Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SEN TANRI MISIN? – 25-

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 7 Haziran 2019 Cuma 15:31:51
 

TANRILIK SIFATLARINI BIRAKANDA GİZLİ MUHTARİYET, GİZLİ TANRILIK SESSİZCE İŞİNE DEVAM EDER
İnsan en önce ilahlık iddiasından, muhtariyet iddiasından yani tanrılıktan kurtulmalıdır. Normal yaşantıda fark edilmeyen bu ilahlık iddiasından nasıl kurtulunur? Bir kere örtücü ilahlık dururken, “ben tanrılardan kurtulacağım” diye tanrılığa ait sıfatları terk ederek kurtulunmaz. Tanrılık sıfatlarını bırakanda gizli muhtariyet, gizli tanrılık sessizce işine devam eder. Tasavvufla meşgul olanın önemsediği şeyler değişir, birisinin aldığı araba, ev hiç umurunda olmamaya başlar. Birisi size aldığı evi, yazlığı, arabayı anlatsa sıkılırsınız. Daha önce duyar duymaz mağazalara koştuğunuz konuları şimdi çok önemsemezsiniz, “olsa da olur olmasa da” gibi bakar ve kendi kendinize “insan ne kadar değişiyor, daha önce böyle şeyleri duyunca nasıl olurdum” dersiniz. Ama şuna dikkat edin: Bunu diyen kim? Bunu diyen gizli muhtar mı? Bunu söyleyenin kim olduğunu öğrenmek için kendinizi test edebilirsiniz. Dünyayla ilgili bazı şeyleri çok önemsemeyince işi bitirdiğinizi zannetmeyin. Sizin için şimdi önemli olan konulardaki duygu ve düşüncelerinize bakın. Artık önemsediğiniz konu tasavvufsa ve siz o konuda birilerinin daha iyi olduğunu duyunca renginiz değişiyorsa; önemsediğiniz şeylerin değişmiş olması, tasavvufta ilerlemiş olduğunuzu göstermez. Aynı duygu devam ediyor. Gizli muhtariyet, gizli tanrılık budur; aynı duygunun devam etmesidir. Eskiden o muhtariyet açıktaydı, şimdi siz onu görmezden geliyorsunuz. Görmezden gelmekle onu yok edemezsiniz. O var. Yok etmek için yüz yüze gelmek, onunla yüzleşmek gerekiyor. Nefs-i Levvame budur. Görmezden gelirseniz, gizli muhtariyetle aynı işe farklı konularla devam edersiniz. Mesela dedikodu artık tasavvufla ilgili yapılmaya başlanır. Magazin dünyasından değil de tasavvuf camiasından konuşulur. Bu kişi “dedikoduyu bıraktım” diye düşünürse yanılır. Ondaki gizli muhtar, gizli tanrı devam ediyor. Hala muhtariyet varsa ne fark eder ki…
“A” TAKDİM FORMU “BEN” OLARAK YAPILAN HER ŞEY
GIYBET, YALAN VE İFTİRA KAPSAMI İÇERİSİNDEDİR
Dedikodu demişken, “A” Takdim Formu “BEN”i tanımak açısından çok önemli olan dedikoduyu farklı bir şekilde tarif edelim. Dedikodunun net tarifini yapmak, sınırlarını çizmek zordur. Dedikodu, iftira gibi şeylerin hepsinin ortak tanımı şudur: “A” Takdim Formu “BEN” olarak yaptığınız her şey dedikodu ve iftiradır. Birisini önünüze alıp çekiştirmek bu kavramın sadece detaylarındandır. “A” ne yapıyorsa dedikodu ve iftiradır. Çünkü yaptığı işi Allah’a ortak koşan halle yapıyor. Allah’a ortak koşarak yaptığı için iftiradır, yalandır, gıybettir. Allah’a iftira ediyor, “sana ortağım” manasına gelen bir iftirada bulunuyor, o haliyle fiiller, yorumlar, konuşmalar yapıyor. Dolayısıyla, “A” Takdim Formu “BEN” olarak yapılan her şey gıybet, yalan ve iftira kapsamı içerisindedir. Nefs-i Levvame bu nedenle “A” Takdim Formu “BEN”i bilmek, tanımak ve ondan kurtulmak için çok önemlidir.
“Muhtariyet İlanı”, “Örtücü İlahlık İddiası” ve “Tanrılık” kavramlarıyla anlatılmaya çalışılan “Allah’a Eş Koşmak” durumunun en belirgin göstergesi hüküm vermek ve güç sahibi olmaktır.
HERHANGİ BİR ŞEYİN İLİŞKİSİNİ NEYLE KURDUĞUNUZU ÖNEMSEYİN, HER ŞEYİNİZİ BÖYLE TEST EDİN
Allah’a eş koşmak nedir? Muhtariyet ilanı Allah’a eş koşmaktır, örtücü ilahlık iddiası Allah’a eş koşmaktır, tanrılık kavramı Allah’a eş koşmaktır. Bunlar hepsi aynı manalar, biz aynı şeyleri farklı yönleriyle söylüyoruz ki her açıdan somutlaştırabilelim. Muhtariyet, örtücülük, tanrılık Allah’a eş koşmaktır. Allah’a eş koşmanın en belirgin göstergesini de bilmek gerekiyor ki Allah’a eş koşmayı izleyebilelim. İzleyebilmek ve eş koşmayı Nefs-i Levvame sürecinde fonksiyonsuz hale getirebilmek için bize somut bir gösterge lazım, bu gösterge nedir? Hüküm vermek ve güç sahibi olmak! Örtücü ilahın en belirgin özelliği budur; hüküm vermek ve güç sahibi olmak. Bu sebepten, mücadele de bu gösterge üzerinden gerçekleştirilmeli ve izlenmelidir. Nefs-i Levvame mücadelesi “hüküm verme” ve “güç sahibi” olma göstergeleri üzerinden yürüyecek ve onlar üzerinden izlenecektir. Bu konuda birçok yöntem var. Talib için, bu konuda önerilecek yöntemlerden birisini paylaşacağız. Ancak o yöntemi daha kolay anlayabilmek için bir cümleyle açıklamaya çalışayım. Herhangi bir şeyin ilişkisini neyle kurduğunuzu önemseyin, her şeyinizi böyle test edin. Buradaki şey, ayetteki “Allah bir şey murad ettiğinde” denilen şeydir, yaratılan “şey”dir, bu yüzden her konuyu içerir. İşte onların ilişkisini neyle kurduğunuza bakın. İnsan herhangi bir konunun (davranışın, düşüncenin) ilişkisini ya örtücü ilaha nispetle ya da Allah’a nispetle kurar. Gün içerisinde hangisine nispetle ilişki kurduğunuzu anlamaya özen gösterin. İnsan zihni ya bir örtücü ilahı veya Allah’ı düşünüyordur. İkisinden birisi. Veya o zihin durmuştur, kendinde değildir. Zihin normalse,  bir örtücü ilahla veya Allah’la meşguldür. Örtücü ilahla meşgulse öncelik onundur. Yani hem onları, hem de Allah’ı düşünüyorum olmaz, kendinizi kandırırsınız. “Ben hem insanları hem de Allah’ı düşünüyorum” olmaz. Örtücü ilahın önceliği var, o varsa Allah olmaz. Bu yüzden, bir şeyin ilişkisini örtücü ilaha nispetle mi, Allah’a nispetle mi kurduğunuza bakın. Buna şöyle de bakalım: Bir şeyin ilişkisini kurarken örtücü ilahla kurmak veya Allah’a nispetle kurmak noktası İnsan 29 noktasıdır. Bizi bu nokta hususunda uyarmak için İnsan-29 der ki; DİLEYEN Rabbine bir yön tutar. Kişi Rabbine nasıl yön tutacak? İşte böyle. Herhangi bir şeyi Allah’a nispetle, Rabbi ile ilişkilendirerek. Bu noktalara onun için İnsan-29 Kavşakları diyoruz. İnsan-29 Kavşakları’nda nereye döndüğünüze bir bakın bakalım: Örtücü ilaha mı, Allah’a mı, bunu açıklamaya çalışalım.
KİŞİ HEM HÜKÜM HEM GÜÇ SAHİBİDİR.
İŞTE İLAHLIK VASFI ORTAYA ÇIKTI
TALİB herhangi bir konunun (herhangi bir ŞEY’in) ilişkisini kendisiyle (özellikle “A” Takdim Formu “BEN”iyle veya kendisi dışındaki bir “A” Takdim “BEN”le) kurarsa HÜKÜM vermiş olur; bu hükme göre de davranınca GÜÇ iddiasında bulunmuş olur. Böylece ondan hem hüküm, hem de güç çıkmış olur. Şimdi o hem hüküm hem güç sahibidir. İlahlık vasfı ortaya çıktı: İlah hem hüküm sahibidir, hem güç sahibidir. Biliyoruz ki Hüküm Allah’ındır. Ama o hüküm verdi, hüküm sahibi oldu. Yine çok iyi biliriz ki Güç Allah’ındır; La havle ve la kuvvete illa Billâh. Ama o güç sahibi de oldu. İşte bu eş koşmaktır: Hüküm veriyor ve hükme göre davranıyor, ilahlık iddiasında bulunmuş oluyor. Hüküm veren, güç sahibi olan muhtariyet ilan etmiş olur. Böylece tanrılık oluştu, Allah’a eş koşmuş oldu. “Hüküm” ve “Güç” göstergeleri bu yüzden çok önemlidir.
Bu ikisi, yani “HÜKÜM ve GÜÇ” sebebiyle “Örtücü İlah”ın varlığı ve hâkimiyeti anlaşılır. Oysa, bu ilişki Rasulullah (SAV)’ın açıkladığı “KADER” gerçeği ile kurulursa sonuç; Hüküm Allah’ındır ve “HAVL VE GÜÇ ALLAH’a AİTTİR” yaşanır. Örtücü ilah, hüküm ve gücün varlığı ile anlaşılır. Şu nokta önemlidir: Herhangi bir şeyde ilişki Allah’la kurulursa demiyoruz. İlişki Allah’la kurulursa hata yapılır. Kişi yaptığı şeylerde “Allah’la ilişki” kurduğu zaman kendisi müstakil kalır. Bu yanlıştır. O işin, o şeyin ilişkisini Allah’la değil, kaderle kuracaksınız. Bulunduğunuz pozisyon, bir olayın ancak kaderle ilişkisini kurabilir, bulunduğunuz terkip ancak kaderle ilişki kurabilir. Bu ilişki Rasulullah (SAV)’in açıkladığı kader gerçeği ile kurulursa; hüküm Allah’ındır. İkinci bir varlık yok ki hüküm versin. Kul kendisi hakikatin içinde olduğu için ilişkiyi kaderle kuruyoruz. Böyle yapılırsa “hüküm Allah’ındır” ve “havl ve güç Allah’a aittir” yaşanmış olur. Böylece, kişi kendinde “Hüküm Allah’ındır”ı yaşar. Bunu kaderle ilişki kuran kişi yapar. “B” sırrı, “B” Takdim Formu “BEN” olarak o hakikatin içinde olduğunu anlamaktır. O zaman o kişi her şeyin ilişkisini kaderle kurar. Aksi halde “B” sırrınca” ne demektir bilinmez. “B sırrı” demek, “B” Takdim Formu “BEN” olarak demektir. İş “B” Takdim Formu “BEN” olarak yapılıyorsa “B sırrınca” yapılıyordur. Bu nedenle ona “B” Takdim Formu “BEN” dedik. Asi “BEN”e de “A” Takdim Formu “BEN” dedik; zulmet, muhtariyet, suiistimal var.
HERHANGİ BİR ŞEYİN İLİŞKİSİNİ “RASULULLAH (SAV)’İN AÇIKLADIĞI KADERLE” KURMAK ÖNEMLİDİR
Herhangi bir şeyin ilişkisini “Rasulullah (SAV)’in açıkladığı kaderle” kurmak önemlidir. “Kaderle” demiyoruz. Çünkü insanlar kendilerine göre bir kader anlayışı ortaya koyabilir. Şu zatın, şu kurumun kader anlayışına göre deyip onunla ilişki kurabilirler ama yanlış yaparlar. Rasulullah (SAV)’in açıkladığı kader anlayışıyla ilişkisini kuracağız. Herhangi bir yerde bir kader açıklamasına rastlarsanız, o açıklamanın Rasulullah (SAV)’in açıkladığı kader anlayışı olup olmadığını mutlaka incelemeniz, şayet doğruysa ilgilenmeniz doğru olur. Bunun için de Rasulullah (SAV)’in açıkladığı kaderi, ayet ve hadislerden görüp öğrenmek ve mutlaka sindirmek önemlidir. Çünkü onunla ilişki kuracaksınız. O kader anlayışıyla ilişkiyi kuran “B” Takdim “BEN”dir. “A” Takdim “BEN” o kaderle ilişki kurmaz. “A” Takdim Formu “BEN” hüküm verir, “B” Takdim Formu “BEN” durum tespiti yapar. Durum tespitinde “Hüküm Allah’ındır” açığa çıkar. Kişi “B” sırrınca, İnsan-29 gereği, durum tespiti yapar. Ama İnsan-30 gereği o birimde “Hüküm Allah’ındır” yaşanmış olur. Bu bakış açısı Nefs-i Levvame’nin en önemli yanıdır, Nefs-i Levvame’nin kalbi burasıdır. Herhangi bir şeyin ilişkisini Rasulullah (SAV)’in açıkladığı kaderle kurmak Nefs-i Levvame’nin kalbidir. Eğer ilişki “A” Takdim “BEN”le kurulursa örtücü ilahlık yoluna dönülmüş olur, kişi Rabbine yönelen bir yol tutmamış olur. Eğer talipseniz, günlük yaşantı içerisinde saniye saniye Rasulullah (SAV)’in açıkladığı kaderle ilişki kurarsınız, talibin işi bu! O, ekmek parası için bir sürü şeyle meşgul oluyor olabilir, evi barkı, çoluk çocuğu olabilir, dostları arkadaşları olabilir, her şey olabilir, her şeyin içerisinde talibin işi budur. Herkes talibin bu işi yapması için bir laboratuardır, talibin bu işini yapması için vardır. Eşi bile. Eşi talibin bunu başarabilmesi için vardır. Kişinin en önemli düşmanı eşidir. Kişinin iki eşi vardır. Birisi Kendini Hissetme Duygusu’nun kendini ne sandığına sebep olan bedendir. Beden onun eşidir ve onun düşmanıdır. Onun yüzünden Kendini Hissetme Duygusu’nun aslını göremez. Bir de evdeki eşi! O da onun düşmanıdır. Eşler birbirlerini “A” Takdim Formu “BEN”e düşürdükleri için birbirinin düşmanıdır. Ama bu hataya düşmez ve olayların ilişkisini eşinizle değil de Rasulullah’ın açıkladığı kaderle kurarsanız o zaman eşler cennette yan yana gelecek iki arkadaş olurlar. Ayetin bahsettiği eşler o zaman gerçekleşir. Ama eşler biri diğerinin “A” Takdim “BEN”iyle ilişki kuruyorsa o en önemli düşmandır. Eş öyle bir şey ki kızdığınızda bütün insanlardan fazla ona kızar, sevdiğinizde bütün insanlardan fazla onu seversiniz. Ona böyle iki uç duyguyu barındıran bir gözle bakarsınız.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti