Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Sendikacılık

İşçi sendikalarının, işçi sınıfını gerçekten temsil edip etmediği konusunda uzun zamandır şüphelerim var. Sendika başkanları ile işçi sınıfı arasındaki gelir ve yaşam tarzı farkından başka, tanıdığım her işçinin beğenseniz de beğenmeseniz de bir “görüş”ü var. Temizlik işçisine de sorsanız, maden işçisine de sorsanız, fikir işçisine de sorsanız mutlaka hayata dair birkaç kelam edecektir. Bu beyan sırasında da “Aman tüm taraflara yakın olalım”, ya da “Kimseyi kırmayalım efendim” demeyecektir. Çünkü “fikir yürütebilmek” insanın “Ben de varım” diyebilmesidir. Yürütülen fikir kötü de olsa, kabul edilmese de, duyulmasa da bir tecrübe ve bakış açısı gerektirir. Muhafazakâr işçiyle de konuşsanız, sosyalist işçiyle de konuşsanız, Turancı işçiyle de konuşsanız, ya da “Benim için önce ekmek gelir” diyen işçiye de sorsanız, mutlaka hayatla ilgili bir yorum alırsınız. Ya geçim derdini anlatırlar, ya okul parasını, ya ulaşım zorluğunu, ya faturaları, ya ibadet özgürlüğünü, ya taşeronlaşmayı… Ama mutlaka “bir şey” anlatırlar.
Sendika başkanları ise, temsil ettiği, ya da temsil ettiği öne sürülen kitleden kopuk bir görünüm sergiler. Kendilerini kitle önderi olarak gören kişilerin, kitlenin gerçek sorunlarını 40 yılda bir hatırladıklarına şahit oluruz.
Ne yazık ki son zamanlarda gelişen yöneticilik anlayışımızın çerçevesi, kitlelerin liderler için attığı “Vur de vuralım, öl de ölelim” ve “Sen iste, ezip de geçelim” gibi biat ve şiddet ağırlıklı sloganlarla çiziliyor. Kitle önderi konumundakiler ise bir yol kapatma eyleminde, ya da bir gösteride sözünün dinlenmesiyle gerçekten “lider” olduklarını zannederler. Genel bir değerlendirme yapılacak olursa, sendika başkanlarının “sistem”le sorunu yoktur. “Biz herkese eşit uzaklıktayız” klişesi, aslında “Benim sistemle sorunum yok. İşçinin aldığı ücrete değil, kendi koltuğuma bakarım” cümlesinin ipucudur.
Nitekim çeyrek asırdır sendika başkanlığı yürüten kişilere rastlarsınız. Yahu zaten bir emeklilik süresi 25-30 yıl. Sendika başkanlığından emekli olunur mu? Sendika başkanlığından emekli olunması, sendika içinde gerçek bir mücadelenin olmadığını da gösterir. Sendika başkanlarının, yöneticilikten emekli olacak hâle gelmesinin sırrı, yine “Herkese eşit uzaklık” klişesinden geçiyor. Siz herkese “eşit uzaklıkta” olursanız, haklıya da haksıza da “eşit” mesafede oluyorsunuz. Haklı ile haksıza eşit mesafeyi korumak ise, terazi kefesinde farklı bir şekilde tezahür ediyor. Zira haklıya “Haklısın” demenin yanında haksıza da “Haklısın” demek zorunda hissediliyor. Haksıza “Haklısın” demek ise, zulümlerin en zımnisi olsa gerek.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti