Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Televizyonunu söyle… – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 9 Nisan 2014 Çarşamba 03:00:00
  Özel televizyonların yayına ilk başladığı günlerdi. Belki de daha önce başlamıştı, ama yaygınlaşması zaman almıştı. Bir gün Adana’nın Kozan ilçesindeki Adliye Lojmanları’nın bahçesinde oynarken, bir ses duyduk: “Müjde, müjdee! İnterstar’ı bulduuuuk!”
Bahçedeki yaklaşık 30 çocuk hep birlikte sevinç çığlıkları attık. Sanki büyük bir gelişmeymiş gibi heyecanlandık. İlk kez TRT’den başka bir televizyon kanalı izleyecektik. “Keşke TRT kalsaydı sadece” dediğimiz oluyor tabii, özel televizyon sayısının bu kadar artacağını, kalitenin düşeceğini nereden bilirdik? Zannettik ki, “son komünist rejimi”nin simgesi hâline geldiği iddia edilen devlet kanalı yerine renkli kanallar gelince, çoğalınca hepimizin ufku genişleyecek. Zannettik ki aileler, daha da şen şakrak günler geçirecek.
Öyle mi oldu ya?
Televizyon sayısı çoğaldıkça, aile küçüldü. Her odada başka bir program, başka bir dizi açılır oldu. Hadi bir odada kaldınız diyelim, bu sefer beyaz ekranda konuşulanlar, ev meselelerinin önüne geçti. Çocuk, ilgisini çeken bir şeyi diyecek olsa, “Dur bir dakika” deyip susturduk. Evin büyük üyeleri bir şey diyecek olsa, “Sonra konuşalım, bak şimdi televizyon izliyorum” deyip susturduk. Evin yöneticileri bir şey diyecek olsa, dinlemedik; televizyona odaklandık. Bütün bunları düşününce “Yugoslavya’yı pembe diziyle böldüler” savına hak vermek gerekiyor.
Aslında bunları yazmayacaktım. Bugün neleri izliyoruz, neleri takip ediyoruz, bunu anlatacaktım. İzlediğimiz televizyonlar, kişiliğimiz hakkında da ipuçları verebilir. Günümüzdeki imkanlar göz önüne alındığında, televizyon her mecrada var. Uydudan, normal antenlerden, dijital ortamdan, bilgisayarlardan televizyon izlenebiliyor. Her mecrada da “kendimize” göre kanalları takip edebiliyoruz. Benim tespit ettiğim kadarıyla, fikirlerimizi savunan; bizim dost meclisindeki tartışmalarda elimizi kuvvetlendirecek programları daha çok izler olduk. “Karşıt” görüşü ise, sadece sinirlenmek ve öfkemizi boşaltacak mecra bulmak için seyrediyoruz.
Çarpıcı bir örnek yazabilirim: Cumhuriyet Mitingleri sırasında, mitinge gidenlerin beğendikleri birkaç kanal vardı. Ulusal Kanal, Avrasya, KanalTürk, Kanal B… Bu kitle hemen hemen aynı kaldı; fakat Avrasya yayın çizgisini yumuşattı; KanalTürk “Camia”dan bir işadamına satıldı. Ulusal Kanal ve Kanal B ise “her şeye rağmen” yayın politikalarını korudu.
Yıllar geçti, beğeniler değişti, yeni olaylar gündeme gelmeye başladı.
Gezi Parkı Eylemleri sırasında, yukarıda bahsettiğim kitle, mevcut kanalların yanı sıra Halk Tv ve Artı Bir kanalıyla tanıştı.
17 Aralık sürecinden sonra ise “tercih”ler ciddi anlamda değişti. O güne kadar Samanyolu Tv, Bugün Tv, (yeni) KanalTürk’ü, iktidarı desteklediği için izleyenler, bu alışkanlıklarını bıraktı. Cumhuriyet Mitingleri ve Gezi Eylemleri’ni televizyondan takip eden kitlenin gözdesi ise Samanyolu Tv, Bugün Tv ve KanalTürk oldu.
İktidarın söylemlerini dinlemek isteyen izleyiciler ise Kanal 24, Ülke Tv, ATV, A Haber gibi kanalları tercih etti; Samanyolu grubuyla ayrışmanın ardından. Fakat bir öğrendik ki HaberTürk ve NTV gibi kanallar da aslında “zımnî” ya da “açıkça” hükümeti destekliyormuş. Toplumun sinir uçlarının ne kadar yıprandığını, televizyonların “siyasetinden”, haberlerinden, programlarından anlayabiliyoruz.
Şimdi tekrar yazının başına dönsek: Keşke o Adliye Lojmanı’nın bahçesinde oynarken “Müjde, müjdee! İnterstar’ı bulduuuuk!” sevincine ortak olmasaydık…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER