Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN

“ONLAR SOPALIK”

TBMM’inde görüşülen Sağlıkta Şiddet Yasası büyük tartışmalara neden oldu. Şiddete karşı çıkartılan kanunun tartışıldığı bir TV programında TBMM Sağlık, Aile ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Dr. Şenel Yediyıldız’ın başhekimler için “bunlar sopalık” ifadelerini kullanmasına, en azından ben şaşırmadım.
Türkiye’de doktor olmak zordur. Doktor olmaya karar vermekle başlar zorluklar. Tıp fakültesini tercih etmek, oldukça yüksek bir puan alarak kazanmak, 6 yıl boyunca ders çalışmak ayrı bir zorluk. Sonrasında uzmanlık sınavı hazırlığı. Kazanırsan, ardından asistanlıkla birlikte yeniden zor günler başlar. Branşa göre 4- 5- 6 -7 yıl eğitim yeniden başlar. Kazanamazsan Aile Hekimliği sisteminin zorlukları içinde boğuşup durursun.
Doktor olmak, demek hayatının baharında, yaşıtların gününü gün ederken hayatının en güzel anlarını ders çalışarak geçirmek zorunda kalmaktır.
Doktor olmak, ülkenin en ücra köşelerine seve seve gitmek, mecburi hizmeti tamamlamadan doktorluk yapamamaktır.
Doktor olmak, senin dışında gelişen birçok aksaklıktan suçlu tutulmak, buna rağmen özveriyle çalışmak demektir.
Doktor olmak, gün aşırı nöbet tutmak, evinin yolunu unutmak, uykuya özlem duymaktır.
Doktor olmak 24 saat çalışmanın ardından, yorgunluğunun, bıkkınlığının kimsenin umurunda olmaması demektir.
Doktor olmak,“performans, performans” diyen sistem sonucu, çocuklarının rızkını kazanabilmek için puan toplamaya çalışmak, bunun için günde 150 hastaya bakmak, mümkün olduğunca çok ameliyat yapmak demektir.
Doktor olmak, hastaneye gelirken yolda ölen hastanın yakınlarına, “başınız sağolsun” dediğinizde saldırıya uğramaktır.
Sağlık eski bakanı Recep Akdağ’ın hekimlerin eleştirilerine, ciddi tepkilerine rağmen Tam Gün Yasasını uygulaması ile başlayan süreç, hekimlerin çalışma hayatlarını daha da zorlaştırdı. Hastayı, müşteri olarak gören neoliberal anlayış ile birlikte sağlıkta şiddet de körüklenmeye başladı.
Bugün Türkiye’de doktor olmak, 30 yaşında gencecik, daha hayatının baharında Gaziantep’te görev yapan kalp damar cerrahisi uzmanı Dr. Ersin Arslan gibi, hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürülmektir.Dr. Fikret Hacıosman, Dr. Kamil Furtun ve Dr. Aynur Dağdelen’in hasta yakınları tarafından katledilmesi, Şanlıurfa’da Çocuk Acil Servisi’nde görevli olan Dr. Bahattin Ahmet Yalçın’ın, bir hasta yakını tarafından başına parke taşı vurularak darp edilmesidir.
***
Ormana bir gün eli baltalı adamlar gelmiş ve ağaçları kesmeye başlamış. Bir, iki, üç, beş, on ağaç derken ağaçlar “noluyor, hayırdır” demeye başlamış. Oduncular, “Merak etmeyin, bakın bu baltanın sapı tahtadan, yani o da sizden. Size zarar vermez” dediler. Baltanın sapı hakikaten tahtaydı, O’nu kendilerinden sandılar. Balta kesmeye devam etti. Orman gittikçe küçülüyordu, ama ağaçlar baltayı kendilerinden sanmaya devam ettiler… Sapı tahtadandı baltanın, onu kendilerinden sandılar. Oysa onlar canlı ağaçtı, baltanın sapı olan tahta ise çoktan ölmüştü. Bilemediler, iş işten geçtiğinde artık orman kalmamıştı…
Son Söz; Siz siz olun kendinizden sandığınız insanlara güvenmeyin. Sırf doktor diye Sağlık Bakanı’nın sözüne bakmayın. Sırf namaz kılıyor, dua okuyor diye insanları müslüman sanmayın. Siyasetçilere de, insanlara da güvenmeden önce onların neler yapıp, yapmadıklarına, verdikleri sözleri tutup tutmadıklarına dikkat edin. Unutmayın ki, Baltanın sapı da ağaçtandı.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti