Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Konya ve Mevlana – Kocatepe Gazetesi

Sezer Küçükkurt 25 Aralık 2014 Perşembe 02:00:00
  Konya bahsinde bulunup da Hazreti Mevlana’dan bahsetmezsek her şey eksik kalır elbet. Bugün Konya’dan Hazreti Mevlana esintilerini aktararak 3 günlük Konya değerlendirmemizi nihayetlendirelim isteriz.
Sorduk; “Hz. Mevlana bir din alimi midir, yoksa bir kültür adamı mıdır?” diye.
Alimlerin cevabı çok net, O bir İslam alimidir. Bir ayağı Şeriat-ı Ğarra’da sabit, öteki ayağı ile yetmiş iki milleti dolaşan bir din gönüllüsüdür. Kur’an’ın bendesi, “Hz. Muhammed (sav) yolunun tozunun zerresi”dir. Her şeyden önce o bir müderris, yani İslam ile yoğrulmuş bir üniversite hocasıdır. 25 bin beyitlik Mesnevisi bir tevhit dükkanı, bir çeşit Kur’an tefsidir. Belki bugün bir kültür adamı olarak tanınmaya başlamış olabilir ama, o her şeyden önce “kul”dur ve onu İslamsız düşünmek, anlamaya yanaşmamak demektir.
Mevlana’ya göre var oluşun gayesinin Hakk’ın yolunda olmak olduğunu, insanın kulluğu nispetinde Hakk’a yakın olduğunu ve hakikatin Hakk’ın dininden başka yerde aranmayacağını öğrendik.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez yaptığı konuşmada “Mevlana’yı popüler kültürün bir tüketim metaı haline getirenlerden bîzârız…” dedi.
Ulema dururken bize söz düşer mi? Mevlana’nın varlık aleminde en büyük sevincin, müjdenin, şan, şeref, rütbe ve makamın Allah’a kulluk olduğunu haykırdığını belirten Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’den dinleyelim Hz. Mevlana’yı:
“Peygamberimizin (sav) adını vahşetlerine bahane yapanları gördükçe özlüyoruz Mevlana’yı… Nezaketin, Hakk’ın, hakikatin, adaletin, merhametin, şefkatin kaynağı olan İslâm’ın kabalıklarla anıldığı zamanlarda özlüyoruz Mevlana’yı. Her şeyle merhamet üzerinden bağ kuran, merhametin göğü Peygamberimizin (sav) adını vahşetlerine bahane yapanları gördükçe özlüyoruz Mevlana’yı. Barışın ta kendisi, huzurun mayası İslâm’ın görüntüsünün eli kanlı cahillerin kof sloganlarıyla, kalbi kararmış zalimlerin fotoğraflarıyla kirletildiği tuzaklardan geçerken özlüyoruz Mevlana’yı. Bencilliklerin iyilikleri boğduğu, niceliğin niteliği gerilettiği, hoyratlıkların incelikleri yıktığı, garaz ve tarafgirliğin samimiyeti öldürdüğü çağda, gönlümüzün ufkuna bin güneş diye bekliyoruz, hasretlerimizin toprağına bin yağmur olsun diye özlüyoruz Mevlana’yı.
Dini Allah’a has kılmaktan uzaklaştığımız uykularda, namazı ve niyazı Mevlânâ hoşgörüsünün siperine atıp unuttu(rdu)ğumuz kurnazlıklarda gizliyoruz Mevlana’yı. Kur’ân’ın kendisinin incelikli sözlerini eğip büküp Kur’ân yerine koyduğumuz tuhaf dindarlıklarda gizliyoruz Mevlana’yı. Sünnet-i seniyyeyi hayatının önceliği bilen saf kul, diri ümmet, duru insan Mevlânâ üzerinden Peygamberce yaşamak yerine hevesince yaşamayı teşvik eden pempe propagandalarda gizliyoruz Mevlana’yı. Gözü yaşlı ama kalpsiz, peygamber aşığı görünümlü ama itaatsiz sığ “sufizm” etiketlerinde gizliyoruz Mevlana’yı. Bir de izlediğimiz Mevlana var ki, o da ‘sema’ya indirgeyerek düğünlerde ve derneklerde izlemeye kalkıştığımız ve bu şekilde onu bîzâr kıldığımız Mevlana…”
***
Konyalılar bir konuda çok öfkeliler.. Başka kentlerde düzenlenen törenlere atıfta bunularak “Şeb-i Arus törenleri Konya’ya aittir. Sema Konya’ya aittir” diyorlar. Tamam, Şeb-i Arus Konya’nındır da, sema öyle mi? Sultan Divani Hazretleri Afyonkarahisar’da iken, sema ayininin nasıl yapılacağını 1950’li yıllarda Konya’ya Afyonkarahisar ekibinin öğrettiğiyle ilgili tarihi gerçek ortada iken, sema sadece Konya’nın olabilir mi?
***
Hz. Mevlana’nın herkesin diline pelesenk olan bir sözü vardır; “Gel, gel ne olursan ol gel” diye. Bu sözün Mevlana’ya aitliği son günlerde tartışma konusu oldu. Bakınız Hz. Mevlana “Gel” diyor ama nasıl? Mevlana’nın Divan-ı Kebir’inden öğrenelim:
“Gel, gel;
Ama kendini suya bırak!
Bu semtten koku almayacaksan gelme!
Bütün yönler o sebepten bu yöne gelirken;
Kal da o yönde;
Faydalanmayacaksan gelme!
Madem ki aşk havuzunun başına geldin;
Geri dönme!
Bu havuzun içinde âb-ı hayat var;
Su gibi görme!
Aşk havuzunun içine düşünce,
Bütün varlığını ona ver!
Yüzgeçlik taslama; ellerini ayaklarını çırpma!
Teslim ol, sus;
Kendini tamamıyla ona bırak!
Topluluğun başı değilsin;
Aşktır ancak sana Burak!
(Mevlana, Divan-ı Kebir, Rubai No: 60, Gazel No: 405, çev: Doç. Dr. Nuri Şimşekler)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER