Nöbetçi Eczaneler
21 Kasım 2011 Pazartesi 02:00:00 Geçen hafta yazımızda; Yahudiler neden sevilmez? Neden tüm dünyada horlanan bir topluluktur? sorularının cevabını bulmaya çalışmıştık. Bu soruların cevabının Yahudi tarihinde gizli olduğunu belirtmiş, Yahudilerin yaşadığı tarihsel sürece değinerek bu soruları cevaplamaya çalışmıştık. Günümüzde Yahudilerle ilgili bir başka olgu da onların tüm dünya ekonomisine hâkim olduklardır. Bu olgu inkâr edilemez bir gerçektir. Bugün tüm dünyada; borsa, banka, para piyasaları, finans kurumları, kredi kuruluşları hep Yahudi kontrolündedir. Buna değerli madenlerin (altın-gümüş) işlenmesi ve pazarlanması faaliyetlerini de ekleyebiliriz.
Yahudiler, neden dünya ekonomisinde etkindir? sorusunun cevabı da yine Yahudilerin yaşadıkları tarihsel süreçle ilgilidir. Romalı komutan Titus MS 70 yılında Filistin’den son büyük Yahudi sürgününü yapmış, Yahudiler dünyanın dört bir tarafına dağılmıştır. Bu sürgünden sonra Yahudiler göç ettikleri bölgelerde devlet kuramamışlar, başka devletlerin egemenlikleri altında azınlık olarak yaşamışlardır.
Büyük sürgünde Yahudilerin göç ettiği bölgeler arasında Avrupa coğrafyası bulunur. Bu coğrafyada Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte Yahudiler ortaçağ Avrupa’sında güvenilmez bir topluluk olarak görülmüştür. Bu güvenilmezlik sebebiyle Yahudilerin devlet memuru olmalarına izin veril-medi, toprağa yerleşmeleri yasaklandı, ordulara alınmadılar, dolayısıyla asker ve subay olamadılar. Geriye bir tek ticaret sahası kaldı ki, onlar da bu sahada yükseldiler. Yine ortaçağ Avrupa’sında Yahudilerin şehirleri koruyan kalelerin içine yerleşmesine izin verilmediğinden onlar şehirlerin etrafında derme-çatma, günümüz tabiriyle gecekondu türü yerleşimler kurdular. Şehirlerin kenarlarındaki dağınık-düzensiz varoşları ve karmakarışık Yahudi yerleşimlerini tabir eden “Çıfıt Yuvası” veya “Çıfıt Çarşısı” gibi deyimler günümüze kadar gelmiştir.
Ortaçağ Avrupa’sında; memur olamayan, toprağa yerleşemeyen ve asker olamayan Yahudiler ticarete yöneldiler. Bu tarihsel olgu sonucu Yahudiler arasında; ticaret yapma, değerleri madenleri biriktirme (altın-gümüş) ve günümüzdeki bankacılığın yerini tutan tefecilik yapma önemli meslekler oldu. Mal ve toprak sahibi olamayan, edindikleri mülkler yağma edilen Yahudilere zaten başka saha kalmamıştı. Günümüzde Yahudilerin borsa, banka, para piyasaları, finans kurumları, kredi kuruluşları vb hâkimiyetleri işte bu tarihsel sürecin neticesidir.
Yahudilerin etkin olduğu bir diğer alan da bilim ve sanat sahasıdır. Ders kitaplarında okuduğumuz birçok bilimsel buluşu yapan, sanat eserleri veren ve fikir akımlarına önderlik eden kişiler Yahudiler arasından çıkmıştır. Karl Marks’ın Yahudi olduğunu veya Sovyet devriminin önderlerinin çoğunun Yahudi kökenli olduğunu hepimiz biliriz. Yahudilerdeki bu yaratıcı özellik onların uğradıkları zulümlerle ilgilidir. Çok ilginçtir, tarih boyunca zulme uğrayan topluluklar hep yaratıcı olmuştur. Ezilmişlik psikolojisi, zulüm psikozu ve zulümden kurtulma mücadelesi bu toplumları yaratıcı kılmıştır. Hatta Nietzesche’nin; şunu öğrendim ki, insana iyilik yapmak için ona fenalık yapmak lazım, sözü bu ta-rihsel olguyu doğrular niteliktedir. İnsanlık, Yahudilere fenalık yapmak suretiyle aslında onlara iyilik yaptı. Bu tespit okuyucularımıza garip gelebilir lakin biz Türklerin Kurtuluş Savaşı’nda silaha sarılmasının önemli sebeplerinden birisi de 15 Mayıs 1919’da İzmir’de yaşanan Yunan zulmüdür.
Buraya kadar yazdıklarımızı özetlemek gerekirse; Yahudilerin ticaret sahasında, para piyasasında, bilim ve sanatta yükselmesinin sebebi bu tarihsel süreçle ilgilidir. Bu tarihsel süreç Yahudileri bilim, sanat ve ticarette yaratıcı olmaya itmiştir. Bu tespitimizi doğrulayan bir ifade geçen yıllarda cinayet kurban giden Yahudi işadamı Üzeyir Garih’in şu sözlerinde gizlidir; “İki şeye karar verdik. Bir, bilgiyi iyi yöneteceğiz, iki parayı iyi yöneteceğiz…”
