ZİRVEDEKİLER

Son günlerde okuduklarım arasında “zirvedekiler” adlı bir kitap var… John A. Saket adlı Amerikalı bir yazar tarafından kaleme alınan bu kitapta, zirve yolunda 201 sıra dışı yaşam öyküsü derlenmiş… Yeri gelmişken belirteyim, ben kitaplarla büyümüş, kitaplarla hemhal olmuş, okumayı bir sanat olarak gören bir anlayışa sahibim… Çünkü “okuma sanatı her şeyden önce yaşamı kitaplarda bulma ve yaşamı daha iyi anlama sanatıdır”. Ve okuma ,“geçmiş yüzyılların en namuslu kişileriyle yapılan bir konuşmadır.” Kişiliğimin gelişmesinde, “kültür” dediğimiz zengin ve paha biçilmez varlığın ediminde, insanları, olayları ve dünyayı tanımamda, değerlendirmemde bir kılavuz, bir arkadaş, bir dost olmuştur kitaplar…
Üzülerek belirteyim ki insanımız, kitaba günde bir dakika ayırırken, TV’ye altı saat, internete de üç saat bağlı kalıyor… TÜİK’in araştırmasına göre kitap okumak, insanımızın ihtiyaç listesinin 235. sırasında yer alıyor… Yüzde ellisi kaynak kitap niteliğinde binden fazla kitabım var… Beş altı gazeteyi yüzünden, beş altı gazeteyi de internetten okurum her gün… Mütevazi olamazsınız bu konuda… Okudukça okuma isteğiniz artıyor çünkü…
Bir “kişisel gelişim kitabı “Zirvedekiler”.. Tutku, cesaret ve başarı için ilham alınacak öyküler var bu kitapta… “Kişinin ruhunu özgürleştirecek öyküler…”
Hintli filozof Beydaba’nın “Kelile ve Dimne” adlı kitabını bir tarafa bırakırsak bizim kuşağın okul çağlarında, kişisel gelişim kitapları filan yoktu, varsa da bizim haberimiz yoktu… Edebiyat öğretmenimiz rahmetli Tayyar Ataman’dan Dale Carnegie’nin adını duymuş ve yıllar sonra onun “İnsanları idare etmek ve dost kazanmak“ adlı kitabını edinmiştim. Yaklaşık elli yıldır sayfaları solmuş ama hiç eskimemiş bir kitap olarak duruyor hâlâ kitaplığımda.
Deyimlerimizin ve atasözlerimizin her birinin kişisel gelişimimize katkılarını, Yusuf Has Hacip’in “Kutadgu Bilik” adlı ölümsüz kültür varlığımızın değme kişisel gelişim kitaplarına taş çıkarır bir eser olduğunu da ancak “Türkoloji’de okurken fark edecektim
Zirvedekiler’deki öykülerin sporculara ait olanlarını değerli okuyucularımla paylaşmak amacındayım fırsat buldukça… Deneyim ve yaşantılarımın ışığında kişisel görüş ve yorumlarımı da katacağım bu öyküler, “özellikle genç sporcu kardeşlerimin ilgisini çeker“ diye düşünüyorum.
Bunca yıllık gözlem ve deneyimlerim göstermiştir ki bireysel veya takım sporlarında, sporcuyu farklı kılan nitelikler arasında zihinsel faktörlerin yeri ve önemi inkâr edilemez bir gerçektir. Sporcu yüksek performansa ulaşmak ve başarı için ilgili sporun teknik taktik ve kondisyon antrenmanlarını yapar elbette… Olmazsa olmaz koşuldur bu… Peki, başarıya ulaşmak için sporcuların motorik özelliklerini geliştirmesi yeterli midir? Deneyimler, olaylar ve bilimsel veriler “hayır” diyorlar bu soruya… Sporcunun psikolojik yönleri geliştirilmezse başarı süreklilik arz etmez, tesadüflere kalır iş.. İyi bir yarışmacı olabilirsiniz fiziksel çalışmalarla; fakat kazanmak için psikolojik özelliklerin de son derece yüksek olması gerekir…
Zirveden düşenler olmuştur, bazıları tekrar çıkmak için müthiş dönüşler yapmışlardır. “Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılmaz” demişler: zor zamanlarda güçlü rakipler karşısında mücadeleyi seven, kaybetse de pes etmeyen, savaşçı, bilinçli, planlı ve programlı çalışan sporcuların başarıyı nasıl yakaladıklarını bundan sonraki yazılarımızda anlatmaya çalışacağız…