Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

ĞILL RAPORU OLMADAN CENNET OLMAZ. PEKİ ĞILL NEDİR?

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 14 Ağustos 2017 Pazartesi 13:10:41
 

-5-
İbrahim Sûresi 1: “Elif Lam Ra. O, insanları Rablerinin izniyle zulmetten nura ve Aziyzil Hamiyd’in sıratına çıkarman için sana inzal ettiğimiz bir kitaptır.”
Ahzab Sûresi 43: “O’dur ki, sizi zulmetten nura çıkarmak için size salât eder ve O’nun melekleri de. O müminlere Rahıym’dir.”
Ahzab Sûresi’nin bu ayetinden de öğreniyoruz ki; imanlı kişileri, imanını deklare etmiş kişileri “zulmetten nura” çıkarmak için Allah ona destek verir. Buradaki “salât” destek manasınadır; destek verir, o mümini yalnız bırakmaz. Ve O’nun melekleri de. Melekler de bu konuda o kulu yalnız bırakmazlar, destek verirler. Çünkü O Müminlere Rahıym’dir.
Hadiyd Sûresi 9: “O sizi zulmetten nura çıkarmak için apaçık ayetleri Kul’unun üzerine tenzil eden, tafsilen indirendir. Muhakkak ki Allah size karşı Raufün Rahıym’dir.”
“LÜB” bir ikramdır

Bu ayetlerde görüyoruz; iki hal var: Zulmet ve nur. Kul’u zulmet halinden nura çıkarması Allah’ın lütfudur, bu ancak lütfuyla mümkündür ve Lüb Nuru ile olur. Demek ki “LÜB” bir ikramdır.
A’raf Sûresi 43. ayet müjdeler ki; “biz onların sadrlarından ğıll’den ne varsa söküp attık.” “Onlar”ın cennet ashabı olduğu önceki ve sonraki ayetlerden anlaşılmaktadır. Biz bu ayetle birlikte yeni bir kavram öğreniyoruz: Ğıll.
Meallerde bunu ya parantez içinde “sevgisizlik, kin, nefret” gibi açıyorlar veya “ĞILL” yazmadan doğrudan bunları meal olarak yazıyorlar. Bir ayeti kavrayabilmek beşeri tanımlarla mümkün olmaz. Kur’an Arap harfleriyle yazılmıştır ama manası Rabca’dır. Kur’an’ın yazılışı Arapça’dır, manası Rabca’dır. Bu yüzden Kur’an kelimelerini manalandırırken bu özelliğe çok dikkat etmek lazım. Ayetlere normal hayatın içindeki manalara bakar gibi yaklaşırsanız ve öyle bir meal koyarsanız, duniHi algıya dayalı normal yaşantının içerisine İslam’ın önerilerini monte etmeye çalışmış olursunuz. Oysa Kur’an; bize o yaşantıyı “terk etmeyi” öneriyor. Ama insan hem duniHi algının hâkim olduğu o yaşantıyı yaşayacak, hem de o hayatı yaşarken içine ayet ve hadisleri, İslami bilgileri monte edecek sanıyor. Neden? Yanlış yönlendirmeler yüzünden.
Sadrlarda Ğıll’in olmaması lazım
A’raf-3’e dönelim. Bu ayetten önemli bir şeyi öğreniyoruz: Sadrlarda bulunan Ğıll. “Biz cennet ashabının sadrından Ğıll’den ne varsa söküp attık” buyruluyor. Demek ki; sadrda Ğıll bulunduğu sürece kişi cennete giremez. O zaman bu cennetin kabul etmeyeceği bir hal. Ancak, bu Ğıll öyle bir şey ki; Kul kendisini sadrındaki Ğıll ile beraber bulur ve onu normal zanneder, hiç mücadele de etmeyebilir. Hatta elinde ondan kurtulabilecek bir aracı da yoktur.
Hıcr Sûresi 47. Ayet: “Biz Ğıll’den onların sadrlarında olanı söküp attık, kardeşler olarak serirler üzerinde mütekabildirler.” Yine cennet ehlinden bahsediliyor; onlar karşılıklı kardeşler hâlindeler deniyor. Dikkat edin lütfen, kardeşler haline gelebilmeleri için sadrlarında Ğıll’in olmaması lazım. Aksi halde müminler kardeş olamaz. Ğıll, kardeşliği (mümin kardeşliğini) bozan bir şeydir. Neden ve nasıl bozuyor, ilerleyen yazılarımızda tarif edeceğiz. Peki, sadrdaki bu Ğıll’den kurtulmak için ne yapacağız, çaresi nedir? Onu da bize Rabbimiz Haşr Sûresi 10. ayette öğretiyor: “Onlardan sonra gelenler; Ensar ve Muhacir’den sonra yaşayan müminler, şöyle derler; Rabbimiz bizi ve imanda bizi öne geçmiş kardeşlerimizi mağfiret et. Kalblerimizde, iman etmiş olanlar için bir Ğıll oluşturma. Rabbimiz muhakkak ki sen Rauf’sun Rahıym’sin.” Ayetin orijinali:
“Rabbenağfir lena ve liıhvani nelleziyne sebekûna Bil’iymani ve la tec’al fiy kulubine ĞılI’len lilleziyne amenu Rabbena inneKE Raufun Rahıym”. Bu ayeti “Kalb Duası” olarak adlandırdığımız kompozisyonda da bulacaksınız.
Ğıll nedir? Ölçümüz “Muhammedi’lik” olmalı
Ğıll ne demektir?

Hakk’a, Hakk açıklamalara ve Hakk’ı hatırlatan şeylere karşı sevgisizlik, hoşnutsuzluk, rahatsızlık, kin, nefret gibi duyguların bütünü Ğıll’dir. Aksi halde; normal hayatta insanların birbirlerine duydukları kin, nefret ve sevgisizlik değildir Ğıll. Bu yaklaşım ve bakış açısı dua ve yakarışlarımızda da çok önemli.
Şimdi verilecek örneği iyi anlarsak Ğıll’in tanımını iyi yakalarız. Kişi bir vicdan muhasebesi yapıyor ve gününü muhasebe ediyor diyelim. “Gündüz şöyle yaptım, şunu üzdüm, şunu kırdım, şuna kızdım, şuna haksızlık ettim” diye üzülüyor ve bir daha yapmama kararı alıyor. Yine lütfen dikkat edin, onun bu muhasebesinin Muhammedî bakış ve yaşayış için bir önemi yoktur. Eğer siz bir muhasebe yaparken, muhasebeyi Allah ile ilişkileriniz için yaparsanız yani muhasebe siz ile Allah arasında ise ancak bunun Muhammedî bir değeri vardır. “Ben Allah’ın hükümlerine karşı neler yaptım?” derseniz bu sizi tövbeye götürür. Ama “ben şu kişiye şunu yaptım” derseniz, gider özür dilersiniz, “aferin” derler ve iyi insan olursunuz. Peki, ölçü ne?
Bir şey “doğru mu, değil mi?” anlayabilmek için, onu fuada doğru sunabilmek için, fuadın doğru analiz sentez yapması yanılmaması için ve virüs programlardan korunması için; tarif ettiğin bir davranışı, açıkladığın bir fikri, deklare ettiğin bir inanışı “Muhammedî olmayan birisi de yapabilir mi?” ona bakacaksın. Muhammedî olmayan birisi gece oturup vicdan muhasebesi yapamaz mı? Daha dürüst, daha iyi insan olma kararı alamaz mı? Bu yalnızca Muhammedîlere has bir şey mi? Hayır. Demek ki o zaman bu Muhammedî bir davranış değil. Öyle bir davranış tarif edeceksin ki, onu ancak Muhammedî olan yapabilecek. Bir başkası yapabiliyorsa o da Muhammedî olacak, yani Muhammedî olmadan o yapılamayacak. Mesela bir hayr işi düşünün. Muhammedî olmayanlar hayır yapamazlar mı, onların “hayır dernekleri” yok mu? Afrika’yı karış karış gezip, misyonerlik yapmıyorlar mı? Demek ki öyle bir hayr tarif edelim ki yalnız Muhammedî olan o hayrı yapabilsin. Veya kim öyle hayr yaparsa o Muhammedî olsun. Öyle bir îman tarif edelim ki ancak Muhammedi olan öyle inanabilsin. Çünkü bir başkası öyle inanamaz, bir başka felsefe onu öyle açıklayamaz, mümkün değil yapamaz. Yaparsa, yapabil(ir)se zaten o da Muhammedî olur. Bu tanımlamaya çalıştığımız Ğıll için de, normal ibadetlerimiz de geçerlidir. Kendinizi incelemeniz gerekiyor, yani fuadınıza görev vermeniz gerekiyor; “haydi bir analiz sentez yap da bana söyle, benim ikame ettiğim salât Muhammedî mi, tuttuğum oruç Muhammedî mi?” demeniz gerekiyor. Bunu nasıl yaparız? Örnekeleyelim. Mesela nasıl bir salât ikame ediyorsan, otur baştan sona yaz. Eğer, inanmayan birisi de aynısını yapabiliyorsa senin salâtın Muhammedî değil. Bir başkası yapabiliyor çünkü. Öyle bir salât tarif etmelisin ki; o salâtı Muhammedi olmayan yapamamalı. Yaparsa da Muhammedî olmalı. Öyle bir oruç tarif etmelisin ki yanlış olmamalı. Yanlış tarif edersen bir başkası da yapabilir, çok titiz de uygulayabilir. “Yeni bir şey yapıyorum” diye, “kutsal bir şey yapıyorum” diye heyecanlanır, duygulanır, ağlar da. Hatta sahuru kaçıracağım diye uyumaz da. Sahura da kalkar, iftarını da yapar, aç ta durur. Dilini de bağlar, elini de bağlar, belini de bağlar. Peki, bunu yapınca Muhammedî mi oldu şimdi? Aynısını yaptı, peki oruç mu tutmuş oldu? “Ama efendim biz de aynısını yapıyoruz?” diyorsan o zaman incelemen gerekiyor. Öyle bir oruç tarif edeceksin ki, onu ancak Muhammedî olan birisi yapabilsin, bir başkası yapamasın. Biri onu yaparsa da onun Muhammedî olacağı bir tarif olsun. Bütün amellerinizde buna dikkat etmelisiniz, bütün amellerde, bütün yaşantıda yani.
Ğıll; Hakk’a ve Hakk’ı hatırlatan
şeylere karşı hissedilendir

İşte Ğıll de bunlardan birisi. Ğıll’i öyle bir tarif etmeli ve tanımlamalısın ki, Muhammedî olmayan birisi çıkıp “bende zaten Ğıll’den eser yok” diyememelidir. Aksi halde; kişi çok iyi, çok hümanist bir tanrıdır, çok iyi bir Polyanna tanrıdır ve “bende Ğıll’den eser yok” der, senin tarifine göre de haklı olur. Çünkü senin tarifin öyle! Oysa Ğıll; Hakk’a ve Hakk’ı hatırlatan şeylere karşı hissedilen sevgisizlik, hoşnutsuzluk, rahatsızlık, kin, nefret gibi duyguların tümünün ortak adıdır. Eğer kişideki Sadr Organizasyonu’nu nefsin şerri yönetiyorsa o kişi Hakk’a karşı Ğıll içindedir, Hakk’a ait cümleleri duymayı sevmez. Siz bir yerdesiniz diyelim, televizyonda birden bir dini sohbet veya bir Kur’an tilaveti başlamış olsa bazıları onu duymaya dayanamaz, koşar gider kapatır. Onu duymaya dayanamaz. Ezan sesini duymaya dayanamaz. “Gürültü kirliliği” diye şikâyet dilekçelerini görseniz. Dayanamaz çünkü. Ayet; “inzal olan ayetler inananların imanını, kâfirlerin küfrünü artırır” diyor.
İşte bu Ğıll, kendinizi içinde bulduğunuz halde var. Sizin onu bulup tanımanız gerekiyor. Dikkat edin, yaşantıda çok rastlıyorsunuzdur Ğıll’inize. Rastladığınızda onu umursamalısınız. “İşte bu benim sadrımın hastalığıdır, bu hastalıkla beni cennete almazlar, cennet için heyet raporu vermezler” demelisiniz. Bilirsiniz, bazı yerlere başvuruda heyet raporu istenir. Heyet raporunuzda “sağlam” değilseniz olmaz. Cennetin heyet raporunda “Ğıll’sizdir” yazacak ki oraya kabul edilesin. Öyleyse sorulmadan önce sadrı ve kalbi ondan temizlemek lazım. Nasıl temizleyeceğiz? Haşr Sûresi öğretiyor; Allah’tan isteyeceğiz. “Allahım kendimi içinde bulduğum o Ğıll’den beni koru, beni kurtar, beni temizle” deyip isteyeceğiz. Sonra sabr edeceğiz, yani Allah’ın o işle ilgili hükmünün gelmesini bekleyeceğiz. O hüküm gelecek seni temizleyecek inşaAllah.

İNŞİRAH -5-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER