Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

PEYGAMBERİMİZİN ASHABI İSTANBUL YOLLARINDA – 2

Muharrem Günay 30 Mayıs 2015 Cumartesi 03:00:00
  (Devamı Yarın)
Nitekim Kostantin’in oğlu Armonos, hicri 353/963 yılında düzenlediği bir askerî hareketle Tarsus hatta Şam’a kadar uzanan bir çok yerleri, eski hilâfet ülkesinin bir çok yerlerini ele geçirmiştir. Bu ise Müslümanları derin bir ümitsizliğe ve infiâle sürüklemişti. Müslümanlar; Bizanslılardan ancak Türkler sayesinde intikam alabileceklerine inanıyor ve Türk askerlerinin İstanbul’u fethedeceklerini savunuyorlardı. Meselâ, Muhammed b. Hazm ez-Zahiri bu hususta yazdığı çok uzun bir kasidesinde Armonos’a, Türk askerleri sayesinde meydan okumuş ve İstanbul’u mutlaka ele geçireceklerini haykırmıştır. Meşhur şair Armonos’a şöyle diyordu:
“Biz Kostantiniyye şehri ve onun asillerini mutlaka ele geçireceğiz, sizin (cesetlerinizi Ey Armanos) kartal ve akbabalara yem yapacağız.
Sizin yerleriniz ve yurtlarınızın en ücra köşelerine kadar sahip olacağız, sizleri zillet ve alçaklık içinde yaşamaya mecbur edeceğiz.
Hem biz TÜRK ve HAZAR yurtlarından toplanan kahredici ordu ile (sadece sizi değil) Çin ve Hind ülkelerine de zorla boyun eğdireceğiz. (Z.Kitapçı, Hz. Peyg: Hd. Türkler, 2. cilt, s. 135, es-Sübkî, II. s. 188’den nakil)
İstanbul’un Fethine Doğru
Sevgili Peygamberimizin,“İstanbul mutlaka fetholunacaktır, O’nu fetheden sultan ne güzel sultandır, O’nu fetheden asker ne güzel askerdir” dediği ve Müslümanlara hedef gösterdiği Asya ile Avrupa’nın kesiştiği noktada kurulan İstanbul, hemen hemen her devirde bir köprü vazifesi görmüştür. Avrupa’dan gelenler bu köprü üzerinden geçerek, Hindistan ve Çin’e kadar ulaşmışlardır. Asya’dan gelenler de yine bu köprüden geçerek, Rumeli’ye, Balkanlara, Viyana’ya, Adriyatik sahillerine kadar varmışlardır. İstanbul, işgal ettiği bu stratejik konumu ve coğrafi özellikleri açısından ilk çağlardan beri bütün hükümdarların kalbinde müstesnâ bir yer işgal etmiştir.
Şair Nedim yazdığı bir kasidesinde:
“Bu şehr-i Stanbul ki bî misli bahâdır.
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedadır.” Diyerek, İstanbul’un değerini veciz bir şekilde ifade etmiştir.
1807 yılında İstanbul’un Ruslar’a bırakılmasını isteyen Çar I. Aleksandr’a Napolyon’un, “İstanbul mu, asla! İstanbul, Dünya imparatorluğu demektir” (Ercüment Kuran,Tarih ve Medeniyet Dergisi s.32, sayı 3, Mayıs 1994) diyerek verdiği cevap İstanbul’un tarihi önemini göstermek açısından yeterlidir.
İstanbul, Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren, bütün Türk Sultanlarının bir milli ülküsü “KIZIL ELMASI” olmuştur. Osman Gazi, devletin kurucusu olarak, oğlu Orhan Gazi’ye:
“Osman Ertuğrul oğlusun, Oğuz Karahan neslisin, Hakk’ın bir kemter kulusun, İstanbul’u aç, gülizâr yap” (Z.Kitapçı, Hz. Peyg. Had, Türkler 2. cilt, s.137) diyerek İstanbul’un fethini tıpkı Hz. Peygamberimiz gibi hedef göstermiştir.
Osman Gazi’den Fatih’e kadar bütün Osmanlı sultanları, Kur’an-ı Kerim’de es-Sebe suresi 15. âyette, “Beldetün tayyibetün-Güzel belde-hoş belde” olarak nitelendirilen bu muhteşem bu muhteşem şehri almanın ve Hazreti Peygamberimizin övgüsüne sahip olmanın aşkıyla yanıp tutuşmuşlardır. Kur’an-ı kerim’de, es-Sebe suresi 15. âyette geçen “Beldetün tayyibetün” sözcükleri Ebcet hesabıyla İstanbul’un fetih tarihi olan Hicri 751 tarihini gösterir. Bu da başlı başına bir Kur’an mucizesidir. (Devamı Yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER