Nöbetçi Eczaneler
28 Haziran 2010 Pazartesi 03:00:00 Anadolu Selçuklularının en güçlü zamanı Sultan Alaeddin Keykubat dönemidir. Bu dönemde Moğol tehlikesi belirmiş ancak Moğol orduları Anadolu’ya gir-meye cesaret edememiştir. İleri görüşlü olan Sultan Alaeddin Keykubat, yaklaşan bu tehlikeye karşı çağdaşı olan Harzemşahlar ve Eyyübilerle ittifak yapmış, ordusunu takviye etmiş, doğu sınırlarındaki kaleleri güçlendirmiş aynı zamanda Moğollarla da iyi geçinmeye çalışmıştır.
Fakat A. Keykubat’ın yerine geçen Gıyaseddin Keyhüsrev aynı karakterde birisi değildir. Onun döneminde ülke içinde ve orduda düzen-dirlik bozulmuştur. Moğolların önünden kaçarak Anadolu’ya göç eden Türkmenlerin iskan sorunu çözülemediği için Baba İshak İsyanı çıkmış ve bu isyan güçlükle bastırılmıştır. Selçukluların isyanı bastırmakta zorlandığını gören Moğollar, Selçuklu ordusunun eski gücünü kaybettiğini anlayarak Anadolu kapılarına dayanmıştır. Neticede Selçuklular ve Moğollar Kösedağ’da karşılaşırlar.
Tarihimize Kösedağ Savaşı olarak geçen savaş aslında savaş değildir. Selçuklu ordusu Kösedağ’da karargah kurmuş ancak Moğolların yaklaştığını gören Gıyaseddin Keyhüsrev geceleyin ordugahtan kaçmıştır. Sultanın kaçtığını haber alan askerlerde sabaha doğru ordugahı terk eder. Moğollar bunu savaş hilesi sanıp iki-üç gün Selçuklu ordugahına saldıramaz. Bakarlar ki Selçuklu ordusu korkudan dağılmış, ordugah bomboş, ordugahtan geri kalanları yağmalayarak Anadolu içlerine doğru yayılırlar.
Tarihimizde yaşanan bu utanç verici yenilginin en önemli sebebi Selçuklu yönetimi ve ordusunun moral gücünü-inancını kaybetmesi yada bilimsel tabirle çözülmesidir. Hepimiz biliriz ki, savaşları kazanan silah-para-teknoloji yanında moral gücüdür. Moral gücünü kaybeden orduların akibeti mağlubiyettir.
Tarihten bu örneği neden yazdığıma gelince; benim kanaatimce son bir kaç yıldır gizli eller sanki TSK’yı çözmek, moral gücünü çökertmek, kendine olan güvenini ve inancını yok etmek için sistemli bir şekilde uğraşıyor. Çeşitli ihbarlarla sabaha karşı emekli veya muvazzaf subayların evleri basılıyor, hepsi kelepçelenerek hakim karşısına çıkarılıyor. Ardından canlı yayınlarda gazetelerde haklarında yıpratıcı bir yayın tufanı başlıyor. Hepsi birer iddia olan suçlamalar sanki gerçekmiş gibi kamuoyuna aktarılıyor. Halbuki biz Büyük Taarruz’da esir ettiğimiz Trikopis’e bile böyle davranmamıştık. Trikopis’e yapmadığımız muameleyi kendi subaylarımıza reva görüyoruz.
Peki neden TSK yıpratılmak ve çözülmek isteni-yor. Benim kanaatimce bunun tek bir sebebi var. Bunun sebebi Türkiye Cumhuriyeti’ni askerlerin kurmuş olmasıdır. Askerleri çözdüğünüzde bu devletin kuruluş felsefesini de çözmüş olursunuz. Çoğumuzun ıskaladığı tarihsel gerçek şudur; 16 Mart 1920’de İstanbul işgal edilip son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı dağıtıldığında Osmanlı Padişahı, Osmanlı Sadrazam ve Osmanlı Nazırları Anadolu’ya geçip milli mücadeleyi başlatmamıştır. Anadolu’da Milli mücadeleyi başlatan M. Kemal önderliğindeki subaylar yani askerlerdir. Askerlerin öncülüğünde Ankara’da sivil idare kurulmuştur. Dolayısıyla askerleri çözdüğünüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin direniş felsefesini de çökertmiş olursunuz.
Şimdi gelelim neticeye. TSK’nın eli-kolu bağlı hale getirildikten sonra ulaşılmak istenen amaç nedir ? Benim kanaatim; dış güçler yakın gelecekte Türkiye’de PKK önderliğinde bir Kürt ayaklanması tezgahlıyorlar. Bu tezgahın işaret fişekleri çakılmaya başlandı bile. Nitekim 1’i büyükşehir, 7’si il, 51’i ilçe, 40’ı belde, toplam 99 BDP’li belediye geçen hafta Diyarbakır’da yaptıkları toplantıda, “merkezi hükümetten tamamen bağımsız hale gelmek için mücadele” kararı aldılar. Böyle bir iç ayrışma veya iç isyana Türkiye’nin varlığını ve toprak bütünlüğünü koruma iç güdüsü ile ilk karşı koyacak güç TSK’dır. Dolayısıyla Türkiye hakkında bu tür he-defleri olan düşmanlarımızın ilk yöneldikleri kurum TSK olacaktır.
Hepimizin gözden kaçırdığı gerçek Anadolu’nun dünyanın en tehlikeli coğrafyası olduğudur. Bu coğrafyada güçlü ordulara sahip olamayanlar yok olur giderler. Bu sebeple Anadolu “Kavimler Mezarlığı”dır. Tarihe bakın yaklaşık 2000 yıl Anadolu coğrafyasında kalan Hititler veya 1500 yıl bu topraklarda kalan Romalılardan geriye ne kaldı. Hepsi tarihin çöplüğünde.
