Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

3 Dilde sonuç bildirgesi – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 18 Şubat 2011 Cuma 02:00:00
  2005’te İzmit’te kurulan ve başörtüsüne özgürlük talebiyle yola çıkan, Afyonkarahisar’da da Hak ve Özgürlükler Platformu olarak adını duyuran platformlar, artık Adalet ve Özgürlük Platfomu olarak anılacak.
Hayırlı olsun. Hatta 12 Eylül referandumundan kalma alışkanlıkla “Hayırlı olmasın efendim, uğurlu ve kademli olsun.”
Tabii bu arada toplumsal olayların pek “hayır işleri” ile ilgilenmediği düşünülen kesimin “jargon”uyla “kendisini hayır işlerine vakfetmiş” olarak bilinenlerin kelimelerinde değişiklik yaptığını görüyoruz. 12 Eylül referandumunda Anayasa paketine “hayır” oyu verenler, o günlerde sık sık “Hayırlı günler, hayırlı sabahlar” selamlamalarını kullanmışlardı. “Evet” diyenler ise “İyi günler, merhaba” gibi selamlamalarla karşılık veriyorlardı.
Şimdi Mısır’da Hüsnü Mübarek devrilince, 12 Eylül’de hayır diyen çoğu kişinin dilinde aynı slogan:
“Tayyip, sonun Mübarek olsun!”
Bunu duyan yüzde 58 -ki bu yüzde 58’in hepsini aynı partiye yazmak, hem haksızlık hem de referandum öncesi mitinglerde verilen ‘ayrımcılık yapmayacağız’ sözüne aykırı bir davcranıştır- “Hay mübarek!” demiş midir bilinmez.
Ama kelime oyunları ile siyasetin eğlenceli olacağını düşünmekteyim.
Platform’a dönecek olursak, platformların temsilcilerinin Bursa’daki buluşmasında, hemen hemen herkesin katılabileceği, katılmayanların da “Eh, bu da bir görüştür” diyebileceği maddeler var.
Maddeler şöyle:
“1- Adalet ve Özgürlükler Platformu ülkedeki özgürlükler meselesini bir bütün olarak görmektedir.
2- Platformumuz bu vesileyle; ilköğretimde başlayıp çalışma hayatı da dâhil yaşamın her alanında devam eden Başörtüsü yasağına karşı, yasak tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkıncaya kadar mücadelesine devam edeceğini bir kez daha ilan eder.
3- Adalet ve Özgürlükler platformu her seçim öncesi olduğu gibi, yine bir takım muğlak ifadelerin arkasına saklanılarak, Başörtüsü yasağının seçim sonrası kaldırılacağı yönünde yapılacak her türlü manipülasyona karşı kamuoyunu bilgilendirmeye devam edecektir.
4- Yeni bir Anayasa yapılması ülkenin gündemindedir; Platformumuz da bu süreci dikkatle takip etmeye devam edecektir.
5- Adalet ve Özgürlükler Platformu; Kürt sorununun çözümünde, ‘Anadilde eğitim’ hakkı başta olmak üzere, tüm fıtri hakların iadesi için üzerine düşen çabayı göstereceğini ve bu hakların Türkiye’de yaşayan tüm dini, mezhebi ve etnik kimlikler içinde kazanılmasının takibini yapacağını beyan eder.
6- Platformumuz kapitalist kuşatmaya ve her türlü emek sömürüsüne karşı Adalet ve Eşitlik temelinde mücadele etmeye devam edecektir.
7- Mavi Marmara olayı sonrası, İsrail aleyhine açılacak dava sürecinin iç hukuk ayağının ilerleyememesi kamu vicdanını rahatsız etmektedir. Adalet ve Özgürlükler Platformu bu meselenin takibini vicdani bir sorumluluk olarak görmektedir.
8- Platformumuz; Arnavutluk, Kosova ve Azerbaycan’da dayatılmaya çalışılan Başörtüsü yasağına karşı, bu ülke Müslümanlarıyla Dayanışma içinde olduğunu ilan eder.
9- Adalet ve Özgürlükler Platformu Tunus ve Mısır halklarının diktatörlere karşı başlattıkları İntifadayı selamlar.”
Benim dikkatimi 5’inci madde çekti. 5’inci maddeden önce de bildirgenin yazıldığı diller… Bildirge, Türkçe, Kürtçe ve İngilizce olarak hazırlanmış. Katılımcılara bakıyoruz, “Acaba, Kürt kökenli vatandaşlarımızın anlaması için mi böyle yapılmış” düşüncesiyle… Katılımcıların memleketleri Afyonkarahisar, Ankara, Antalya, Akyazı, Bursa, Kocaeli, Konya, Kütahya, Sakarya, Tokat ve Van. Evet, bir etnik mensubiyet sadece birkaç il merkeziyle sınırlı kalmaz, kabul ediyorum, bununla birlikte 12 memleketten birinin Kürt kökenli vatandaşlarımızın çoğunlukta olduğu varsayılan bir şehir olmasına rağmen neden sonuç bildirgesinin Kürtçe yazıldığını anlayamıyorum. Hele İngilizce’nin yerini ise tartışmaya bile gerek duymuyorum. Acaba “Yurdumuçzda yaşayan yabancılar da bizden haberdar olsun efendim” diyerek mi İngilizce eklenmiştir bildirgeye?
Bildirgenin bu yöne, “federasyon” tartışmalarının önümüzdeki süreçte daha da hızlanacağını düşündürdü. Çünkü sivil toplum örgütleri -ki demokratik kitle ögürtleri denilse daha iyi olur, Sorosvari tanımdan kurtulmuş oluruz- siyasi partiler, siyasetçiler, yorumcular, eskiler, yeniler ya herkesin duyabileceği şekilde düşünüp “Verelim kurtulalım” demeye başladı, ya da iç dünyalarında bu tartışmada “Verme” yönünde rey kullanır hale geldi.
Özgürlüklerle ilgili basın bildirisinin Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe ve İngilizce olarak da yazılması Oktay Sinanoğlu’nun gündeme getirdiği ve eleştirdiği “Türkçe yetersizdir, hem bu ülkede Kürtler de yaşamaktadır. İngilizce de ortak dildir. En iyisi Anayasa’da 3 dil olsun” propagandasına hizmet eder kanaatindeyim. Önce DTP, sonra BDP olan partinin milletvekillerinin 2007 Genel Seçimleri’nden bu yana süregelen “Anayasal güvence istiyoruz” demeçleri de tam bu noktada değerlendirilmeli.
Tabii ikinci bir resmi dilin anayasal güvence altına alınması talebi ile Irak’ın kuzeyinde kurulan Kukla Devlet ve 22 Müslüman ülkenin sınırlarını değiştirme iddiasındaki Büyük Ortadoğu Projesi arasında da bağlantı kurmak gerek.
Yazıyı, Sinanoğlu’ndan bir cümleyle bitireyim:
“Türkçe giderse Türkiye gider!”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER