İki hafta önce yaşanan o uğursuz, karanlık dehşet gecesi gözlerimin önünde hâlâ… 15 Temmuz gecesi TSK’ya, polise, milli eğitime, yargıya, istihbarata, üniversitelere medyaya yaklaşık kırk yıldır sızmış FETÖ çetesinin askeri cuntası, Cumhuriyet ve demokrasimize ve onun kurumlarına saldırdılar. Bu alçakça darbe girişimi, başta halkımızın tanklara karşı gelerek, tankların önüne yatarak, üstlerine çıkarak darbeye hayır diyen asker ve polisimizin canları pahasına darbecilere karşı koymalarıyla önlendi çok şükür. Büyük bir yıkımın ve uçurumun, bir iç savaşın eşiğinden döndük… Başta Sayın Cumhurbaşkanımız, başbakanımız, muhalefet liderlerimizin ve TBMM’nin o gece darbeye karşı dik ve ödünsüz tutumları siyasi tarihimizin şeref sayfalarına yazılacaktır elbet…
Bütün TV kanalları yayımladı sabaha kadar olan biteni… Dünya tarihinde bir benzerine bugüne kadar rastlanılmamış olaylara tanık oldu bütün Türkiye… O geceyi TV’lerde izlerken Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Hüküm Gecesi” adlı romanını da sanki TV lerden izledim yeniden… Osmanlı Devleti’nin son yıllarını bir roman formatında anlatan bu kitabın kahramanı Ahmet Kerim Gibi İzledim o “Hüküm Gecesi”’ni…
Siyasi hırs ve kapışmalar, komplolar, siyasetin ve cuntacılığın girdabina kapılmış subaylar, paşalar, aydınlar ve bürokratlar… Bâb-ı Âli baskını, Nazım Paşanın vurulması, sadrazam Mahmut Şevket Paşaya karşı düzenlenen suikast ve bunlara karşı durmaya çalışan gazeteciler Ahmet Samim ve Ahmet Kerim. Ahmet Samim’i vururlar; Ahmet Kerim Ziya Gökalp’ın yardımıyla kurtulur idamdan Sinop’a sürülür… Artık tükenmiştir… Peki ya halk ? İstanbul dışında yaşayanların haberi yoktur hiçbir şeyden…. Yaklaşık yüz on yıl önce yaşanan olaylardan nasıl haberi olsun ki halkın?
O zamanın siyasal partileri olan İttihat Ve Terakki ile Hürriyet fırkaları kitle partileri değil, siyasal mücadele, subay-aydın- bürokrat üçlüsünün elinde ve yönetiminde, Batı’daki partiler gibi iktidar mücadelesi tabanda başlamamış… Halkla ilişkiler kuramıyorlar bu yüzden. Halkı işe karıştırmadan “kurtarıcı görevi”ni benimsiyorlar…
Peki bugün öyle mi ya?…Kitle iletişim araçları, uçaklar, TV’ler, gazeteler en az elli kez küçülttü artık dünyayı… Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimiz dünyanın ve bölgenin saygın bir devleti… Böyle bir çağda ve ortamda darbe mi olur…
Başta subaylarımız ve devlet damlarımızın tarih bilgileri ve genel kültürleri sağlam olmalı… Özellikle son yüz elli konu edinen romanları okumalı …
Her subay, her Türk aydını Atatürk’ün “Nutuk”unu okumalı defalarca…
Cumhuriyet ve Demokrasimize sahip çıkalım… Bir daha böyle günler geceler görmeyelim, yaşamayalım…