14 Şubat 2012 Salı 02:00:00
Muhacir veya Göçmen
Halkımızın kullandığı kelimelerle; muhaceret ve muhacirlik yani göç ve göçmen Türkiye’nin son üç yüz yıllık tarihinde en önemli problemlerinin başında gelmektedir . Göç; kelimenin kökü itibariyle göçmeyi, yıkılmayı, insanın köküyle bağının koparılması anlamını içinde barındırmaktadır. İnsanın hayat hakkını elinden alma, boyun eğdirme, şiddet kullanma ve nihayetinde göç; savaş olarak şekillenen silsilenin belki de en haysiyetsiz merhalesidir.
Şüphesiz göç hadisesi hangi millet ve din mensubunun başına gelirse gelsin bir insanlık dramıdır. Dolayısıyla tarihi olaylar neticesinde milletlerin zorla yer değiştirmesi hadisleri insanların hafızasında kolayca silinememekte ve çeşitli izler bırakmaktadır.
Rumeli’den Anadolu’ya yönelik Türk göçleri Avrupa tarihinde son üç yüz yıldır görülen en büyük felaketlerden biri olması sebebiyle hatıralarda canlı kalmaktadır . İlk örneği Mora’da yaşanan ve son üç yüz yıldır devam eden ve en son 1989’da Sırp-Boşnak savaşıyla yeniden canlanan daha doğrusu Sırpların “Türk” kabul ettikleri Boşnakları soykırıma uğratması; Muhacirlik denen gerçeği doğuran “Etnik Arındırma” amaçlı yok etmenin, Avrupa’da “Türk Soykırımı” veya “Türk İzlerinin Silinmesi” olarak uygulandığını gözler önüne sermiştir.
Osmanlı Devleti’nin hayatiyetini sürdürdüğü zaman içinde tarafsız tarihçiler ve arşiv belgelerinin de doğruladığı üzere gayr-i Müslimlere; planlı ve sistematik bir soykırım uygulamamıştır. Buna karşı; Osmanlı yönetiminin Balkanlarda zaafa uğraması sonucunda Müslüman ahali çeşitli vesilelerle katliam, baskı ve zorlamalar neticesinde göç etmek zorunda kalmıştır .
Muhacir veya Göçmen
Halkımızın kullandığı kelimelerle; muhaceret ve muhacirlik yani göç ve göçmen Türkiye’nin son üç yüz yıllık tarihinde en önemli problemlerinin başında gelmektedir . Göç; kelimenin kökü itibariyle göçmeyi, yıkılmayı, insanın köküyle bağının koparılması anlamını içinde barındırmaktadır. İnsanın hayat hakkını elinden alma, boyun eğdirme, şiddet kullanma ve nihayetinde göç; savaş olarak şekillenen silsilenin belki de en haysiyetsiz merhalesidir.
Şüphesiz göç hadisesi hangi millet ve din mensubunun başına gelirse gelsin bir insanlık dramıdır. Dolayısıyla tarihi olaylar neticesinde milletlerin zorla yer değiştirmesi hadisleri insanların hafızasında kolayca silinememekte ve çeşitli izler bırakmaktadır.
Rumeli’den Anadolu’ya yönelik Türk göçleri Avrupa tarihinde son üç yüz yıldır görülen en büyük felaketlerden biri olması sebebiyle hatıralarda canlı kalmaktadır . İlk örneği Mora’da yaşanan ve son üç yüz yıldır devam eden ve en son 1989’da Sırp-Boşnak savaşıyla yeniden canlanan daha doğrusu Sırpların “Türk” kabul ettikleri Boşnakları soykırıma uğratması; Muhacirlik denen gerçeği doğuran “Etnik Arındırma” amaçlı yok etmenin, Avrupa’da “Türk Soykırımı” veya “Türk İzlerinin Silinmesi” olarak uygulandığını gözler önüne sermiştir.
Osmanlı Devleti’nin hayatiyetini sürdürdüğü zaman içinde tarafsız tarihçiler ve arşiv belgelerinin de doğruladığı üzere gayr-i Müslimlere; planlı ve sistematik bir soykırım uygulamamıştır. Buna karşı; Osmanlı yönetiminin Balkanlarda zaafa uğraması sonucunda Müslüman ahali çeşitli vesilelerle katliam, baskı ve zorlamalar neticesinde göç etmek zorunda kalmıştır .