Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

12. BALIK BURCU (19 Şubat – 20 Mart)

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 1 Temmuz 2017 Cumartesi 12:07:16
 

-17-
 Balık Burcu’nun tanrısal kavgaları; İkizler, Başak ve Yay iledir.
“Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiası ile kendi adına “BEN” diyerek, dûniHİ algı ve zann’larının hayat tarzı olan esfele sâfiliyn içerisinde yerini alan Balık Burcu insanı şaşkındır. Çok şaşkındır. Bu özellik çok önemlidir. Balık Burcu insanının küfürdeki bu özelliği onu diğer burçlardan tamamen farklı yapar. “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiası ile kendi adına “BEN” dedi, dûniHİ algı ve zann’ları ile akan bir hayat tarzı olan esfele sâfiliynin içerisinde kendisini buldu. Ama şaşkın. Niye? Şu sebepten: “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiası da nereden çıktı? Bu iddiada bulundum da şimdi ben ne yapacağım? Bu iddianın peşinden nasıl gideceğim?” İşte farkında bile olmadan sorguladığı bu hâl sebebiyle şaşkınlık yaşar ve bu zorlukla yola devam eder. Kendi adına “BEN” dedi ama “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasında bulundu ama “Nereden çıktı bu, bu nasıl bir iş?” der ve bu iddiayı göğüsleyecek enerjiyi kendisinde bulamaz. Onun bu şaşkınlığı esfele safiliyn aynasında aşağılık duygusu olarak görülür. Çok enteresan! Esfele safiliynde ona hemen bu damgayı basarlar; sende aşağılık duygusu var! O da öyle sanar. Bu durum hiç de bir aşağılık duygusu değildir, bir şaşkınlıktır. Allah muhafaza etsin, hayatının tamamını Billahi anlamda imanla ve ibadetle geçirmiş birisi bir anda kendisini cehennemde bulsa şaşırmaz mı? Nasıl şaşkına döner? İşte Balık Burcu’nun hali odur. Cehennem ahalisi ona, “sende aşağılık kompleksi var” diyebilir. O onların zannı. Esfele sâfiliyn yaşantısındaki dûniHİ algılı kişiler, Balık Burcu’na bu özelliğinden dolayı, “Senin aşağılık duygun var” etiketi yapıştırmaktadır ama bu kesinlikle yanlıştır. İşte vehmin zulmeti böyle zalimdir, acımasızdır, “Yaşarsan yaşarsın” der. Şunu fark edelim, astronomik pozisyon insanda aşağılık duygusu açmaz. Bu duygu insanın dûniHİ algı ve zann’larıyla kendisinde kendisinin açtığı bir zann’dır.
Balık Burcu insanı esfele sâfiliyn içerisindeki bu hayat tarzına hiçbir zaman güvenemez. Esfele sâfiliyn kurallar hiç ona göre değildir. Bu hali de vehmin zulmeti aynası “ne çekingen ve utangaç insan” diye gösterir. Ne yapacaksa hep çekingen ve korkak davranır. Ama çaresizdir. Esfele sâfiliyn gemisine yolcu olmuştur bir kere… Bu gemide onu koruyacak başka iddia sahiplerinin gücüne, enerjisine ihtiyaç duyar.
Oysa o geçmişi, bulunduğu anı ve geleceği bir anda ilişkilendirebilir ve sonuçlar çıkarabilir, böyle de üstün bir özelliği vardır. Geçmişi, geçmişteki bir işi, bulunduğu anla ve gelecekle ilişkilendirip oradan hemen üstün bir sentezle bir sonuç çıkarabilecek Fuad’ı vardır. Ayrıca sezgilerinin de kuvvetli olması ona yardım eder.
Sezgileri ve esfele safiliyn kuralların çelişkileri onu kuşkulu ve kuruntulu yapar. Ancak, mekanizmayı çözemediği için sessizce bulunduğu ortamlara kerhen uyum gösterir, “Bana elleşmesinler” diye.
Kendisini rahatlatmak için Pollyanna Tanrıcılık oynar. Neden? Çünkü Balık Burcu için saydığımız bu küfür kıvamından çıkan tanrı şöyledir: Esfele sâfiliynden çok rahatsız, uyum sağlayamıyor, güvenemiyor, ama yaşaması lazım. Ne yapacak o zaman? Bardağı dolu tarafından görmeye çalışacak ki burada barınabilsin. İşte Balık Burcu’nun bir yanı da budur; Pollyanna Tanrıcılık oynar. Yani burçlar içerisinde Balık Burcu insanının “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasında kendi adına “BEN” diyen statüsü bir Pollyanna Tanrı’dır artık. O zaman zaman da Zavallı Tanrı’dır. Hayatı bu iki tanrılık arasında geçer. Balık Burcu’ndaki ilâh ya Pollyanna Tanrı’dır ya Zavallı Tanrı. Pollyanna Tanrı iken bardağın dolu tarafını gören, sevgi ve merhamet özelliklerini ön plâna çıkaran birisidir. Ancak kuşku, kuruntu, hayalcilik, sezgiler devreye girince, yani dûniHİ algı ve zann’ları kuruntular lehine ağır basınca, kendi iç dünyasına çekilir, esfele sâfiliyn hayattan korkar, siner ve Zavallı Tanrı olur. Esfele sâfiliyn sistemle iyi geçinebilmek için, statüsünü koruyabilmek amacıyla da fedakâr davranır. Almaz… Vermeye razı olur. Yeter ki şu yolculuğu hasarsız tamamlasın ister. Oysa bu şaşkın ve çaresiz haline rağmen, hoşlanmasa da, “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiası sahibi olması sebebiyle küfrün içerisindedir. Böyle devam eder ve bu hâl üzere de ölürse ahirette ashâbun nâr muamelesi görür.
Bu haliyle Balık Burcu insanı çeşitli felsefelerle karşılaşırsa, sunulan felsefeyi, felsefî fikirleri kendi sezgi ve medyum benzeri güçleriyle uyumlu görerek, başka bir yanlışın içerisine yuvarlanır. Veya çaresizliğini keyif verici maddelere doğru kayarak unutmak, dağıtmak ister ki yine esfele sâfiliyn tuzaklarına yakalanmış olur.
Balık Burcu insanı ne yapacağını bir türlü bilemediği bu yaşantı içerisindeyken, “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasından vazgeçmeyi öğrenirse, kendi adına söylediği “BEN”i sahibine teslim etmeyi öğrenirse, gereğini kolaylıkla yapar. Böyle yaparsa birden bire değişir. O zavallı, korkak, çekingen halinden eser kalmaz. Esfele safiliynden kurtuluşuna nasıl şükredeceğini bilemez hale gelir, yeniden doğmuş gibi olur.
Balık Burcu insanının her hali aslında kendisi için bir aralanmış kapıdır, görebilir inşaAllah.
Misal olarak; Balık Burcu insanına göre en güvenli yer kendi iç âlemidir. Kendisi öyle tarif eder. Esfele safiliynden o kadar yılar ki, “En güvenli yer, kendi iç âlemimdir” der. Onun için öyledir. İşte bu özelliği ile o aslında Kendinde Kendine Göre Var haline dönüş antrenmanları yapmaktadır da haberi yoktur. Bir insanın çaresizliklerinde içine yönelmesi, kendisine sığınması, yalnızca kendisini güvenli bulması o kişide bulunan ve açılmayı bekleyen Billahi iman izidir. Ve onun için bu özellik, onu “Nefsini bilen Rabbini bilir”e götürecek izdir.
Onun bir koruyucu arayan “BEN” yapısı ise, “BEN”in asıl sahibine olan ihtiyacındandır.
Burçlar ve Küfürler kapsamındaki paylaşımlarımızı bir son not ile tamamlıyoruz:
Gördük ki, insanın doğumu sırasında içine girdiği astronomik pozisyondan da etkiler alarak kazandığı özellikler kompozisyonuna genel tanımlama “BURÇLAR” deniyor. Hayata dûniHİ algı ile başlayan insan her konuyu olduğu gibi burcunu da bu algıyla “müstakilen var ve muhtar” ilân ederek değerlendirerek kendisinde yeni bir açılım oluşturur. Bu yeni açılım, onun dûniHİ algı ile oluşturduğu zann’ların sonucu olduğundan küfür kapsamındadır. Böylece; astronomik pozisyonla açılan “BURÇLAR” insanın dûniHİ algısı sebebiyle “KÜFÜRLER”e dönüşür, sonuçta “BURÇLAR ve KÜFÜRLER” ortaya çıkar. Astrologlar, “KÜFÜRLER” kısmını astronomik pozisyonun esas açılımı sanıp, insanlara “BURÇLAR”ı olarak sunarlar. Böylece küfrün yayılmasına ve kuvvetlenmesine sebep olurlar. Hâlbuki “Astronomik Pozisyon Açılımı” Sünnetullah kapsamında olup, insanlarda “KÜFÜR” oluşturmaz. Bu yazılarımızda biz, Hakka ve hayra bir yol olur ümidiyle, her burç özelinde o burç insanı için oluşan küfrü, bu küfrün kıvamını ve bu halden kurtuluşa yardımcı olacak aralık kapıları paylaşmaya çalıştık.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER