Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

TÜRKİYE’NİN YERİ ASYA’DIR

Avrupa Parlamentosu, kendi çalıp kendi oynadığı kararlar alıp dursun, müzakerelerle ilgili yorumlar yapsın. İngiltere’nin bile çıkmak istediği bir kulüp olan Avrupa Birliği ile görüşsek ne olur, görüşmesek ne olur.
“Aranan kan AB değil” iddiasındaki biri olarak, Avrupa Birliği’nin ve Birlik organlarının hiçbir hareketi ve hakareti bana sürpriz gelmiyor. Aksine, Avrupa, kendine yakışanı yapıyor.
Her yıl bu mevsimde yayınladığı “İlerleme Raporları”nda, Avrupa’nın tüm bilinçaltını okuyorduk zaten.
O raporlarda Türkiye’nin Kıbrıs’tan vazgeçmesinden tutun, soykırım palavralarına ses çıkarmamasına; İstanbul’daki Rum Patrikhanesi’nin Ekümenik ilan edilmesinden, sahte azınlıkların oluşumuna kadar pek çok konu gündeme geliyor ya da getiriliyordu.
Avrupa’nın meşrebi bu.
Yeni bir şey yok ki.
Mühim olan, bizim ne yapacağımızdır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği olmazsa Türkiye’nin yeni yol arkadaşları bularak yoluna devam edeceğini söylüyor.
Çok doğru. Sonuna kadar desteklenmesi gereken bir yaklaşım.
Fakat Bakanlar Kurulu’nun kafasının bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar net olduğunu zannetmiyorum. Baksanıza, birbiri ardına Avrupa Birliği’ni destekleyici ve teşvik edici açıklamalar duyuyoruz, okuyoruz.
Şunu kesin olarak ortaya koymak gerekiyor: 60 yıldır kapısında beklediğimiz ve içeri alınmayacağız aşikâr olan Avrupa Birliği’ne girmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz?
Bugün “AB’ye girmek istiyoruz” demek, “eski düzenin devam etmesi” demektir. Bir ara çok meşhur olan “statüko” sözüyle tam da bu anlatılıyor.
Eski düzenin devam etmesi…
Yani yine bekleriz bir 50 yıl daha.
Her Avrupa Birliği İlerleme Raporu mevsiminde heyecanlanırız.
Sonra hayal kırıklığına uğrarız.
Dün kurulmuş devletçikler girer AB’ye, bizi almazlar.
Bugün, “AB’ye girmeyeceğiz” demek ise devrimciliktir. Bu mesaj, hem küresel sermayeye “Senin oyunlarını biliyorum” demektir, hem de devlet işleyişini ciddi anlamda değiştirmektir.
Avrupa Birliği Bakanlığı zaten biliniyor, fakat daha mühimi Avrupa Birliği’nden gelen desteklere, hibe adı altındaki sisteme bağlama çalışmalarına, fonlara son verilmeli, eğer AB’ye karşı bir tavır göstereceksek.
Kalkınma Ajansları’nın faaliyetlerini durdurmalı, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun hesapları da incelenmelidir.
Keza ilk ve öncelikli iş, Gümrük Birliği’nden çıkmaktır.
Ticarette Dolar ve Avro’yu kullanmamak, yine yapılacak işler arasındadır.
“Avro” demişken aklıma geldi:
Avrupa Birliği’nin açıkça veya el altından desteklediği ne kadar “sivil” toplum kuruluşu varsa hesapları incelenmelidir.
Bunların hepsini yaptığımızda, hakiki bir dönüşüm gerçekleştirmiş olacağız.
Türkiye’ye Asya’da hayat var. Türkiye’nin yeri Asya’dır.
Avrupa Birliği, Atatürk’ü “Soykırımcı” ilan etmeye çalışırken, Asya’da Atatürk “devrimci lider” diye kitaplarda okutuluyor.
Asya, ucu bucağı olmayan bir coğrafya.
Akıllara hemen Çin ve Rusya geliyor.
Bu iki devletle ilişkilerin sağlamlaştırılması ayrı konu. Bununla birlikte kadim dost Pakistan, Asya’da. Daimi kardeş Azerbaycan Asya’da. Akrabalarımızın kurduğu devletler Asya’da.
Türkiye, Asya’ya yüzünü çevirdiğinde samimiyet ve sıcaklıkla karşılanır.
Buna yürekten inanıyorum.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER