Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

SIFIR SORUN – Kocatepe Gazetesi

Ramazan Balkan 19 Nisan 2010 Pazartesi 03:00:00
  Dışişleri Bakanlığına Ahmet DAVUDOĞLU’nun atanmasının ardından ülkemizin dış politikadaki yeni hedefi; “Türkiye’yi komşuları ile sıfır sorunlu hale getirmek” oldu. Bu politika doğru. Etrafımızda düşman devletler görmek, sürekli tehdit altında yaşamak hoş değil. Ancak sıfır sorunlu komşuluk hedefi ne kadar doğru olsa da bunu uygulamak Türkiye açısından o kadar zor. Buna öncelikle üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyası sonra Hunlardan Osmanlılara yaşadığımız tarihimiz müsaade etmez.
Biz Türkler bugünkü Anadolu coğrafyasında değil de Yeni Zelanda, Avustralya, Japonya, Kamçatka veya Sibirya’da yaşamış olsaydık bu kadar çok komşumuz olmayacaktı. Dolayısıyla bu kadar çok düşmanımızda olmayacaktı. Anadolu’nun stratejik öneminin getirdiği tehlikelerde ayrı bir konu. Kısacası bu kadar düşman bize Anadolu coğrafyasının bir hediyesi.
Biz Türkler atlı-göçebe bir topluluk değil de yerleşik kültüre sahip bir ulus olsaydık hala Moğolistan’da yaşıyor olacaktık. Dolayısıyla önce Moğolistan’dan Çine, sonra Moğolistan’dan batıya doğru Doğu Avrupa üzerinden Orta-Avrupa’ya veya İran üzerinden Anadolu’ya, Balkanlara yürümeyecektik. Böylece önümüzden kaçan veya yurtlarından ettiğimiz bize kin duyan, bize diş bileyen düşman milletler olmayacaktı. Bugünkü düşmanlarımız Orta-Asya’dan Orta-Avrupa’ya yürüyen ulu atalarımızın bize bıraktığı şanlı tarihin bir hediyesi. Onlar at kişnemeleri ve nal sesleri içinde kaybolup gittiler bize de düşman komşular ve topluluklar bıraktılar. Ne yapalım.
Bu genel tespitlerden sonra gelelim bugüne. Türkiye komşuları ile sıfır sorunlu ülke olabilir mi ? Buna cevap vermeden önce Türkiye’yi bugüne getiren tarihsel süreci açıklamakta fayda var.
Biz Türkler Anadolu’nun yerli halkı değiliz. 10. yüzyılda dönemin tanıklarından Urfalı Mateos’un dediği gibi çekirge sürüleri halinde Anadolu’ya aktık. Anadolu uzun süren Bizans-Sasani ve Bizans-Arap (Emevi-Abbasi) savaşları ile çok nüfus kaybetmişti. Geri kalanlar da bizim yüzümüzden Anadolu’yu terk etti ve biz bu topraklara yerleştik. Anadolu’nun en eski yerli-otokton halkları olan Rumlar, Ermeniler, Süryaniler, Pontuslar vb tarih içinde bize düşman uluslar hale geldi.
Anadolu’da Selçuklu egemenliğinin ardından Osmanlı egemenliği başladı. Osmanlılar Kafkaslardan Yemen’e, Kuzey Afrika’dan Orta-Avrupa’ya kadar yayıldı. Bugün komşularımızın çoğu Suriye’den Yunanistan’a 300-400 yıl Osmanlı egemenliğinde kaldı. Her ne kadar biz onları sömürge haline getirmemiş olsak veya soykırım, din değiştirme gibi uygulamalar yapmasak da bütün komşularımız için Osmanlı dönemi sömürge dönemidir. Komşularımızın tamamına yakını bağımsızlıklarını Osmanlı Devleti ile yaptıkları savaşlarla kazanmışladır. Onların kurtuluş günleri Osmanlı’dan ayrılma günleridir.
Sovyet lideri GORBAÇOV artık büyük devlet dönemi geçti deyip koskoca SSCB’yi dağıttı ve savaşsız ayrılık yaşandı. Ama Osmanlı bunu yapmadı son ana kadar örneğin Arabistan’ı elde tutmaya çalıştı. Osmanlı 1800’lerde Türk nüfusun yoğun olduğu yerleri elinde bırakıp kendini tasfiye etseydi bugün güney sınırımız Musul’dan Halep’e uzanır batı sınırımız Selanik-Rodop hattında olurdu. Balkanlardan da bu kadar kanlı bir şekilde tasfiye olmazdık.
Türkiye Cumhuriyetini doğuran şartlar yaşanırken bugünkü sınırlarımız sorunlu çizilmiştir. Komşularımızın bir çoğu ile bugün alacaklı-verecekli durumdayız. Bugünkü Arap topraklarının paylaşımı İngiltere ve Fransa tarafından 1920 San Remo Konferansında yapılmıştır. Fransız mandasına bırakılan Suriye’nin kuzey sınırı Urfa-Maraş-Antep-Adana hattı olarak çizilmiştir. 1921 Ankara Antlaşması ile bu sınır yeniden düzenlenirken Hatay-Halep Suriye’de kalmıştır. Türkiye, Hatay’ı anavatana bağlarken Halep konusunda başarısız olmuştur. Bu sorunlu sınırlar yüzünden Suriye, hala Hatay’ı kendi sınırları dahilinde gösterirken bizim aklımızda Halep’tedir.
Irak sınırına gelince o hepimizin yüreğinde biz sızı. San Remo Konferansında Musul-Kerkük, güneyde kalacak şekilde Irak haritası çizildi. Milli mücadele ve sonrasında yaşanan olaylarda maalesef bu topraklar Irak’ta kaldı.
Ermenistan’la yaşanan toprak sorunlarını anlatmaya gerek yok. Keza Gürcistan’la da aynı sorunlarımız var fakat bugün Gürcistan Türkiye’nin himmetine muhtaç olduğu için ses çıkartmıyor. Elinde fırsat olsa onlarda Ermenistan’dan geri kalmaz. Batı komşumuz olan Yunanistan ve Bulgaristan’la olan ilişkilerimiz ve toprak sorunlarını anlatmaya gerek yok.
Bütün bu anlattıklarımız birleştirmek gerekirse; komşularımızla sıfır sorunlu olmak güzel politika, ancak üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyası ve Türk milletinin tarihsel sürecinde yaşadıkları bunu imkansız kılmaktadır. Komşularımızla elbette husumetlerimiz ve sorunlarımız olacaktır. Atalarımız; kul düşmansız olmaz, hatta Allah düşmansız bırakmasın demiştir. Elbette düşman komşularımız olacak önemli olan Türkiye’yi ve Türk Milletini bugüne getiren tarihi seyri iyi bilerek Türk Milletinin menfaatlerini korumaktır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti