Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Camide protokol olur mu? – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 6 Nisan 2013 Cumartesi 03:00:00
  Cami ve protokole dair sorunun akla gelen ilk cevabı, “Yok canım, nereden çıkardınız” olacaktır. Ne yazık ki yanıldınız!
Türkiye’de artık camilerin pek çoğunda protokol uygulanıyor. Hem de A, B, C, Ç, türünden protokollerle, gerçekten ibadet etmek isteyen vatandaşların gönülleri kırılıyor.
“Etkili ve yetkili” bir kişinin namaz kılacağı camide, önce “yüksek” güvenlik önlemleri alınıyor. Ardından caminin en ön safında yer açılıyor. Artık o etkili ve yetkili kişinin heyetindeki görevli sayısına göre safta düzenleme yapılıyor. Eğer imamın da eğilimi varsa, protokol kişisinin hoşuna gidecek çeşitli sözler, selamlaşmalar, latifeler yapılıyor.
Namaz sırasında, en ön safın etrafında mutlaka özel güvenlik elemanları yer alıyor.
Cenaze namazlarında ise durum daha da vahim. Vakit namazı kılınırken, etkili-yetkili protokol mensuplarının yakın korumaları veya şoförleri, cenaze namazının da en ön safında yer tutuyor. Etkili-yetkili kişi vakit namazını bitirdiğinde, herkes gibi, oluşturulan safın arkasına geçmektense, korumasının ya da şoförünün “tuttuğu” yere geçiveriyor. Ve ne tuhaf ki, bu hâl çok doğal gibi karşılanıyor. Cenaze namazlarında, artık bu yer tutma hareketi, “göstere göstere” icra ediliyor. Şu ana kadar yüksek sesle bir itiraz görmedim.
Oysa cami safında, herkes eşit değil miydi? Protokol mensuplarının öğrendiğini dini bilmem, ama bize öyle öğretildi. İslâm’a göre insan, makamıyla, mevkisiyle değil; imanla, ihlasla, yaptığı hayırla, insanlara ve diğer canlılara Allah rızası için faydalı olmasıyla ölçülmez mi? Kaldı ki o ölçüde bile gizlilik vardır. Kimin gerçek, kimin riya peşinde koştuğunu Allah’tan başkası bilemez. O yüzden, “Hayır yapıyor, namaz kılıyor” diye bir kişiyi göklere çıkarmak da, “Hayır yapmıyor, ibadet etmiyor” diye bir kişi hakkında kötü söz söylemek de tercih edilen bir hareket değil.
Hâl böyleyken, biz nedense camilerimizde uygulanan protokole ses çıkarmıyoruz. Adaleti öven ve öneren, adaletli olduğumuz takdirde saadete erebileceğimizi müjdeleyen bir din mensupları olmamıza rağmen, birilerinin sadece makam ve mevkileri dolayısıyla, camilerin ön saflarına geçmelerine tahammül edebiliyoruz. Bu size de tuhaf gelmiyor mu? Ve işin garibi, camilerdeki protokol uygulamasına, en çok da o makam ve mevki sahiplerine güvenerek oy verenlerin, ya da makam-mevki sahiplerinin konumlarına dolaylı da olsa vesile olanların karşı çıkması gerekmiyor mu?
“Kureyşli, kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum”
Protokol konusunda, Hz. Muhammed (SAV) ile ilgili birkaç rivayeti aktarmak isterim. Bu rivayetlere çeşitli internet sitelerinde ve pek çok kitapta rastlamanız mümkün:
-Ebu Hüreyre ile birlikte, çarşıya alışverişe çıkmışlardır. Alış verişi bitirdikten sonra satıcıya tartması için para yerine kullanılan gümüş parçalarını uzatır ve:
“Dikkatli ol, ağırca tart” der. Şaşırarak hiç bir müşterisinden böyle bir teklif duymadığını söyleyen satıcıya Ebu Hüreyre karşısındakinin peygamber olduğunu bildirir… Satıcı derhal Hz. Muhammed (SAV) ‘in ellerine kapanarak öpmek ister… O izin vermez.
“Bunu İranlılar krallarına karşı yaparlar. Ben kral değilim, içinizden bir insanım…”
Eve dönüş sırasında Ebu Hüreyre yükünü taşımaya yardımcı olmak ister. Ona da izin vermez.
“Kişi, eşyasını, taşıyabiliyorsa, sadece kendi taşımalıdır.”
– Bir yolculuktadırlar. Yemek için mola verilir. Arkadaşlarının her biri bir görev üstlenir. Hz. Muhammed (SAV) de, “Ben de ateş için odun toplayayım” der. Arkadaşları önüne geçmek isterler: “Ey Allah’ın Elçisi! Siz dinlenin biz o işi de görürüz.” Hz. Muhammed (SAV) bütün ciddiyetiyle cevaplar:
“Gerçekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum. Ancak ben bir topluluk içinde ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. Bunu Allah’ta sevmez.”Ve odunları toplamaya koyulur.
-Bir gün Ashab-ı Kiram’dan Abdullah b. Yusr Yarete gelmiş, huzuruna girince titremeye başlamıştı. Bunu gören Peygamberimiz (SAV) o kişiye şöyle dedi: “Titreme! Ben kral değilim, Kureyşli, kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER