o kişi “iyi ki göz dikmişim, oh be hayat ne güzel!” der ve yeni göz dikme planlarına girişir.
Elçi yani rasul kelimesiyle tebliğ sistemine vurgu yapılmıştır. Ancak buradaki tebliğ sözde ilahlık için teşvikler içerir. Bu tebliği yapacak sistem de sihirbaz kelimesiyle anlatılmış ve yaratma gücünü temsil etmiştir. Böylece Şeytanlık Patronaj sistemi, duniHi manada Müstakilen Var ve Muhtar güçlerin varlığını kabul eden insanları elçi olarak kullandıklarını söylemektedir. Amentü Billahi diyen talib bütün bunları ve benzerlerini “Ve la havle ve la kuvvete illa Billah” diyerek defeder.
“Talak”daki hassasiyet
“Talak” fiilini yani eşlerin boşanma silahını kullanarak sözde ilahlıklarının tatmin olmayan heva ve hevesleri için yaptıkları kavgaları izlerken Şeytanlık Patronaj Sistemi’nin gözlerinin parladığı, yani bu sebeple şeytanlıklarının canlandığı, vesveseler olarak çok ilginç fikirler geliştirdikleri belirtilmektedir.
Amentü Billahi deklarasyonunu hakkıyla söyleyenler “talak” kelimesini şaka olarak bile kullanmazlar. Talak silahıyla sözde ilahlık heva ve heveslerinin kavgası onlar için hiç söz konusu olmaz. Bütün bunlarla birlikte talak gerçekleşmişse Kur’an o kişiyi uyarmaktadır:
“Onları (boşandığınız kadınları) gücünüz elverdiğince oturup barındığınız yerin bir kısmında iskân edin (icabında onu evde bırakarak evden ayrılın), onları dara, sıkıntıya sokmak için onlara zarar vermeye kalkışmayın. Eğer onlar hamileyseler doğum yapıncaya kadar onlara nafaka verin. Eğer sizin için çocuklarınızı emzirirlerse onlara ücretlerini verin. Aranızda (bu meseleleri) güzellikle istişare edin. Eğer (istişarede) zorluk çekerseniz, onun (çocuğun babası) için başka bir kadın (çocuğu) emzirir.” (Talak-6)
İnanan eşler birbirlerine karşı hoşlanmadıkları yanlarıyla ilgili de dikkatli olmalıdır. Bu konuda Kur’an uyarıyor. Nisa-19: “Eğer kendilerinden hoşlanmadınız ise, olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmasanız da Allah onda (hoşlanmadığınız şeyde) pek çok hayr kılmıştır.”
Sevgili gözüyle baktıkları insanlar ise nazlarını çektikleri, muhabbet ettikleri, Billahi imandan korudukları, uzak tuttukları kimseler olarak belirtiliyor, ancak Şeytanlık Patronaj Sistemi’nde bu rütbeye yükselenler Cuma salâtını terk edenler olarak söylenmektedir. Burada görüyoruz ki; Cuma Suresi 9. ayet ile o vakitte salata çağırılan, “ne yapıyorsanız bırakıp salata koşunuz” denilen durum, inananları Şeytanlık Patronaj Sisteminden koruyacak çok önemli bir andır.
Şeytanlığın can çekişmesi
Amentü Billahi diyen talibin haniyf hali, bu haliyle nefs-i levvameye dâhil olup cihadın büyüğü olan nefs mücadelesine girmesi ve gerektiğinde şehitlik mertebesi için cihadın küçüğü sayılan düşmanla çarpışmaya girmesi arz ve semada Rahmani kulların sevinmesine sebep olur, bu sevinç etrafta çınlar ve seslerini Şeytanlık Patronaj Sistemi çok iyi tanır, çünkü görevinde onu başarısız yapan kutlamanın sevinç çığlıklarıdır bunlar. Böylece iblis şeytanın da insandan olan şeytanların da kalbleri kendileri açısından mahzunlaşır.
Amentü Billahi diyenlerin Rablerine yakarışları, tövbe edişleri Şeytanlık Patronaj Sistemini sanki ateşin üzerindeki bir sacın üzerine yerleştirir, şeytanlıkları ve ürünleri adeta orada erir, yani silinirler. Aslında bu silinmeler tövbe eden talibin günahlarının, günah belgelerinin, günah görüntülerinin eriyip yok olması, silinmesidir. Amentü Billahi diyen bu tövbe edişini geceye ve gündüze yayarsa; işte o zaman Şeytanlık Patronaj Sisteminin can damarları, en önemli vesvese kaynakları parçalanır ve şeytanlık can çekişir. Bu durum, tıpkı ciğeri sökülmüş insanın yaşamasının imkânsızlığı gibidir.
Sadaka kapsamına giren bütün amelleri Amentü Billahi diyen talib Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası olmaksızın, Allah adına söylediği “BEN” ile ve biiznillah bilinci ile yapınca bu gizli sadaka olur, bu sadakanın mahiyetini duniHİ idrakla Şeytanlık Patronaj Sistemi göremez ve ne olduğunu bile anlayamaz, böylece hoşnutsuz olur, yani yüzünü buruşturur.
Şeytanlık Patronaj Sisteminin iş görmesini sağlayan, yani bu sistemin iş alanı aynı zamanda bu sistemin gözü, insandaki göz gibidir; vesvese verdiği insanın özelliklerini, zaaflarını o alan ile görür ki, burası o insanın sadrındaki Nefret Kökenli Kıyas Şeytanlık Zann Alanı’dır. Amentü Billahi diyen talib özellikle de gecenin üçte birine denk gelen zamanı seçerek gece salâtı ikame ettiğinde, o insanın sadrındaki bu şeytanlık zann alanı aktivitesini yitirmeye başlar, böylece Şeytanlık Patronaj Sistemi bir nevi göz körlüğü yaşar. Akşam salâtından itibaren güneş doğuncaya kadar olan süre gece kapsamında olduğundan, bu süreç içerisindeki salâtlar da bu amaçla tesir icra ederler.
Burada tarif ettiğimiz özellikteki talipler çokça bir araya gelerek bir cemaat oluşturup salât ikame ederlerse Şeytanlık Patronaj Sistemi bu kişilerde zaten kör olmuşken, tam görev yapamamış ve çaresiz hale gelmiş olur ki; görevi için Rabbine yemin veren iblisin başı yere eğilir, beceriksiz muamelesi görür. Bu yüzden eğer insanlar salât ikamesinden uzak dururlarsa, ikame edenler de Allah’a hücum içeren bir duyguyla salât ikamesini terk ederlerse Şeytanlık Patronaj Sisteminin vaad ettiği saadet zincirine dâhil olmuş olurlar. Bu konuyu daha iyi görebilmek için Zümer Suresi 45. ayeti hatırlayalım:
Zümer-45: “Allah (Billahi anlamdaki) tekliği ile zikredildiğinde ahirete iman etmeyen (Allah’a ahirette hesap vereceklerine inanmayan) kimselerin kalbleri tiksinir (bunu duymaktan hoşlanmazlar). Oysa duniHİ (algıları sebebiyle Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’nın sonucu olarak var zannettikleri Müstakilen Var ve Muhtar) güçler zikredildiğinde ise hemen sevinirler/müjdelenmiş gibi yüzleri güler.”

 

ŞEYTANIN AVUKATI -15-

 

 

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER