Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

HAŞİMOĞLU-ÜMEYYEOĞLU.

Haşim ve Ümeyye isimli iki kardeşten türeyen Haşimoğulları ve Ümeyyeoğulları Mekke’deki Kureyş kabilesinin amcazade iki sülalesidir. Bu iki kardeş, dinsel kaynaklarda anlatıldığı şekliyle, Hz İbrahim’in inşa ettiğine inanılan ve bugün Müslümanların kıblesi olan Kabe’nin bakımıyla ilgilenmektedirler. Ümeyye’nin yaşı Haşim’den büyük olmasına rağmen halkın sevgisini kazanamadığından, bu ailede bulunan Mekke liderliği ve Kabe’nin bakım hizmetini yapma görevini kardeşi Haşim aldı. Tabii bunu Ümeyye hiç hazmedemedi. Böylece iki kardeş arasında Hz Muhammed’in doğumundan yaklaşık 70-80 yıl öncesine dayanan bir rekabet başladı. Bu rekabet tarihsel süreçte İslam dünyasında Şii-Sünni olarak başlayan ayrılığın ilk tohumları oldu.
Hz Muhammed’e ilk vahiy 610 yılında gelip peygamberlik görevi başladığında ona ilk karşı çıkan o tarihte Ümeyyeoğullarının Mekke’deki lideri Ebu Süfyan oldu. Ebu Süfyan’a göre; nasıl olurda Ümeyyeoğulları varken, Haşimoğullarına peygamberlik gelirdi? İşte bu öfke ve hınçla Ebu Süfyan Bedir, Uhut ve Hendek savaşlarında müşriklerin komutanlığını yaptı. Son ana kadar amcazadesi Hz Muhammed ve onun dinini boğmaya çalıştı.
Gerek Ebu Süfyan ve gerek eşi Hind bu öfkede o kadar ileri gittiler ki; Ebu Süfyan’ın hanımı, Vahşi adlı kölesine Uhut Savaşı’nda Hz Hamza’yı mızraklattı, Hz. Hamza’nın bağrını yardırıp ciğerini çıkarttırdı ve o ciğeri çiğ çiğ yedi. Bu yüzden tarihteki adı “Ciğer Yiyen (âkiletu’l-ekbât)” olarak kaldı. Yine Hz Hamza’nın burnunu kulağını kesti, hatta bu kulakları bir ipe dizerek gerdanlık olarak boynunda taşıdı.
Netice olarak Ümeyyeoğulları ve Ebu Süfyan, Hz. Muhammed’e peygamberlik vahyedilmesini hazmedemediği için ona inanmadı, ona karşı savaşlar yönetti. Bu düşmanlığı Mekke’nin fethine kadar sürdü. Mekke’nin fethinde ise inanmaktan başka çare kalmadığını anlayıp ailesiyle birlikte Müslüman oldu. Oğlu Muaviye’de fetih esnasında Müslüman oldu. Ama Ümeyyeoğullarının, Hz Muhammed nezdinde Haşimoğulları ailesine karşı rekabet hissi, üstü örtülü olarak devam etti.
Hz Osman, Dört Halife döneminde, Ümeyyeoğulları sülalesinden seçilen tek halifedir. Kabile asabiyesinden olacak ki; Hz. Osman döneminde Muaviye, Şam valisi yapıldı. Bu atama Müslümanlar arasında şaşkınlığa yol açtı. Çünkü Muaviye’nin babası Ebu Süfyan ve annesi Hind’in Hz Muhammed’e yaptıkları eziyetler hafızalarda taze olarak yaşamaktaydı. Neticede bu atama İslam dünyasında ilk bölünmelerin önünü açtı ve Hz Osman katledilmesine kadar giden ayrılıkları başlattı.
Hz Osman’dan sonra Hz Ali halife seçildiğinde kabile asabiyesini din kisvesi altında öne çıkaran Ebu Süfyan oğlu Muaviye, Hz Ali’nin halifeliğini tanımadı. Hz Ali ve Muaviye hilafet konusunda 657 yılında Sıffın Savaşı’nda karşılaştılar. Savaşı ilk anda kaybeden Muaviye, Hz Ali’yi alt edebilmek için hiç yapılmaması gereken bir şeyi yaptı. Kur’an-ı Kerim’in yapraklarını yırtarak kılıç ve mızraklarının ucuna taktılar. Böylece Hz Ali’nin kuvvetleri arasında tereddüde sebep olurken ilk defa Kur’an-ı Kerim siyaset aracı olarak kullanıldı.
TBMM’de Hilafetin kaldırılması konuşulurken bu gerçeği M. Kemal şöyle ifade eder; “Vaktaki Muaviye ile Hz. Ali karşı karşıya geldiler. Sıffin vakasında Muaviye’nin askerleri, Kur’ân-ı Kerim’i mızraklarına diktiler ve Hz. Ali’nin ordusunda, bu suretle tereddüt ve zaaf husule getirdiler; işte o zaman hak olan Kur’ân, haksızlığı kabule vasıta kılındı. Ondan sonra bütün müstebit hükümdarlar hep dini alet edindiler. (…) Böyle şerre alet olan insanların yüzündendir ki, dört halifeden sonra din, daima siyaset vasıtası, menfaat vasıtası, istibdat vasıtası yapıldı.”
Sıffin Savaşı sırasında yaşanan “Hakem Olayı” ile hilafet sorunu çözümlenemezken Muaviye’nin Şam’da kendini halife ilan etmesiyle iki tane halife ortaya çıktı. Bir tarafta Kufe’de Hz Ali ve öbür tarafta Şam’da Muaviye. Ancak Muaviye’nin hilafeti siyasi anlamda Ümeyyeoğullarının rakipleri Haşimoğulları’nı alt etmesinin basamağı oldu. Hariciler tarafından Hz Ali’nin 661’de öldürülmesiyle Muaviye rakipsiz kaldı ve hilafet ve dolayısıyla Hz Muhammed’in doğumundan 80 yıl önce başlayan Haşim ve Ümeyye adlı iki kardeşin arasındaki anlaşmazlıktan Ümeyye tarafı galip çıkmış oldu.
Hz Ali’nin büyük oğlu Hz Hasan, Kufe’liler tarafından halife ilan edildiyse de Muaviye’ye karşı koyamayarak hilafet davasından vazgeçti. Hz Hasan’ın, hanımı tarafından zehirlendiği bunda Muaviye’nin parmağı olduğu İslam kaynaklarında geçer.
Muaviye vefat etmeden önce oğlu Yezit’i halife tayin eder ve devlet ricalini biat ettirir. Halbuki Hz Hasan’la yaptığı anlaşmada; Muaviye vefat ettiğinde tekrar seçim yoluyla halife tayin edilecekti. İktidarı bırakmak istemeyen Ümeyyeoğulları ve dolayısıyla Muaviye sözünde durmaz. Dolayısıyla Muaviye’nin İslam dünyasına yaptığı en kötülük; kendi sağlığında oğlunu veliaht seçip halktan Yezid için bey’at aldırarak İslâm’daki seçim sistemini saltanata çevirmiş olmasıdır.
Bundan sonrası ise hepimizin malumu; Hz Muhammed’in torunu ve Hz Ali’nin oğlu Hz Hüseyin hilafet davasına kalkışınca Yezit tarafından 72 akrabasıyla birlikte Kerbela’da şehit edildi. Bu ise İslam dünyasında günümüze kadar gelen Şii-Sünni kavgasının başlangıcı oldu. Tarihsel süreçte Mekke’de iki kardeşin anlaşmazlığı olarak doğan ayrılık, dini ve siyasi kisveye bürünerek tarih boyunca Müslümanların mezhep taassubuyla birbirini boğazlamasına sebep oldu.
Bu yazıyı neden hazırladığımıza gelince; Irak’ın parçalanmasının ardından Suriye’nin de aynı akıbete uğraması yakın. Yine basını takip ediyorsanız Libya’da da bir ameliyat başlamak üzere. Yine basından takip ettiğimiz kadarıyla Suriye’deki parçalanmada Türkiye rol alıyor. Üzücü olan ise bu parçalanma Türkiye’deki bazı dindar çevreler tarafından mezhep temeline dayandırılmaya çalışılıyor.
Kendini dindar olarak deklare edenlerin, Müslümanlar arasında mezhep ayrımcılığı yapması veya Suriye’deki ayaklanmaları mezhep temeline dayandırmaya çalışması ne kadar doğru? Bu kavga kızıştığında akacak kan Müslüman kanı değil mi? Unutulmamalıdır ki; tarihte en büyük cinayetler ve yok etmeler din ve mezhep adına yapılmıştır. Kendi mezhebini koruma kaygısıyla karşı mezhepteki Müslüman’ı öldürmeyi kutsallaştıran, kendi mezhebi dışındakini katlettiği zaman sevap kazandığına inanan, bu cinayetle cihat yaptığını ve cennete gideceğine inandırılan insanların cinayetlerinde sınır kalır mı? Yakın tarihimizde hepsi de Türk ve Müslüman olan Maraş halkının mezhep kışkırtmalarıyla birbirine düşürüldüğünde en yakın mahalle komşularını bile baltalarla doğradığını görmedik mi?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti