Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

ANNE VE ÇOCUK ÜZERİNDEN “MANA”YI ÖRNEKLENDİRMEK

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 1 Ağustos 2017 Salı 12:41:59
 

-5-
“Mana” kavramını zihnimizde daha somut hale getirmek üzere, bugün “Korku” ve “Anne” örneği ile tefekkürümüze devam ediyoruz. Normal hayatımızdan vereceğimiz bu örnekle “mana”yı anlamak kolaylaşır inşaAllah.
Herşey HİS üzerinde,
 HİS üzerinden, HİS olarak yürür
Bir konu hedeflenerek o konuda korku oluşturmak amacıyla bir grup insana bilgi verilmiş olsa, eğer onlardan bazıları bu anlatılanları yalnızca bilgi olarak, bilgi seviyesinde, yani duymal yakin sahiplenmişlerse; onlar uyarılan konuda olmasını istediğiniz sakınma fiillerini gösteremeyeceklerdir. Şöyle söyleyelim: Hedefimizde bir konu var, o konuda insanların tedbirler almasını önereceğiz. Çünkü o konuyla ilgili korkmaları gerekiyor, o tehlikeli birşey. Bilgileri verdik. O bilgiler dinleyen kişide duymal yakinse, az önce saydığımız mana sıralamasına göre o bilgi duymal yakin seviyede kalmışsa, kişi o bilgilere sahiplenmek için bir ön adım atmamışsa, hissinde bir His adımı atmamışsa, sırası geldiğinde uyarılan o konuyla ilgili sakınma fiillerini gösteremeyecektir. Oysa o bilgileri duymuştu! Buna rağmen istenen fiilleri gösteremeyecektir! Fiillerin zoraki olsa da ortaya konuluyor olması yeterli olmaz, izleyenlere göre sırıtır, kişinin beden dili fiillere uyum sağlayamaz. Siz bu durumu “samimiyetsizlik” olarak değerlendirirsiniz. Çünkü o kişinin bedeninde anlatılan bilgilere göre bir kimya oluşmamıştır. Bilgi verenler işte bu kimyayı oluşturabilmek için değişik yöntemler uygularlar; dille ifade tekniği dışında istatistik veriler, görsel belgeler gibi araçlara da başvururlar. Neden? Hislendirmek için. Dinleyicinin, hedef kitlenin konuyla ilgili HİSLENMESİNİ ister. Çünkü amaç konu ile ilgili mana oluşturmaktır. Mesela bir tehlike durumunda o konuda bir korku manası oluşturmak hedeflenir. Elbette bu genel bir yöntemdir. Bu yöntemle insanları yanlışa da kanalize etmek mümkündür.
Dikkat ederseniz göreceksiniz ki; herşey HİS üzerinde, HİS üzerinden, HİS olarak yürür. Lütfen bu cümleyi çok önemseyiniz. Bunu tatbik etmek için kendimizde bahaneler, fırsatlar arayalım, bu yanımızı açmaya gayret edelim. Biz moleküler bir sistemde yaşadığımız için her şeyi moleküler sistem üzerinden yürütmeye çalışıyoruz. İş öyle değil. Herşey HİS üzerinde, HİS üzerinden ve HİS olarak yürür.
“Korku”nun böyle bir yanı var. Bir de korkuya şöyle bakalım: Korku oluşturmak amaçlı verilen bilgiler kişide; His yoğunluklarına dönüşmeye başlamış ve bir kimlik kazanarak mana oluşturmuş, bu mana da beyinde alan açmışsa, sakınma fiilleri çok kolaylıkla ortaya konur ve beden dili de bu korku manasını her haliyle yansıtır. Çünkü bu korku manası beyindeki alan aracılığıyla vücudu kendisine ait bir kimyayla etkisine alır. Konumuz olan korku ile ilgili olarak bu bir çeşit KORKU LİBASI’dır. Dolayısıyla amaç; bilgi değil hisleri tetiklemek ve bilgiye ait mana elde etmek olmalıdır.
HAŞYETULLAH ve TAKVA ELBİSESİ
 Bilgi mana için elzem bir araçtır. Konuya inançlarımız açısından bakacak olursak; Hayra, hayr manaya sebep olmayacak bilgiden korkmalı ve bu konuda korunmak için Allah’a sığınmalıdır. “Bilgi” insanı memnun eder, “mana” ise mutmain eder. His, his ile tatmin olur. Hem dünyada hem de ahirette mutmainlik ise ancak “Allah” manasıyla olur.
Evren dilinde hürmet gören ve Allah indinde makbul manaların en önemlilerinden birisi HAŞYETULLAH manasıdır. Haşyetullah, Talib’in Allah’ı tanımak için edindiği bütün bilgilerin topluca oluşturduğu hissin haşyetullah kimliği ile oluşturduğu manaya söylenir. Haşyetullah derecesi, Allah’ı tanıma bilgilerinin (doğru olmak kaydıyla) çoğalmasıyla artar. Efendimiz (SAV) buyurmuşlardır ki: “Allah’ı en fazla tanıyanınız benim, bu sebepten en çok haşyet duyanınız da benim.” “Haşyetullah” manasının büyük mutmainlikle çakıştığı bir mana “Allah’dan utanma” manasıdır. Bu iki mana birlikte “Edeb” kimlikli bir mana oluştururlar. İşte beyinde alan açan mana da bu “Edeb” manası olur ve kendisine ait bir kimya ile beden diline yansır ki, o da kişide TAKVA ELBİSESİ olarak görülür.
Çocuğun annesine bakarkenki
“BAKIŞ MANASI”

“Mana”yı bir de “Anne” örneği ile somutlaştırmaya çalışacağız. Ama bu örneği lütfen zikrullah çalışmalarınız ve çeşitli vird gayretlerinizle ilişkilendirerek anlamaya çalışın. “Anne” kelimesi sembol olsun. O anlatımdan çıkanı biz, seviyemizi ve hedefimizi tespit etmek için, zikrullah faaliyetlerimizle ilişkilendirerek okuyalım, örneğe zikrullah ile ilişkimiz çerçevesinde bakalım.
Bir çocuğun annesine baktığı zamanki “BAKIŞ MANASI”nı düşünelim. Bir çocuk annesine bakıyorken bir mana ile bakıyor; BAKIŞ MANASI. “Bakış manası da nedir?” demeyin lütfen! Normal hayatta bunu çok kolay anlıyoruz ama bu konular olunca “acaba nedir?” denilebiliyor, maalesef. Oysa normal yaşantıda “mana”yı kullanırız, mesela “Bakışındaki manayı sevmedim” deriz. Hayatımızda hislerin bu kadar yeri var ama biz zihnimizi moleküle mahkûm etmişiz…
Çocuğun “BAKIŞ MANASI”nı düşünerek ona bu manayı sorsanız ya tanımlayamaz veya tanımlamaya çalışabilir veya hiç onun farkında değildir. Ama bu mana onda var, Tanımlayamasa da, hiç farkında bile olmasa da annesine bakarken bu manayla bakar.
1-2 yaşlarındaki bir çocuk kalabalık içerisinde birden annesini görse, onu tanıdığı mana gözlerinden okunur. Ancak o bu mana için bir eğitim almamıştır. Hisle! Ondaki bu mana anne ve yavru hissiyle, hisle açılmıştır. Bu anne manası için ona bir eğitim vermiyorsunuz ki. Çocuğun o kalabalıkta annesini gördüğü zamanki beden dili ve fiilleri işte bu mana ile çıkar, anne manası ile uyumludur. 1-2 yaşlarındaki o çocuk annesini tanıdı, ona baktı, ona doğru yöneldi. Ama “Anne” diye seslenmedi veya belli bir sayıda “Anne, anne…” demedi. “Anne” diye seslenmedi veya belli sayıda “Anne” demedi diye çocuğun hamlesini ve gayretlerini reddeder misiniz? Yoksa çocuğun gözlerindeki mana size yeter mi? Annesine bu manayla bakarken ve davranırken çocuk ayrıca bir de “Anne” derse bu da ayrı güzel olur, daha güzel olur tabi ki. Çocuk “Anne” demeye başlayınca anne sevinir, belki yarım yamalak “Anne” diyordur ama sevinir. Hatta “Anne demeye başladı” diye etrafa müjdeler. Halbuki annesini tanıyordu, gördüğü zaman onu tanıyordu. Ama bu haliyle beraber bir de “Anne” dedi daha güzel oldu…
Örneğimizdeki tanıma ve davranma için “Çocuk bunu başka tanıdığına da yapar, illa annesi olması gerekmiyor” diyebilirsiniz. Doğru. Örneğimiz anne üzerinden. Biz iş somut yürüsün diye bildiğimiz ortak bir manadan gittik ama bu da doğru; anne değil de başka bir tanıdığı da olsa süreç aynı şeyleri içerir. Çünkü aynı mekanizma, aynı prosedür.
Anne örneği ile Duymal Yakin, İlmel,
 Yakin, Aynel Yakin ve Hakkel Yakin

Bu örneği şimdi bir de farklı şekillendirelim, bir çocuk annesini hiç bilmeden ve görmeden büyümüş olsun: Uzun yıllar sonra bir vesile ile annesinin kim olduğunu duyar; Duymal Yakin. Kim olduğunu duydu. Duydu diye, bu bilgiyi aldı diye hemen bu durumun peşine beklenen anne davranışları onda görülmeyecektir. Gözlerde “Anne” manası yerine, “Anne” hissi yerine “şaşkınlık” diye ifade edilen his karmaşası, kararsız his yapıları görülür. Daha sonra çeşitli belgeler ve testlerle annesi olduğu kesinleşir; İlmel Yakin. Kesinleşti, ilmel yakin oldu. Önce ona “senin annen şu” dediler, o duymal yakindi. Sonra çeşitli tıbbi testler ve incelemelerden sonra elinde kesin kanıtlar oluştu, o duyum itiraz edilemeyecek bir veriye dönüştü. İşte bu bilgi şimdi İlmel Yakin oldu. Bu durumda annesine karşı davranışları biraz beklenene yakın olabilir ama samimi görülmez. Hala beden dili ile uyum göstermez. Kişi anne manasının açılmasını arzu ediyor, bu konuda hislerini kıpırdatıyorsa; bu Aynel Yakin. Ondaki anne manası aynel yakin seviyeye geldi. Bundan sonra ne olur? Artık hisler kıvam kazanıyor, hisler “Anne” kimliği kazanıyor. O hisler kimliklendiğinde bu Hakkel Yakin oldu. Mana tamamlandı. Fiiller artık bu mananın beyinde açtığı alan sayesinde bedenden çıkıyor.
Bu çocuk bu mana süreci basamaklarının herhangi bir yerinde kalabilirdi. Biz konu için örneği ilerlettik. Anne örneğimize şartları değiştirerek devam edelim ve örneğimizi bir de şu olaylar çerçevesinde ele alalım:
Annesini daha önce tanıyan, anne manası ve gereken davranışları normal olan bir kişi; ciddi dereceden bir beyin rahatsızlığı geçirdi: Bu rahatsızlık nedeniyle mana alanları beyinde silinmiş olabilir. Veya bilgi gitmiş ama mana alanları duruyor olabilir. Normal yaşantınızda bu olabilir. Bir caddede yürürken uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızla karşılaştığınızda o kişinin sizde oluşturduğu his açılır, o kişinin manası devreye girer, ancak bir türlü ismini hatırlamıyor olabilirsiniz. Mana geldi ama bilgi gelmedi. Olabilir. Ama şimdiki örneğimizde bir beyin rahatsızlığı var. Beyin rahatsızlığı geçiren kişi mana alanları kaybolduğu için “Hafızasını kaybetti” denen haldedir. Çünkü “hafıza” dediğimizin önemli kısmını mana alanları oluşturur.
Manayı düzeltmek isterken,
 bir de nefret varsa…

Bu kişi; annesini görüyor ama tanıyamıyor. “Anne” diye seslenemiyor, seslenmiyor ve gereken davranışları annesi için göstermiyor. Hastalıktan önce böyle değildi. Hastalandı, şimdi böyle. Hekimler bu kişiyi tedavi altına alıyorlar ve bir şey dikkatlerini çekiyor; kişi annesini gördüğü zaman yalnız tanımamak değil ona saldırma, kızma, hırpalama gibi nefret sorunları da var. O zaman öncelik bu saldırgan ve nefret içeren hallerden onun kurtarılmasıdır. Biz “Anne” manasını düzeltmeyi beklerken bir de nefret çıktı. O zaman tedavide önceliğimiz bu saldırganlık ve nefret halinin kalkması olmalıdır.
• Bunun için görsel belgelerle anı hatırlatma, anıları canlandırma gibi manayı bir ucundan yakalayabilmesi çalışmaları yapılır.
• Bu noktada önemli bir çalışma da mananın kimliği olmuş “Anne” kelimesinin kişiye sık sık tekrarlattırılmasıdır ki; manayı, “Anne” kelimesiyle kimliklenmiş his yoğunluğunu canlandırsın ve hatırlatsın.
• Görsel çalışmalar ve “Anne” kelimesinin dille tekrarı artık birlikte ele alınır, uygulanır.
Yani çeşitli anı, fotoğraf, resim ve filmler gösterilirken, onunla beraber “Anne” tekrarı yapılır. Hem bilgiyle His geri çağırılır, hem hatırlatma yapılır.
Ama öncelik o nefret ve saldırganlığın kalkmasıdır, önce onun kalkması gerekir.
Daha sonra diğerleri yapılır…
İnşaAllah yarın, bu örneklerden çıkardığımız hisse, yakaladığımız mana ile konumuza döneceğiz.

 

FITRAT ÜZERE MANÂLAR -5-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti