Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“ARA YER”DE KALANLAR – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 16 Ocak 2017 Pazartesi 13:03:34
 

– 28-
Geçen haftaki paylaşımımızı ayetten aldığımız şu öğüt ile noktalamıştık:
DuniHi algı ve zannlarına ve o hayat tarzlarına buğz ve reddediş esnasında büyük bir hassasiyet gösterin. Bunu yaparken onur kırarak, rencide ederek, gizlice kavga etmeler yanlıştır. Tam aksine reddedişinizde ve buğzunuzda çok hassas davranın. DûniHi algı sahiplerini reddetmek, fikirlerine “katılmıyorum, kabul etmiyorum” demek başka şeydir, onlarla kavga etmek, onlara hakaret etmek başka şeydir! Hassas davranın, dûniHİ algıdakilerin yaşantısına küfretmeyin! Onun yaşantısını dürtersen o da Allah’a küfreder. Onu günaha soktuğun için, yani dürtüp de dûniHİ algısında ısrarına sebep olduğun için yanlış yapmış olursun. Böyle yapmakla dûniHİ algıya sen de bulaşmış olursun. Rabbimiz bize “DûniHİ olana bu kadar bile bulaşmayın” diyor.
Önemli bir diğer husus şudur; dûniHİ algı ve zann’larıyla gerçekleştirilen davranış senin kulvarını derhâl dûniHİ algı yönüne kaydırır. Siz çok büyük zorluklarla Billâhi algıda durmaya çalışırken, dûniHİ algıyla ilgili bir özentiniz, bir fiiliniz sizin her şeyinizi o algıya kaydırır, artık Billâhi algıda kalamazsınız, duramazsınız. Bu konuda düşülen bir yanlış için uyarılıyoruz:
 “Kendilerine rızk olarak verdiklerimizden mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (Nahl-56)
 “Allah’ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah’a pay ayırıp zanlarınca, ‘Bu Allah’a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza)’ dediler. Ortakları için ayrılan Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar.” (En’am-136)
Daha iyi anlayabilmemiz için Efendimiz (SAV) o bu âyetle ilgili bir açıklama yapıyor:
“Muhakkak ki Allah şöyle buyurdu: Ben ortağın hayrlı olanıyım. Kim benimle beraber bir ortak koşarsa o (amel) ortağıma aittir (onu ortağıma bırakırım). Ey, insanlar, amellerinizi Allah’a hâlis kılınız. Çünkü Allah, ancak kendisi için hâlis olarak yapılanı kabul eder. ‘Bu Allah için bu da akrabalık hakkı için’ demeyin. Çünkü o sadece akrabalık için olur, ondan Allah için hiçbir şey olmaz. Bu ‘Allah için ve sizin hatırınız için’ demeyin, çünkü o sizin hatırınız için denilen yerin olur, ondan Allah için birşey olmaz.” (Hadis)
İhlaslı, yani halis olmak
Bir işi hâlis yapmak, onu Allah’a hâlis kılmak çok önemlidir. Ama hâlis olmak ve hâlis olarak yapmak nedir? İhlaslı olmak, hâlis olmak çoğu kere samimi olmak denilerek, anlaşılmaz ve uygulanamaz bir tarif ile geçiştirilir. “Ben samimi değilim” diyen birini hiç gördünüz mü, hiç böyle birisi çıkar mı? Münafık bile kendisini samimi biliyor. İhlaslı olmak kulluğu Allah’a hâlis özellikte yapmaktır. Ancak dûniHİ algı ve zann’ları karışmamış haller “hâlis” olur, ona “ihlaslı” deriz.  “Allah’a halis kılınız” demek “dûniHİ algı karıştırmayın” demektir, HALİS KILMAK budur. DûniHİ algı ve zann’ları olmaksızın yapmak halis kılmak olarak tanımlanmıştır. Allah ancak kendisi için hâlis olarak yapılanı kabul eder, yani ancak dûniHİ algı karışmamışı kabul ediyor.
Uyarı: “Bu Allah için bu da akrabalık hakkı için” demeyin, o sadece akrabalık için olur. Bu “Allah için ve hatırınız için” demeyin, o sizin hatırınız için denilen yerin olur. Bunlardan Allah için birşey olmaz. Hayatımızın her anı için nasıl önemli bir uyarı ile karşı karşıyayız: Kime ne yapıyorsanız, kime ne söylüyorsanız önemseyin. Dilinizi Billâhi’ye alıştırın. Normal cümlelerde bile “Allah’ım senin için” diyerek dilimizi alıştırmalıyız. Uyanıyoruz; Allah’ım senin için. Yatıyoruz; Allah’ım senin için. Yiyoruz Allah’ım senin için. Nihayet “Allah’ım senin için” hâli hayat tarzımız olur. Konu ve iş neyse hep senin için Allah’ım…
Bizim için öncelikli ve her zaman önemli olan şu mânâyı hatırda tutalım: Allah ancak kendisi için hâlis olarak yapılanı kabul eder. Bunu konumuzun diline çevirelim: DûniHİ algı ve zann’larıyla yapılan amelleri (hayr niyetiyle dahi olsa) Allah kabul etmez, boşa gider. Billâhi algı ile yapılanlar hâlistirler, onlar yalnız Allah’a aittir, Allah onları kabul eder.
Bu gerçekten hareketle şu tarifi yapalım: DûniHİ algı ve zann’larıyla yapılanların karşılığı günah olarak yazılır. Bunlar dünyada ve ahirette pişmanlığa dönüşür. Billâhi algı ve ikanı ile yapılanların karşılığı ise sevap olarak en az on misli ile yazılır ve dünya hayatında ve muhakkak ahirette mükâfata dönüşür.
Bu kudsi hadiste Rabbimiz “Ben ortağın hayrlı olanıyım” buyurdu. Bu çevrilirken genellikle “Ben ortağın en hayırlı olanıyım” şeklinde yazılıyor. Oysa esas çıkarılması gereken mânâ “Ben ortağın hayrlı olanıyım” şeklindedir. Bunu hayatımızdan bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bir kişi “varım ve muhtarım” diyerek bir ortak oluşturmuşsa, yani Allah’a karşı “var ve müstakil bir güç” oluşturmuşsa en az iki tane varlık var demektir. Bu durumda en az iki tane zat var; Allah ve diğer zann, yani diğer ortak. Rabbimiz buyuruyor ki, bu ortaklardan Hayr olan benim, o bâtıldır. “Ortakların hayrlı olanı benim” demek, “Hayr yani Hakk olan benim” demektir. Bu asla “ben daha iyiyim” değildir, bu ifadede bir kıyas yoktur. O ifadeyi çocuklarından birisi için “şu daha hayrlı” demek gibi anlamayın. Küfürle Allah kıyaslanmaz.
İnsan dûniHİ algı ve zann’larını önemsiyor ve gizli bir sevda ile dûniHİ fiiller ortaya koyuyorsa veya başkalarının dûniHİ algı ve zann’larını kabulleniyorsa, takdir ediyorsa, en acısı da dûniHİ algı ve zannları olmazsa hayat çekilmez zannediyorsa, “onlarsız olmuyor ki” diyorsa, bütün bunların sebebi inanan o insanın “ara yer”de olmasıdır. Kurtuluş yolundaki tâlib için yeni ve önemli bir tabirle karşılaştık; ara yer! Ara yer dünya hayatının hemen hemen en huzursuz yeridir.
“Ara yer”de olanlar
DûniHİ algı ve zannlarına göre bir hayat oluşturmuş, bâtılı benimsemiş kişi için bâtıl kolaylaştırılmıştır. Arzuladığı fırsat ve imkânı buldukça dünya hayatı onun için huzurludur. Billâhi algı oluşturma yoluna girmiş ve ikan için gayret sarf eden kişiye ise Hakk Yol ve amelleri kolay gelir. Bu kul Billâhi algıdan çıkmazsa dünya hayatında cenneti yaşamaya başlar. Bir kişi de var ki ara yerde kalmıştır; öğrendikleri yüzünden bâtıldan korkuyor ama kopamıyor, Hakk’ı istiyor ama yapamıyor. Bu kişi huzursuzluğun içine düştü demektir. Bâtıl için “neden yaptım?” pişmanlığını duyarken, Hakk için “neden yapamıyorum?” pişmanlığını yaşar, hayatı pişmanlıktır. DûniHİ algı vazgeçilmezliği yüzünden amelleri de boşa gitme tehlikesi altındadır.
İki tane “ara yer karakteri” vardır: Birisi ara yerde huzursuzdur. Bunlar inanmak isteyen ancak yeterince başaramayanlardır ve bizim sesleneceklerimizdir. Diğer grup ara yerde huzurludur, huzuru orada bulmuştur, bunlar muhatabımız değildir. Onlar ayette şöyle tanımlanıyor:
 “Onlar ki Allah ve Rasûlünü inkâr ederler; Allah ile O’nun Rasûlünü birbirinden ayırmak isterler ve ‘Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız’ derler. (Böylece) arada bir yol edinmek isterler. İşte onlar hakiki kâfirlerin ta kendileridirler. (Biz) kâfirler için alçaltıcı bir azab hazırladık.” (Nisa; 150,151)
Ayette anlatılan ara yerdekiler doğru olduklarına inanıyorlar, hallerini savunuyorlar, bunlar için bir huzursuzluk söz konusu değildir. Bu âyet kapsamına giren çok önemli ekoller var. Allah ve Rasûlünü ayırmaya çalışan, “Kur’ân yeter” diyen, Efendimiz (SAV) yokmuş gibi davranan, yalandan hürmet gösteren, hürmet ediyor ve önemsiyor gibi konuşup O’nun Sünneti’ni bozmaya çalışan düşünce tarzlarını duyuyor, görüyoruz. Hepsi bu âyet kapsamına girer, hepsi arayı bozmaya çalışanlardır. Ve bakın hiçbir huzursuzlukları yoktur, mutlu yaşadıklarını zannederler. Onlar bizim gündemimiz değildir, biz ara yerde huzursuz olanlara sesleneceğiz. Bu yüzden, “Allah’ım bizi o grupta bulunmaktan ve o grubun şerrinden koruyuver” diye yalvararak onlara ait ara yerden uzaklaşalım ve seslendiğimiz gruba bakalım.
“Muhakkak ki münafıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Oysa O onları aldatır. Ve (o münafıklar) salâta kalktıklarında tembelce kalkarlar, insanlara riya yaparlar ve Allah’ı çok az zikrederler. Arada yalpalayıp duranlardır. Ne bunlara, ne onlara (katılırlar). Allah kimi saptırırsa, artık onun için bir yol bulamazsın.” (Nisa; 142, 143)
Bizim hedefimiz bu âyetin bahsettiği ara yerdir, bu ara yerdekilerdir. Burada “münafık” kelimesi geçiyor, ürkmeyelim ve ötelemeyelim. Onu inceleyeceğiz Ancak, âyetten öğreniyoruz ki kişi bu durumda yaşamakta ısrar ederse Allah onu saptırır ve ona kurtuluş bulunmaz. Burada da şöyle sığınalım: Allahım bizi ara yerde bırakma ve derecelerimizi yükseltiver. (ÂMÎN)
“Ey, iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. (Bunu yaparak) Allah’a aleyhinize açık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” (Nisa-144)
Ayet bize ara yerden kurtulabilmenin bir yolunu öğretti. Bir diğer ipucu şudur; kâfirler ruhen, yani Billâhi anlamında çok temizlenenleri sevmezler, onlar dûniHİ algının kirini çok severler. Bir kişi dûniHİ algıdan ısrarla kurtulmaya, çok temizlenmeye çalışıyorsa onu ve o temizliği sevmezler. Kâfirlerin bu mânâda çok temizlenenleri sevmediklerini Hz. Lut aleyhisselâm için söylediklerinden anlıyoruz: “Kavminin cevabı ancak; ‘Çıkarın onları şehrinizden. Çünkü onlar çok temizlenen insanlardır’ demek oldu.” (A’raf 82)
Hz. Hud (AS) da kavmine meydan okumuştu: “DûniHİ (algı sonucu müstakilen var ve muhtar zannettiğiniz) şeylerinizden (beriyim). Haydi hepiniz bana tuzak kurun, sonra da hiç mühlet vermeyin.” (Hud-55)
Onlarla dost olmayacaksınız. Zaten isteseniz de olamazsınız, çünkü onlar sizi sevmiyor! Billâhiye tâlip olduğun için dûniHİ algı seni sevmez. Onlar temizlenenleri sevmez. Sevmiyorlar.
Kur’ân bize Rasûllerin dûniHİ algıdakilere meydan okuyuşlarından bahseder. Hazreti İbrahim aleyhisselâm da kavmi için “üff!” demişti:
“Üff size ve sizin dûnillah (algı sonucu müstakilen var ve muhtar güçler zannedip) taptıklarınıza! Hâlâ akletmiyor musunuz?” (Enbiya-67)
Rasûlüne dedi ki: “Allah kuluna kâfi değil mi? Seni dûniHİ (algı sonucu müstakilen var ve muhtar zannettikleri) kimselerle/güçlerle mi korkutuyorlar? Allah kimi saptırırsa onun için hidayet edici yoktur.” (Zümer- 36)
“(Ey, eş koşanlar!) DûniHİ (algı sonucu müstakilen var ve muhtar zannettiklerinizden) dilediğinize kulluk edin.” (Zümer-15)
“(Rasulüm) de ki; ‘Muhakkak ben, dûnillah (algı sonucu müstakilen var ve muhtar zannederek) çağırdıklarınıza kulluk etmekten nehyolundum. De ki; ‘Sizin hevanıza (dûniHİ algı sonucu uydurduklarınıza) asla uymam. Uyarsam gerçekten sapmış olurum ve ben doğru yolu bulanlardan olmam.” (En’am-56)
“Ara yer”de olmanın belirtileri
Kur’an’ı ders ettiğimizde ilgili âyetlerden öğreniyoruz ki; ara yerde bulunanın önemli bir belirteci salât ikamesinde tembel olmaktır, salâta kalkarken isteksiz davranmaktır. DûniHİ algı salâtı sevmez, ona salâtı sevdiremezsiniz. Hatta dikkat edin, dûniHİ algı salâtı sevecek olursa, öyle hissederseniz size bir tuzak kuruyor demektir, sizi Allah’la kandıracak demektir. Çünkü o salâtı sevmez, istemez. Bu isteği kuluna verecek olan ancak Allah olduğu için korkarak duamızı yapalım: Allahım salâtı bize çok kolaylaştır, çok sevdiriver. İndinde makbul olacak şekilde salât ikame edebilmemizi bize lutfediver ve salâtı gözümüzün nuru yapıver Allah’ım. (ÂMÎN)
Biz öncelikle kendimizdeki “ara yer” göstergelerine bakmalıyız. Kendimizde görebileceğimiz önemli ara yer belirteçleri vardır, şimdi onlara bir bakalım:
Konuşma arzusu bir göstergedir. Lütfen konuşma arzunuzu izleyin. Ancak izlerken çok iyi hâkim ve hakem olmanız lazım. Kendini yalan yere aklamamak için kendine hakem ve hâkim olmayı öğrenmen lazım. Konuşma arzunuzu bu hassasiyetle inceleyin. Birinin hakkını teslim eden, onun güzel yaptığını ifade eden veya sana menfaat sağlamayan uyarı cümlelerinizi izleyin.
Bir de menfaatlerinizi koruyan, sizi haklı yapan, güçlüyken yaptığınız konuşmaları ve o anlardaki konuşma enerjilerini izleyin; hangisinde konuşma enerjiniz fazla?  Birinin hakkını teslim eden ve size menfaat sağlamayan cümlelerde düşük, sönük bir enerji bulacaksınız. Çünkü bana bir menfaat sağlamıyor. Birini takdir ediyorum veya hakkını veriyorum. Kendim için bir şey istemiyorum, bu yüzden düşük bir enerji var. Ama dikkat edin, birini suçlayacak, incitecek, alaya alacaksanız, intikam amacıyla konuşacaksanız enerjinizin peşinden zor yetişirsiniz. Öyle bir enerjiyle konuşuyorsunuz ki cümleleri takip edemiyorsunuz. DûniHİ algıyı tanıdınız mı? Esfele Sâfiliyn’i gördünüz mü? DûniHİ algı yaşantıda bile size iyi bir şey yaptırmıyor, hücum edeceğinizde size nasıl bir enerji veriyor gördünüz mü?
Dikkat edin, Allah muhafaza etsin, birisine kötü bir dua yapacak olsanız cümleleri peş peşe sıralarsınız. Sonra “Ne söylediğimi ben de fark etmedim” dersiniz. Ama bir hayr duası yapacak olsanız ağzınızdan bir hayr cümlesi çıkmaz, cümle kurmakta zorlanırsınız.
İşte bunları kendinizde yakalayıp levm etmezseniz, tövbe etmezseniz, sonra da dua ile hedef oluşturmazsanız olmaz…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti