Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

İKİ DOST; PİYER LOTİ ve CLAUDE FARRERE.

Ramazan Balkan 10 Ekim 2011 Pazartesi 03:00:00
  Osmanlı Devleti için 1900’lu yılların başı felaketin başladığı yıllardır. Yemen; Arap isyanı, bugün Suriye’de kalan Havran; Dürzi isyanı, Doğu Anadolu; Ermeni isyanlarıyla kaynamaktadır. Balkanlar’da da durum bundan farklı değildir. Makedonya’da Sırp, Bulgar ve Rum çeteler bölgeye hâkim olmak için hem birbirleriyle hem Osmanlı Devleti’yle kanlı bir çatışmaya girmişlerdir. Makedonya’da nüfus ekseriyetini sağlamak isteyen bu çetelerin ilk saldırdıkları topluluk Türklerdir. Acımasız ve sistemli bir katliam politikasıyla Türkler göçe zorlanmaktadır. İşin daha da acı tarafı hükümet bu çetelerin üzerine yürüdüğünde karşısında İngiltere, Fransa, Rusya gibi devletleri bulur.
Osmanlı Devleti’ne karşı sergilenen ikiyüzlülüğün en açık örneği ise Balkan savaşlarında yaşanmıştır. Rusya’nın kotarmasıyla, Balkan devletlerinin Osmanlı Devleti’ne karşı ittifakı sağlanır. Ancak hepsinde şu endişe vardır; Osmanlı Devleti 600 yıllık bir devlet, bir saldırıyla Yunanistan’ı, Bulgaristan’ı yerle bir edebilir. Bu endişe sebebiyle İngiltere Dışişleri bakanı Lord Grey İstanbul’a bir nota gönderir. Bu notada diplomatik lisanla; “savaş bittiğinde statüko bozulmayacak, yani sınırlar değişmeyecek, kimse kimseden toprak almayacak” denilmektedir.
Balkan savaşı Osmanlı Devleti açısından tam bir hezimetle sonuçlanır. Bulgar ordusu İstanbul önlerine kadar gelir. Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında barışı sağlamak için Londra Konferans’ı toplanmıştır. Bu konferansta Osmanlı temsilcisi statükonun bozulmaması konusundaki notayı hatırlattığında tam bir ikiyüzlülükle karşılaşır. Batılılar savaş öncesi statükonun bozulmamasıyla ilgili verdikleri notayı dikkate almazlar; “o savaş öncesiydi, siz savaşı kaybettiniz, statüko falan yok” deyip kestirip atarlar. Kısacası Fuzuli’nin dediği gibi; “Dert çok hemdert yok, düşman kavi talih zebun.”
Bu acı ve ıstırap günlerinde gökten inen bir el gibi Piyer Loti ve Claude Farrere imdadımıza yetişir, acımıza merhem olur. Çünkü imparatorluğun son günlerinin yaşadığı o günlerde acımıza ağlayanımızda yoktur.
O acı günlerimizde derdimizle hemdert olan Piyer Loti 1850 yılında doğmuştur. Samimi bir Türk dostu olarak Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkleri kuvvetle desteklemiştir. Balkan savaşları sırasında İstanbul’a gelmiş ve Türk Milletinin uğradığı haksızlıkları savunan “Can Çekişen Türkiye” adlı kitabını kaleme almıştır. Kitabının önsözünde; “Bu sayfalar, birçok riyakârca alçaklıkların maskelerini indirmek, birazcık olsun gerçeği göstermek ve adalet istemek için, bir üzüntü ve tiksinti ateşiyle yazılmıştır” satırları bulunur. Kitabında; “Kendisine Hıristiyan denilen Avrupalının gözünde, bütün dünya Müslümanları, avlanılması suç olmayan bir av sanılıyor” tespitinde bulunurken, Balkan devletlerinin de Osmanlı’ya karşı; “Avlar parçalanıp yeniyor. Et kokusunu duyuyoruz. O halde, biz de tehlikesizce gidip karnımız doyuralım” mantığıyla gayet barbarca davrandıklarına değinir. Can Çeki-şen Türkiye adlı kitabında Piyer Loti’nin en can alıcı cümlesi; “Avrupa’ya şöyle haykırmak istiyorum: Türklere saygı duyunuz” ifadeleridir.
Büyük Türk dostu Piyer Loti 10 Haziran 1923’te Türk zaferini gördükten sonra vefat etmiştir. Ankara’da toplanan TBMM’nin ilk yaptığı çalışmalardan birisi de Türklere gösterdiği bu dostluğa teşekkür için 1921 yılında Müfide Tek Hanım başkanlığında bir heyeti Paris’e göndermesidir. Bu heyet M. Kemal’in mektubunu Piyer Loti’ye iletir. TBMM heyeti ile Piyer Loti arasındaki görüşmeye Claude Farrere’de katılır. Hatta Piyer Loti bu görüşmede Türk dostluğunu Claude Farrere’ye miras olarak bıraktığını beyan eder.
Claude Farrere 1876 yılında dünyaya gelir. İşin ilginci O’da Piyer Loti gibi denizcidir. Acı günlerimizde derdimizle hemdert olmuş; Balkan, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Türkleri desteklemiştir. Balkan savaşları sırasında, Türklere yapılan bu saldırı durdurulmazsa bu savaşın yeni bir dünya savaşına dönüşeceğini belirtmiştir. Bu kehaneti gerçekleşince; “Kısacası tek gözlü, hatta büsbütün kör olan bir kısım insanlar, benim iki gözlü olmamı, ��stelik ileri görüşlü olmamı hazmedemeyerek bana saldırdılar” demiştir. Balkan savaş öncesi yazdığı; “Hazırlanan bu kavgada ben, kuvvetliye karşı zayıfın, zalime karşı mazlumun, Hıristiyanlara karşı Müslümanların tarafındayım” cümleleri Haçlı taassubu içinde olanları öfkeye boğmuştur.
Kurtuluş Savaşı yıllarında açık yüreklilikle; “Türkiye’nin bozgunu, Fransa’nın bozgunu demektir; Yunanlıların zaferi, medeniyetin gerilemesi demektir” tespitinde bulunur. Yine; “Fransa’nın bütün Orta-Doğu’daki menfaatleri, Türk menfaatlerine bağlıdır… Türkiye’nin kaybettiği her karış toprak Fransa’nın kaybettiği toprak demektir… Yunanlıların atacağı her adım biz Fransızlar için gerileme demektir” satırlarını yazmıştır.
Claude Farrere Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya gelmiş ve M. Kemal’le görüşmüştür. Savaş yıllarında Fransız kamuoyunda Türk tezini desteklemiştir. I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Devleti’ne karşı yürütülen İngiliz-Fransız işbirliğinin Kurtuluş Savaşı yıllarında bozulmasında etken olmuştur. Yazar 1937 yılında “Türkiye’nin Manevi Kuvvetleri” adında bir kitap yazmıştır. 1957’de vefat eden yazarın Türkiye’nin Manevi Kuvvetleri isimli eserinin okunmasını tüm okuyucularımıza tavsiye ediyoruz.
Bu vesileyle acı günlerimizde elimizden tutan dostlarımızı da hatırlamış olalım.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti